18
galatasaray'da, benim hatırlayabildiğim ilk siyah futbolcu. dominic iorfa'yı pek görmedim zaten.
1994-1995 sezonuydu. son iki senenin şampiyonuyduk. kalli ve hollman'dan sonra, takım bir başka alman reinhard saftig'e emanet edilmişti ki, edilmez olaydı. "bir teknik direktörde çok iş yoksa eğer, eski takımındaki futbolcusunu yeni takımına transfer eder" prensibine uygun olarak, bir başka unutulan kuzmanovski'yi de yanında promosyon olarak getirmişti.
maç, beşiktaş maçıydı. son yarım saate girilirken, maç beşiktaş'ın 1-0 üstünlüğü ile geçiliyordu. o sırada da, bizim televizyonun görüntüsü gidiyordu. 90'ların teknolojisinde yapılacak şey belliydi. babam çatıya çıkacak, antenle oynayacak; ben de görüntü düzelince apartman boşluğundan babama haber verecektim. ama düzelmedi o gün televizyon. babamın "baştan gitmiş" olarak nitelendirdiği, en kötü sorundu. hiç bir tamirci, bunu çözemezdi. "baştan gitmiş"in keyfine göre gelecekti. baştan gitmiş'i hep isim sanırdım, yıllar sonra anladım vericiden kaynaklanan bir sorun olduğunu.
görüntü geldiğinde galatasaray 2-1 öndeydi. gözlerime inanamıyordum. skora değil, golleri atana: norman mapeza'dan başkası değildi. son golü de saffet atıp skoru belirliyordu: 3-1.
hatırladığım kadarıyla, norman mapeza türkiye'deki ilk ön libero deneyimlerinden biriydi. koşardı, mücadele ederdi falan ama, tekniği biraz zayıfı. zaten o dönem "oyunu her iki yönüyle oynayabilen, gerard gibi lampard gibi futbolcular" geyiği de dönmediğinden, çok sorun olmadı. recep'lerin, müjdat'ların devrinde oyunu her iki yönüyle nasıl oyanacaksın paşam.
neyse, daha sonrasınde çeşitli anadolu takımlarında top koşturan, bu kavruk futbolcumuzu hep özlerim.
http://ohabeprekazi.blogspot.com/...9-norman-mapeza.html
1994-1995 sezonuydu. son iki senenin şampiyonuyduk. kalli ve hollman'dan sonra, takım bir başka alman reinhard saftig'e emanet edilmişti ki, edilmez olaydı. "bir teknik direktörde çok iş yoksa eğer, eski takımındaki futbolcusunu yeni takımına transfer eder" prensibine uygun olarak, bir başka unutulan kuzmanovski'yi de yanında promosyon olarak getirmişti.
maç, beşiktaş maçıydı. son yarım saate girilirken, maç beşiktaş'ın 1-0 üstünlüğü ile geçiliyordu. o sırada da, bizim televizyonun görüntüsü gidiyordu. 90'ların teknolojisinde yapılacak şey belliydi. babam çatıya çıkacak, antenle oynayacak; ben de görüntü düzelince apartman boşluğundan babama haber verecektim. ama düzelmedi o gün televizyon. babamın "baştan gitmiş" olarak nitelendirdiği, en kötü sorundu. hiç bir tamirci, bunu çözemezdi. "baştan gitmiş"in keyfine göre gelecekti. baştan gitmiş'i hep isim sanırdım, yıllar sonra anladım vericiden kaynaklanan bir sorun olduğunu.
görüntü geldiğinde galatasaray 2-1 öndeydi. gözlerime inanamıyordum. skora değil, golleri atana: norman mapeza'dan başkası değildi. son golü de saffet atıp skoru belirliyordu: 3-1.
hatırladığım kadarıyla, norman mapeza türkiye'deki ilk ön libero deneyimlerinden biriydi. koşardı, mücadele ederdi falan ama, tekniği biraz zayıfı. zaten o dönem "oyunu her iki yönüyle oynayabilen, gerard gibi lampard gibi futbolcular" geyiği de dönmediğinden, çok sorun olmadı. recep'lerin, müjdat'ların devrinde oyunu her iki yönüyle nasıl oyanacaksın paşam.
neyse, daha sonrasınde çeşitli anadolu takımlarında top koşturan, bu kavruk futbolcumuzu hep özlerim.
http://ohabeprekazi.blogspot.com/...9-norman-mapeza.html