1747
forvet transferinin olmayışının üzerine trabzon'dan 4 yiyince trtspor'da şöyle bir laf etmişti.
"hata bende. davul benim, tokmağı başkasına verdim." https://www.mynet.com/...alacak-169264-myspor
günümüz futbol yönetim tarzında 2 tip teknik direktörlük modeli uygulanıyor. teknik direktörlük ve menajerlik. yönetim profesyoneller vasıtasıyla veya direkt yönetim kadrosuyla futbolu yönlendiriyor, transferleri ve futbola dair kararları veriyor ise saha kenarında takımı yöneten kişiye teknik direktör deniliyor. türkiye'de ve birçok ülkede (premier lig hariç) genelde bu sistem işliyor. örneğin riekerink bu model ile teknik direktörlük yapmıştır. öte yandan futbol takımının genel bütçesinin belirlenmesi dışındaki sorumluluklar teknik direktöre veriliyor ve harcamaları/planlamaları teknik direktör yapıyorsa bu sisteme de menajerlik sistemi deniliyor. örneğin arsenal gazisi arsene wenger'de olduğu gibi, man utd emeklisi sir ferguson'daki gibi ve premier ligdeki bir çok takım bu modeli uyguluyor.
galatasaray'da son fatih terim dönemi başladığında hangi model ile çalışılacağı kamuoyuna açıklanmadı. ancak milli takımda futbolun direktörü yani yönlendiricisi sıfatıyla çalışmış fatih terim'in, efsanesi olduğu galatasaray kulübünde yalnızca teknik direktörlük yapacağını düşünmek bana garip geliyor açıkçası. geçen abdurrahim albayrak'ın telefonundan çekilmiş ve sosyal medya hesabında paylaşılmış bir videoyu gördüm. takım otobüsüyle giderken taraftarlar yolu kesip tezahürat yapıyor, şoför bekliyor bir süre ve sonra arkadan tok sesli bir talimat. "yürü artık." ve akabinde şoförün "tamam hocam" sesleri ve otobüsün tam gaz yola devam etmesi. https://www.instagram.com/p/Bp95crvj1rE/
yani terim'in olduğu yerde florya'daki çimler bile onun talimatları doğrultusunda kesiliyor. burası açık.
bütün bu dengeler gözetildiğinde forvet transferi ile ilgili planlamada veya takım planlamasında hedef gösterilecek kişi mustafa cengiz midir? kendisi fatih terim'in gücünün farkında ve sorumluluk hocada diyemese de tokmağı verdim diyerek kıvranıyor. tam anlamıyla ifade edemiyor kendini haklı olarak çünkü hocasının arkasında gözünü karartmış milyonlar var. ayrıca galatasaraylı olmak da bunu gerektirir ki durduk yere iyi giden arabanın tekerine neden çomak soksun?
lakin kendi taraftarımız çomak sokma işinde uzmanlaşmış durumda. illa ki bir düşman yaratma çabası, fatih terim'e olan sonsuz bağlılıkları ile birleşince ilk adres hep başkanlar oluyor. fatih terim'in eline kötü kadro verildiğinden dem vuruluyor sürekli ve ne yapsın canım hocam diyerek kompanse ediliyor başarısız sonuçlar. aynı terim donk'tan kahraman yaratınca sihirbaz oluyor, fakat garry'nin, mariano'nun, nagatomo'nun performansı düşünce, kadro yetersiz oluyor. çok tek taraflı bakıyoruz ve terim illüzyonu gözümüzü kör ediyor malesef.
buradan çıkan sonuç terim'i suçlayın cengiz'i omuzlara alın olarak algılanacaktır eminim ki. halbuki söylemeye çalıştığım şey, galatasaray'ı öncellediğimiz vakit görebileceğimiz şeydir. tıpkı ülke siyaseti gibi. 100 yıldır dahili ve harici düşmanımız var. hiç bitmedi düşman nedense. kendi eksiklerini kapatmak isteyenlerin ilk fırsatta sarıldıkları argümandır oysaki bu. biz de taraftar olarak dahili düşmanlar için kendimize mustafa cengiz'i seçtik bu aralar. bu yıpranmanın kopuşlara sebebiyet vereceğini düşünmeden, istikrarın yerini kaosun alacağını umursamadan bu toplara girdik. eleştirmek güzel şey de düşman bellemek çok başka...
tüm bu baskılara rağmen sağduyulu şekilde hareket etmesi gerektiğini düşünüyorum. fatih terim üzerinden kendini vurmak isteyenlere karşı tepki olarak terim'e cephe almamasını diliyorum. benzer şekilde terim'in de kendini kurtarmak için cengiz'i topun ağzına yollamamasını diliyorum. yakın süreçte bunlar yaşanabilir zira. fitili ateşleyen faktör ise geçen sene şampiyonlukta en büyük paya sahip olan taraftar olacaktır bu sefer...
