12
galatasaray'ın iyi futbol oynadığı, başarılı sonuçlar aldığı, ancak hüzünlü bitirdiği sezondur.
isviçre şampiyonu grasshoppers iki maçta da mağlup edilerek grup aşamasına kalınır. rakip çok güçlü bir dönemindedir ve maçlar zorlu geçer. galatasaray oyun üstünlüğüyle değil, sahip olduğu yıldızların kalite farkıyla üst tura çıkar.
grup aşamasında juventus, a. bilbao ve rosenborg ile eşleşilir. bir önceki yılın finalisti juventus grubun doğal favorisi iken diğer üç takımın gücü birbirine denktir. nüansların belirleyeceği bir sıralama olacağı öngörülmektedir.
ilk maçımız juventus deplasmanı, beklentiler oldukça mütevazi. geleceğe ilişkin umut vaat eden, onurlu bir futbol; rahatsız etmeyecek, makul skorlu bir mağlubiyet. lakin maçın başlamasıyla görüşler değişmeye başlıyor. galatasaray oldukça etkili bir oyun oynuyor, juve karşısında kora kor mücadele ediyor. inzaghi'nin 16. dakikada attığı şık gole rağmen umutlar tazeliğini koruyor. nitekim 44. dakikada hakan şükür'ün golüyle beraberliği yakalıyoruz. ilk yarı da 1 - 1 sona eriyor. ikinci yarı acaba takım düşer mi diye düşünürken, aksine galatasaray'ın vites arttırdığı görülüyor. başarılı futbol meyvesini veriyor ve ümit davala'nın 63. dakikada attığı golle 1 - 2 öne geçiyoruz. mutluluğumuz ne yazık ki sadece beş dakika sürüyor. türk takımlarının yediği "pis" gollerden biriyle eşitleniyor skor ve karşılaşma 2 - 2 sona eriyor. iyi futbol, iyi sonuç, güzel başlangıç.
grubun ikinci maçı meşhur 2 -1'lik a.bilbao karşılaşması. etkili başlıyoruz, okan'ın golüyle öne geçiyoruz. attığımız gole sevinirken bir gol de biz yiyoruz. goller o kadar peş peşe geliyor ki, maç özetlerinde rakibin attığı golde bizim stad anonsu hala devam ediyor. kısa süreli bir sarsıntı yaşayan takım yavaş yavaş toparlanıyor ve artan bir baskı kuruyor. gergin bekleyiş 90. dakikada nihayete eriyor ve hagi'nin efsane golüyle öne geçiyoruz. uzatmalarda başka gol gelmiyor ve maç 2 - 1 lehimize sonuçlanıyor.
üçüncü maç norveç'te rosenborg karşısında oynanıyor. maça ilişkin hafızamda hiçbir şey kalmamış. tek hatırladığım 3 - 0 mağlup olduğumuz.
dördüncü karşılaşma rosenborg ile ali sami yen'de oynadığımız maç. norveç'teki maçın kopyası niteliğinde. ancak bu kez oyun ve skor olarak ezen taraf biziz. sonuç yine 3 -0.
5. hafta karşılaşması, futboldan ziyade siyasetin konusu oluyor. italya ile yaşanan kriz nedeniyle juve istanbul'a gelmek istemiyor. devlet güvencesi altında, on binlerce polisin korumasında oynanıyor maç. italyanlar tüm baskıyı üstümüze yıkıyor ve iç saha avantajımızı tersine çeviriyor. bu şartlarda oynanan, futboldan başka herşeye benzeyen maç karşılıklı gollerle 1 -1 sona eriyor. golümüzü 90. dakikada suat atıyor.
ve grubun finali! kendi sahasında rosenborg'u yenmesi beklenen juventus'un beş, galatasaray ve rosenborg'un sekizer puanı bulunuyor. hedefi olmayan a.bilbao ile oynanan maçtan puan almamız, büyük ihtimalle bizi çeyrek finale taşıyacak. beklentilerin aksine tutuk ve gergin başlıyoruz maça. pozisyon yönünden kısır geçen ilk yarının son dakikalarında, fatih akyel çok büyük bir hata yapıyor ve golü yiyoruz. ilk yarı 1 - 0 aleyhimize sonuçlanırken, italya'da juventus ilk yarıyı 2 - 0 önde bitiriyor. bu sonuçlara göre, ikinci yarı atılacak bir gol bizi grup lideri yapmaya yetiyor. takımın büyük bir hırsla oynayacağı ve skoru lehimize çevireceği umuduyla ikinci yarıyı bekliyoruz. ancak yine beklenen futbol sergilenemiyor, bulunan az sayıdaki pozisyon değerlendirilemiyor ve maç 1 - 0 aleyhimize sonuçlanıyor. maç sonunda yaşanan üzüntü kelimelerle tarif edilemez...
sonuç olarak ikili averajda üstün olduğumuz juventus, grup birincisi olarak çeyrek finale çıkıyor. üçlü averajda ikinci sırayı almamıza karşın, en iyi ikinciler arasına giremeyerek eleniyoruz. yazının başında ifade ettiğim gibi çok keyifliydi ve bir o kadar da hüzünlüydü bu sezon.
