225
hazır devre arasına girmişken ilk yarı hakkında iki kelam edelim:
1. ön alan baskımız biraz boşuna. üçlü savunmanın avantajı zaten budur. o bölgede 1 kişi fazla kalır. topu çevirir. ama dezavantajı yana doğru oyunun rahatlamasıdır. yani sizin baskınızın kademeli olarak stabil hale gelmesine olanak sağlar ve orta sahada 1 kişi fazlasınızdır. bu durumda ileri oynanan topta daha doğrusu göbeğe oynana topta avantajınız olması gerekir ama o avantajı bir süre hiç kullanamadık. sonra biraz kullanır gibi olduk. kaptığımız toplar tehlikeli oldu.
2. biraz daha gölge savunmanın ne menem bir halt olduğunu anlatalım. gölge savunma, sizin takım arkadaşlarını aldatır. başka da bir halta yaramaz.
3. sinan gümüş... ben bu adama neden takığım biliyorum da, yapmadığı her hareket direkt gözüme batıyor. arkadaşım, ileri vurulan topta, yüksek topta veya ileri atılan herhangi bir topta, takım arkadaşına istasyon olmak, onu rahatlatmak için yanaşmayacaksan, ne yapacaksın? zaten topsuz koşu yapmıyorsun... gol atmak için topu ayağına bekliyorsun... onu da atamıyorsun... iyi oyna bari... verimli oyna... bir şeyi iyi yap mesela.
4. bu santrfor meselesinin bizim kanayan yaramız olduğunu daha iyi anlayabiliyorum. bir takımın santrforsuzluktan gece ile gündüz gibi performans ve futbolunun değişmeyeceğini savunanlara zaten ayarlıyım. bir kere her şeyi bir kenara bırakın, bizim takım beraberlikte ve geride olduğu zamanlar oynayan bir takım değil, profil olarak. yani öne geçecek. bulduğunu yüksek yüzdeyle atmak zorunda. sonra tıkır tıkır açılan bir yapımız en azında profilimiz var. saçma salak işleri girmediği müddetçe elbette. bu maçla birlikte şu da görülmüştür sanırım: bize oynatan santrfor bile değil, hayvan forvet gerekiyor. tabii bence.
maç sonu daha iyi değerlendiririz.
1. ön alan baskımız biraz boşuna. üçlü savunmanın avantajı zaten budur. o bölgede 1 kişi fazla kalır. topu çevirir. ama dezavantajı yana doğru oyunun rahatlamasıdır. yani sizin baskınızın kademeli olarak stabil hale gelmesine olanak sağlar ve orta sahada 1 kişi fazlasınızdır. bu durumda ileri oynanan topta daha doğrusu göbeğe oynana topta avantajınız olması gerekir ama o avantajı bir süre hiç kullanamadık. sonra biraz kullanır gibi olduk. kaptığımız toplar tehlikeli oldu.
2. biraz daha gölge savunmanın ne menem bir halt olduğunu anlatalım. gölge savunma, sizin takım arkadaşlarını aldatır. başka da bir halta yaramaz.
3. sinan gümüş... ben bu adama neden takığım biliyorum da, yapmadığı her hareket direkt gözüme batıyor. arkadaşım, ileri vurulan topta, yüksek topta veya ileri atılan herhangi bir topta, takım arkadaşına istasyon olmak, onu rahatlatmak için yanaşmayacaksan, ne yapacaksın? zaten topsuz koşu yapmıyorsun... gol atmak için topu ayağına bekliyorsun... onu da atamıyorsun... iyi oyna bari... verimli oyna... bir şeyi iyi yap mesela.
4. bu santrfor meselesinin bizim kanayan yaramız olduğunu daha iyi anlayabiliyorum. bir takımın santrforsuzluktan gece ile gündüz gibi performans ve futbolunun değişmeyeceğini savunanlara zaten ayarlıyım. bir kere her şeyi bir kenara bırakın, bizim takım beraberlikte ve geride olduğu zamanlar oynayan bir takım değil, profil olarak. yani öne geçecek. bulduğunu yüksek yüzdeyle atmak zorunda. sonra tıkır tıkır açılan bir yapımız en azında profilimiz var. saçma salak işleri girmediği müddetçe elbette. bu maçla birlikte şu da görülmüştür sanırım: bize oynatan santrfor bile değil, hayvan forvet gerekiyor. tabii bence.
maç sonu daha iyi değerlendiririz.