"hata bende. davul benim, tokmağı başkasına verdim." https://www.mynet.com/...alacak-169264-myspor
günümüz futbol yönetim tarzında 2 tip teknik direktörlük modeli uygulanıyor. teknik direktörlük ve menajerlik. yönetim profesyoneller vasıtasıyla veya direkt yönetim kadrosuyla futbolu yönlendiriyor, transferleri ve futbola dair kararları veriyor ise saha kenarında takımı yöneten kişiye teknik direktör deniliyor. türkiye'de ve birçok ülkede (premier lig hariç) genelde bu sistem işliyor. örneğin riekerink bu model ile teknik direktörlük yapmıştır. öte yandan futbol takımının genel bütçesinin belirlenmesi dışındaki sorumluluklar teknik direktöre veriliyor ve harcamaları/planlamaları teknik direktör yapıyorsa bu sisteme de menajerlik sistemi deniliyor. örneğin arsenal gazisi arsene wenger'de olduğu gibi, man utd emeklisi sir ferguson'daki gibi ve premier ligdeki bir çok takım bu modeli uyguluyor.
galatasaray'da son fatih terim dönemi başladığında hangi model ile çalışılacağı kamuoyuna açıklanmadı. ancak milli takımda futbolun direktörü yani yönlendiricisi sıfatıyla çalışmış fatih terim'in, efsanesi olduğu galatasaray kulübünde yalnızca teknik direktörlük yapacağını düşünmek bana garip geliyor açıkçası. geçen abdurrahim albayrak'ın telefonundan çekilmiş ve sosyal medya hesabında paylaşılmış bir videoyu gördüm. takım otobüsüyle giderken taraftarlar yolu kesip tezahürat yapıyor, şoför bekliyor bir süre ve sonra arkadan tok sesli bir talimat. "yürü artık." ve akabinde şoförün "tamam hocam" sesleri ve otobüsün tam gaz yola devam etmesi. https://www.instagram.com/p/Bp95crvj1rE/
yani terim'in olduğu yerde florya'daki çimler bile onun talimatları doğrultusunda kesiliyor. burası açık.
bütün bu dengeler gözetildiğinde forvet transferi ile ilgili planlamada veya takım planlamasında hedef gösterilecek kişi mustafa cengiz midir? kendisi fatih terim'in gücünün farkında ve sorumluluk hocada diyemese de tokmağı verdim diyerek kıvranıyor. tam anlamıyla ifade edemiyor kendini haklı olarak çünkü hocasının arkasında gözünü karartmış milyonlar var. ayrıca galatasaraylı olmak da bunu gerektirir ki durduk yere iyi giden arabanın tekerine neden çomak soksun?
lakin kendi taraftarımız çomak sokma işinde uzmanlaşmış durumda. illa ki bir düşman yaratma çabası, fatih terim'e olan sonsuz bağlılıkları ile birleşince ilk adres hep başkanlar oluyor. fatih terim'in eline kötü kadro verildiğinden dem vuruluyor sürekli ve ne yapsın canım hocam diyerek kompanse ediliyor başarısız sonuçlar. aynı terim donk'tan kahraman yaratınca sihirbaz oluyor, fakat garry'nin, mariano'nun, nagatomo'nun performansı düşünce, kadro yetersiz oluyor. çok tek taraflı bakıyoruz ve terim illüzyonu gözümüzü kör ediyor malesef.
buradan çıkan sonuç terim'i suçlayın cengiz'i omuzlara alın olarak algılanacaktır eminim ki. halbuki söylemeye çalıştığım şey, galatasaray'ı öncellediğimiz vakit görebileceğimiz şeydir. tıpkı ülke siyaseti gibi. 100 yıldır dahili ve harici düşmanımız var. hiç bitmedi düşman nedense. kendi eksiklerini kapatmak isteyenlerin ilk fırsatta sarıldıkları argümandır oysaki bu. biz de taraftar olarak dahili düşmanlar için kendimize mustafa cengiz'i seçtik bu aralar. bu yıpranmanın kopuşlara sebebiyet vereceğini düşünmeden, istikrarın yerini kaosun alacağını umursamadan bu toplara girdik. eleştirmek güzel şey de düşman bellemek çok başka...
tüm bu baskılara rağmen sağduyulu şekilde hareket etmesi gerektiğini düşünüyorum. fatih terim üzerinden kendini vurmak isteyenlere karşı tepki olarak terim'e cephe almamasını diliyorum. benzer şekilde terim'in de kendini kurtarmak için cengiz'i topun ağzına yollamamasını diliyorum. yakın süreçte bunlar yaşanabilir zira. fitili ateşleyen faktör ise geçen sene şampiyonlukta en büyük paya sahip olan taraftar olacaktır bu sefer...