isviçre şampiyonu grasshoppers iki maçta da mağlup edilerek grup aşamasına kalınır. rakip çok güçlü bir dönemindedir ve maçlar zorlu geçer. galatasaray oyun üstünlüğüyle değil, sahip olduğu yıldızların kalite farkıyla üst tura çıkar.
grup aşamasında juventus, a. bilbao ve rosenborg ile eşleşilir. bir önceki yılın finalisti juventus grubun doğal favorisi iken diğer üç takımın gücü birbirine denktir. nüansların belirleyeceği bir sıralama olacağı öngörülmektedir.
ilk maçımız juventus deplasmanı, beklentiler oldukça mütevazi. geleceğe ilişkin umut vaat eden, onurlu bir futbol; rahatsız etmeyecek, makul skorlu bir mağlubiyet. lakin maçın başlamasıyla görüşler değişmeye başlıyor. galatasaray oldukça etkili bir oyun oynuyor, juve karşısında kora kor mücadele ediyor. inzaghi'nin 16. dakikada attığı şık gole rağmen umutlar tazeliğini koruyor. nitekim 44. dakikada hakan şükür'ün golüyle beraberliği yakalıyoruz. ilk yarı da 1 - 1 sona eriyor. ikinci yarı acaba takım düşer mi diye düşünürken, aksine galatasaray'ın vites arttırdığı görülüyor. başarılı futbol meyvesini veriyor ve ümit davala'nın 63. dakikada attığı golle 1 - 2 öne geçiyoruz. mutluluğumuz ne yazık ki sadece beş dakika sürüyor. türk takımlarının yediği "pis" gollerden biriyle eşitleniyor skor ve karşılaşma 2 - 2 sona eriyor. iyi futbol, iyi sonuç, güzel başlangıç.
grubun ikinci maçı meşhur 2 -1'lik a.bilbao karşılaşması. etkili başlıyoruz, okan'ın golüyle öne geçiyoruz. attığımız gole sevinirken bir gol de biz yiyoruz. goller o kadar peş peşe geliyor ki, maç özetlerinde rakibin attığı golde bizim stad anonsu hala devam ediyor. kısa süreli bir sarsıntı yaşayan takım yavaş yavaş toparlanıyor ve artan bir baskı kuruyor. gergin bekleyiş 90. dakikada nihayete eriyor ve hagi'nin efsane golüyle öne geçiyoruz. uzatmalarda başka gol gelmiyor ve maç 2 - 1 lehimize sonuçlanıyor.
üçüncü maç norveç'te rosenborg karşısında oynanıyor. maça ilişkin hafızamda hiçbir şey kalmamış. tek hatırladığım 3 - 0 mağlup olduğumuz.
dördüncü karşılaşma rosenborg ile ali sami yen'de oynadığımız maç. norveç'teki maçın kopyası niteliğinde. ancak bu kez oyun ve skor olarak ezen taraf biziz. sonuç yine 3 -0.
5. hafta karşılaşması, futboldan ziyade siyasetin konusu oluyor. italya ile yaşanan kriz nedeniyle juve istanbul'a gelmek istemiyor. devlet güvencesi altında, on binlerce polisin korumasında oynanıyor maç. italyanlar tüm baskıyı üstümüze yıkıyor ve iç saha avantajımızı tersine çeviriyor. bu şartlarda oynanan, futboldan başka herşeye benzeyen maç karşılıklı gollerle 1 -1 sona eriyor. golümüzü 90. dakikada suat atıyor.
ve grubun finali! kendi sahasında rosenborg'u yenmesi beklenen juventus'un beş, galatasaray ve rosenborg'un sekizer puanı bulunuyor. hedefi olmayan a.bilbao ile oynanan maçtan puan almamız, büyük ihtimalle bizi çeyrek finale taşıyacak. beklentilerin aksine tutuk ve gergin başlıyoruz maça. pozisyon yönünden kısır geçen ilk yarının son dakikalarında, fatih akyel çok büyük bir hata yapıyor ve golü yiyoruz. ilk yarı 1 - 0 aleyhimize sonuçlanırken, italya'da juventus ilk yarıyı 2 - 0 önde bitiriyor. bu sonuçlara göre, ikinci yarı atılacak bir gol bizi grup lideri yapmaya yetiyor. takımın büyük bir hırsla oynayacağı ve skoru lehimize çevireceği umuduyla ikinci yarıyı bekliyoruz. ancak yine beklenen futbol sergilenemiyor, bulunan az sayıdaki pozisyon değerlendirilemiyor ve maç 1 - 0 aleyhimize sonuçlanıyor. maç sonunda yaşanan üzüntü kelimelerle tarif edilemez...
sonuç olarak ikili averajda üstün olduğumuz juventus, grup birincisi olarak çeyrek finale çıkıyor. üçlü averajda ikinci sırayı almamıza karşın, en iyi ikinciler arasına giremeyerek eleniyoruz. yazının başında ifade ettiğim gibi çok keyifliydi ve bir o kadar da hüzünlüydü bu sezon.