264
ilk yarısını çok saçma sapan oynadığımız maç. tabii rakibin bizi iyi analiz etmesi ve çalıştıkları oyunu sahaya koyabilmeleri de bunda etken.
bizim adımıza saçmalıklardan biri, rakibin sert, faull ve temaslı oynadığını görmemize rağmen, topu çok fazla ayakta tutmaktı. oysa maçın hemen başında çok seri ve tek paslarla güzel güzel iş görmüştük.
diğer yandan, baskıdan çıkamadığımız doğru. baskı yiyoruz. baskı gördükçe geriye yaslanıyoruz. fernando ve ndiaye sürekli defans çizgimizde ve hatta gerisinde topla buluşuyor. onlar geriye gelince ileride top alacak, pas istasyonu olacak kimse kalmıyor. oysa rakibin en az beş oyuncusu bizim sahamızda baskı yapıyor. fernando ile ndiaye'yi ileride bırakmak daha mantıklı şu halde. en azından topu ileri vurup kalabalıkla ilk topa baskı yaparız.
onyekuru, linnes sol bek iken defansa hiç gelmezken, mariano çıktıktan sonra gölge savunmak yapmak üzere dönmeye başladı.
tüm bunların haricinde, ekstra işe çok fazla giriyoruz. her oyuncumuz giriyor. bu da bize top kaybı olarak geri dönüyor. mesela sayamadığım kadar bacak arasından terse çalım deneyen oyuncumuz vardı. bunu tekrar tekrar denediler. belhanda, ndiaye, onyekuru, feghouli... falan filan. en saçması da, sol tarafa doğru top sürerken, alan da boş iken, sırf peşteki adamı ekarte etmek için terse dönmeye, topu terse çekmeye çalışmaktı. saçmalık!
alanyaspor ne yapıyor peki? futbolu, amerikan versiyonuna döktüler. tabii tersten. rakibin "yard" kazanmasını istemiyorlar. gördüğünü indiriyorlar. hakem de buna çanak tutuyor. faulleri veriyor, vermesine... ama bu bizim için pek iyi değil. oyuncularmız faul verildiğini, düdüğün hemen çalındığını gördükçe kendilerini çabuk yere bırakmak gibi bir huy ediniyorlar.
bir de, içeride santrfor var diye orta yapmak zorunda mıyız? ben de bundan korkuyordum. hele ömer bayram... adamın kafasından tek bir hücum varyasyonu var. orta... orta dediğin şey, pas olmadıkça ne işe yarar?
ikinci yarı umarım fatih terim bir şeyler yapabilir.
bizim adımıza saçmalıklardan biri, rakibin sert, faull ve temaslı oynadığını görmemize rağmen, topu çok fazla ayakta tutmaktı. oysa maçın hemen başında çok seri ve tek paslarla güzel güzel iş görmüştük.
diğer yandan, baskıdan çıkamadığımız doğru. baskı yiyoruz. baskı gördükçe geriye yaslanıyoruz. fernando ve ndiaye sürekli defans çizgimizde ve hatta gerisinde topla buluşuyor. onlar geriye gelince ileride top alacak, pas istasyonu olacak kimse kalmıyor. oysa rakibin en az beş oyuncusu bizim sahamızda baskı yapıyor. fernando ile ndiaye'yi ileride bırakmak daha mantıklı şu halde. en azından topu ileri vurup kalabalıkla ilk topa baskı yaparız.
onyekuru, linnes sol bek iken defansa hiç gelmezken, mariano çıktıktan sonra gölge savunmak yapmak üzere dönmeye başladı.
tüm bunların haricinde, ekstra işe çok fazla giriyoruz. her oyuncumuz giriyor. bu da bize top kaybı olarak geri dönüyor. mesela sayamadığım kadar bacak arasından terse çalım deneyen oyuncumuz vardı. bunu tekrar tekrar denediler. belhanda, ndiaye, onyekuru, feghouli... falan filan. en saçması da, sol tarafa doğru top sürerken, alan da boş iken, sırf peşteki adamı ekarte etmek için terse dönmeye, topu terse çekmeye çalışmaktı. saçmalık!
alanyaspor ne yapıyor peki? futbolu, amerikan versiyonuna döktüler. tabii tersten. rakibin "yard" kazanmasını istemiyorlar. gördüğünü indiriyorlar. hakem de buna çanak tutuyor. faulleri veriyor, vermesine... ama bu bizim için pek iyi değil. oyuncularmız faul verildiğini, düdüğün hemen çalındığını gördükçe kendilerini çabuk yere bırakmak gibi bir huy ediniyorlar.
bir de, içeride santrfor var diye orta yapmak zorunda mıyız? ben de bundan korkuyordum. hele ömer bayram... adamın kafasından tek bir hücum varyasyonu var. orta... orta dediğin şey, pas olmadıkça ne işe yarar?
ikinci yarı umarım fatih terim bir şeyler yapabilir.
