22
aklımda çok fazla şey var.
futbolundan tutun da ülkenin siyasal iklimine kadar bir ton şey. sosyolojik ve ahlaksal olarak çıkarım yapılabilecek bir sürü şey. ama bu çıkarımları ne yazımda yapıp teker teker anlatıp destekleyecek kadar enerjim ne de bunları yaparken bu yazıyı süpet etkili bir şekle sokacak kadar edebiyata ve söz sanatlarına yatkınlığım var. o yüzden sade ve yalın şekilde yazacağım.
işte yukarıda bahsettiğim siyasal ikliminden futboluna bir ton şeyin tek ortak paydası yozlaşmışlık, adalet gözetmeden hep bana hep banacılık ve aşırı bir kutuplaşma. öyle bir dönem ki bakıyorsun kendini öylesine geliştirmiş ve donanımlı görünen adam bile bu yozlaşmadan payını almış ve ipin ucunu kaçırıyor. kaçırıp üstüne de olması gerektiği gibi hak, adalet gözeten, adil olmaya çalışıp empati kuranlara saldırıyor.
elbette haberim var. elbette hakkını hukukunu gözettiğim kişi ve kurumların dahi bu yozlaşmışlıktan, aşırı tarafçılıktan en fazla nemalanan kişiler olduğunu biliyorum. evet biliyorum ama yine de ben kendi içimdeki, olması gereken adalet duygusunu koruyacağım. koruyacağım çünkü bu günlerin bir daha olmasını yaşanmasını istemiyorum ve bir gün işler değiştiğinde bu günler geride kaldığında hepimizin normal ve güzel günler yaşamasını istiyorum. o gün geldiğinde bir şeyleri değiştirebilmemiz açısından bazı insanlsarın ve pek daha çoğunun bu adalet duygusunu kaybetmemesi gerektiğini düşünüyorum. bunun için de katı bir taraf olmayı, hep kendi avantajımı gözetmeyi reddediyorum.
yaşadığımız her alandaki en büyük sorunun sebebi bu ve sonrasında gelen rövanş alma hissi. reddediyorum.
objektif taraftar mıyım? hayır. taraftar iken objektif olamam ama kendi içimde adil kalmaya çalışıyorum yarın da aynı şekilde kendi hakkımı arayabilmek için, utanmadan.
futbolundan tutun da ülkenin siyasal iklimine kadar bir ton şey. sosyolojik ve ahlaksal olarak çıkarım yapılabilecek bir sürü şey. ama bu çıkarımları ne yazımda yapıp teker teker anlatıp destekleyecek kadar enerjim ne de bunları yaparken bu yazıyı süpet etkili bir şekle sokacak kadar edebiyata ve söz sanatlarına yatkınlığım var. o yüzden sade ve yalın şekilde yazacağım.
işte yukarıda bahsettiğim siyasal ikliminden futboluna bir ton şeyin tek ortak paydası yozlaşmışlık, adalet gözetmeden hep bana hep banacılık ve aşırı bir kutuplaşma. öyle bir dönem ki bakıyorsun kendini öylesine geliştirmiş ve donanımlı görünen adam bile bu yozlaşmadan payını almış ve ipin ucunu kaçırıyor. kaçırıp üstüne de olması gerektiği gibi hak, adalet gözeten, adil olmaya çalışıp empati kuranlara saldırıyor.
elbette haberim var. elbette hakkını hukukunu gözettiğim kişi ve kurumların dahi bu yozlaşmışlıktan, aşırı tarafçılıktan en fazla nemalanan kişiler olduğunu biliyorum. evet biliyorum ama yine de ben kendi içimdeki, olması gereken adalet duygusunu koruyacağım. koruyacağım çünkü bu günlerin bir daha olmasını yaşanmasını istemiyorum ve bir gün işler değiştiğinde bu günler geride kaldığında hepimizin normal ve güzel günler yaşamasını istiyorum. o gün geldiğinde bir şeyleri değiştirebilmemiz açısından bazı insanlsarın ve pek daha çoğunun bu adalet duygusunu kaybetmemesi gerektiğini düşünüyorum. bunun için de katı bir taraf olmayı, hep kendi avantajımı gözetmeyi reddediyorum.
yaşadığımız her alandaki en büyük sorunun sebebi bu ve sonrasında gelen rövanş alma hissi. reddediyorum.
objektif taraftar mıyım? hayır. taraftar iken objektif olamam ama kendi içimde adil kalmaya çalışıyorum yarın da aynı şekilde kendi hakkımı arayabilmek için, utanmadan.