881
hakkında daha önceki hocalarımızdan farklı bir yorum yapılmayan teknik direktörümüz.
yahu arkadaslar siz nesiniz? necisiniz? ben anlayamıyorum. samimiyetle soruyorum samimiyetle cevap verin. bu kapsama basın mensuplarını, o çok bilmiş(!) güzide yazarlarımızı da katıyorum. şundan 5 yıl önce, hadi geçtim 5 yılı rijkaard gelmeden önce, frank rijkaard türkiye'de teknik direktörlük yapacak denseydi eminim o dönemdeki hocalarımıza nasihatler düzmeye başlayacaktınız:
bakın frank rijkaard gibi bir hoca var, işin ehli, uzmanı vs vs vs... ama düşüncelerinizi "işte bizim türk hocalar da böyle, şu an büyük takımlarımızın başındaki hocaların hallerine bak ne yapalım üstadım..." diye tamamlayacaktınız.
sabır denen olgudan, bir takıma oturtulmak istenen taktik/oyun yapısı gibi şeylerin ha deyince olmayacağından haberiniz yok mu sizin? uzay takımı diye ağzımızın suyunun aktıgı fc barcelona'nın rijkaard ile ilk sezonunu hiç mi hatırlamıyorsunuz? o sistemin sindire sindire oturuşu bir şehir efsanesi değildir, benim yazdıklarım da aynı şeyi tekrarlamak değildir. zor değil bulun o dönemdeki maçlar, izleyin birisini bir de 6 ay sonra aynı takımı izleyin veya takip eden sezonda neler yapmıs o takım izleyin. hani herşeyi çok biliyoruz ya, bir tek o kenardaki teknik direktör bilmiyor ne zaman ne yapacağını, alın izleyin siz yapın yorumu. çok ciddiyim, siz yapın yorumu ben o yorumları tek tek okuyup, ulaştırabileceğim herkese, heryere ulaştırmazsam şerefsizim.
gel gelelim ligin başlangıcında gayet iyi oynayan, farklı skorlar alan bir takım varken o çok bilmiş köşe yazarlarımız ve içimizdeki irlandalılara. onlar sabırla beklediler, ince ince bulabildikleri en küçük kusurları yazdılar bir süre. bizler de onları okuya okuya, izleye izleye o küçücük detaylara takıldık kaldık, o zaman bile eleştirdikçe eleştirdik. henüz lig başlamadan, avrupa'da açtık sezonu rakiplerimizden daha fazla maç oynadık. taa o zamanlar söylenen birşey vardı, eminim herkes duymuştu bunu ama şimdi yaşanınca kimsenin haberi yokmuş, duymamıs gibi tepki veriyor, eleştri yağmuruna tutuyor. neydi o şey? sezonu bu kadar erken açıp, erken kondisyon çalışmalarına başlayan futbolcuların tahminen kasım, aralık gibi fizike düşüşe geçeceği. birazcık mantık kullanarak çözebiliriz bunu, sadece birazcık mantık. hiç mi yok içinizde spor salonuna giden, spor yapan vs? yoksa da ben anlatayım: başlarsın spora ilk hafta çok zor geçer, çok yorulursun, dayanamayacağım zannedersin. 2. hafta ise o kadar rahat gelir ki çalışmak. ancak ne kadar yaparsan yap bunu yaklaşık olarak 5 ay gibi bir süre sonunda o ilk hafta yaşadıgın yorgunlugu yaşarsın bir süre. bizim takımımıza da olan bu, bu yorgunlugun sebebi budur. diğer takımlar da geçirecek yorgunluk dönemini, geçiriyorlar da.
noktayı koyayım, allahaşkına işkembeden sallamaktan vazgeçelim. başımızdaki teknik heyet işini en iyi yapan insanlardan oluşuyor, bize düşen sabretmektir ve destek olmaktır. ha yok arkadaş ben destek olmam, sabır da etmem diyen varsa onlara da şöyle sesleniyorum:
mayıs'ta görüşürüz...
yahu arkadaslar siz nesiniz? necisiniz? ben anlayamıyorum. samimiyetle soruyorum samimiyetle cevap verin. bu kapsama basın mensuplarını, o çok bilmiş(!) güzide yazarlarımızı da katıyorum. şundan 5 yıl önce, hadi geçtim 5 yılı rijkaard gelmeden önce, frank rijkaard türkiye'de teknik direktörlük yapacak denseydi eminim o dönemdeki hocalarımıza nasihatler düzmeye başlayacaktınız:
bakın frank rijkaard gibi bir hoca var, işin ehli, uzmanı vs vs vs... ama düşüncelerinizi "işte bizim türk hocalar da böyle, şu an büyük takımlarımızın başındaki hocaların hallerine bak ne yapalım üstadım..." diye tamamlayacaktınız.
sabır denen olgudan, bir takıma oturtulmak istenen taktik/oyun yapısı gibi şeylerin ha deyince olmayacağından haberiniz yok mu sizin? uzay takımı diye ağzımızın suyunun aktıgı fc barcelona'nın rijkaard ile ilk sezonunu hiç mi hatırlamıyorsunuz? o sistemin sindire sindire oturuşu bir şehir efsanesi değildir, benim yazdıklarım da aynı şeyi tekrarlamak değildir. zor değil bulun o dönemdeki maçlar, izleyin birisini bir de 6 ay sonra aynı takımı izleyin veya takip eden sezonda neler yapmıs o takım izleyin. hani herşeyi çok biliyoruz ya, bir tek o kenardaki teknik direktör bilmiyor ne zaman ne yapacağını, alın izleyin siz yapın yorumu. çok ciddiyim, siz yapın yorumu ben o yorumları tek tek okuyup, ulaştırabileceğim herkese, heryere ulaştırmazsam şerefsizim.
gel gelelim ligin başlangıcında gayet iyi oynayan, farklı skorlar alan bir takım varken o çok bilmiş köşe yazarlarımız ve içimizdeki irlandalılara. onlar sabırla beklediler, ince ince bulabildikleri en küçük kusurları yazdılar bir süre. bizler de onları okuya okuya, izleye izleye o küçücük detaylara takıldık kaldık, o zaman bile eleştirdikçe eleştirdik. henüz lig başlamadan, avrupa'da açtık sezonu rakiplerimizden daha fazla maç oynadık. taa o zamanlar söylenen birşey vardı, eminim herkes duymuştu bunu ama şimdi yaşanınca kimsenin haberi yokmuş, duymamıs gibi tepki veriyor, eleştri yağmuruna tutuyor. neydi o şey? sezonu bu kadar erken açıp, erken kondisyon çalışmalarına başlayan futbolcuların tahminen kasım, aralık gibi fizike düşüşe geçeceği. birazcık mantık kullanarak çözebiliriz bunu, sadece birazcık mantık. hiç mi yok içinizde spor salonuna giden, spor yapan vs? yoksa da ben anlatayım: başlarsın spora ilk hafta çok zor geçer, çok yorulursun, dayanamayacağım zannedersin. 2. hafta ise o kadar rahat gelir ki çalışmak. ancak ne kadar yaparsan yap bunu yaklaşık olarak 5 ay gibi bir süre sonunda o ilk hafta yaşadıgın yorgunlugu yaşarsın bir süre. bizim takımımıza da olan bu, bu yorgunlugun sebebi budur. diğer takımlar da geçirecek yorgunluk dönemini, geçiriyorlar da.
noktayı koyayım, allahaşkına işkembeden sallamaktan vazgeçelim. başımızdaki teknik heyet işini en iyi yapan insanlardan oluşuyor, bize düşen sabretmektir ve destek olmaktır. ha yok arkadaş ben destek olmam, sabır da etmem diyen varsa onlara da şöyle sesleniyorum:
mayıs'ta görüşürüz...