• 3
    --- alinti ---
    artık galatasaray’ın basketbolunda yaşanan skandaldan çok bu skandalın “kimler” tarafından ve “nasıl” kullanılacağı” önemlidir galatasaray için!..
    “rakipleri”, “düşmanları” bırakın, galatasaray’ın “patronaj”ına bakın.
    olay,“liselilerin” zaman içinde yitip gitmeye yüz tutan egemenliğini “hayatın gerçeği” olarak kabul etmek yerine, yeniden pekiştirmek için bir manivela olarak kullanmasına doğru gitmektedir.
    kime, ne kadar zarar vereceği göz ardı edilerek hem de...
    bu “vehme” nasıl mı kapıldım?..
    forma sahtekârlığını müstakbel galatasaray başkanı yiğit şardan’ı feda ederek dengelemeye çalışan yönetim’in, kendilerini galatasaray’ın sahibi, kulübü de malları olarak görenleri tatmin edemediğini belgeleyen “galatasaraylılar derneği’nin deklarasyonuna” bakın:
    * * *
    “.... topluma örnek olacak kararların alınmasını bekliyor; galatasaraylılığı yaşayan, yaşatan, bunu kulübün mayasına katan ölümsüz kurucularımızın izinden ayrılmamış ve bu değerli mirastan en çok nasibini almış galatasaraylılar olarak bu konunun ısrarlı takipçisi olacağımızı peşinen ilan ediyoruz.”
    özetle diyorlar ki, “istifa et polat”...
    “zaten ‘değerli mirastan’ pek nasip almamış birisin. liseli bile değilsin.”
    ama unutmasınlar; sahtekârlığı bilerek, isteyerek, planlı bir şekilde yapıp galatasaray’ı cümle aleme rezil eden “ekip” de liseliydi!
    liseli olanın spor suçu işleyip, liseli olmayanlar tarafından kovulmasını mı sindiremiyorlar acaba?
    ayrıca, her liselinin “değerli mirastan” en büyük payı aldığı nereden belli?
    * * *
    galatasaray’daki “lise” üzerinden bu bölünmeyi ben icat etmedim. liseli olmayan galatasaraylıların da ayrışmayı körüklediğini sanmıyorum.
    en azından ortada belge yok.
    bir “bölünme” varsa ki, apaçık - liseli olanlar hatayı kendilerinde arasın.
    daha önce de yazdım. liselilerin “bu kulüp bizim” demek haklarıdır. ama o zaman kitlelerin sevgisini de kaybetmeyi göze alacaklar, küçülmeyi de, üç büyüklerden biri yerine okul takımına sahip olmayı da...
    hem “herkes galatasaray’ı sevsin” hem “galatasaray bizim” olmaz. olmuyor.
    * * *
    ister misiniz, biraz daha derinlere dalalım!..
    belki, galatasaray’ın liseli olmayanlar elinde toparlanmasından ve dizginlerin iyice ellerinden kaçmasından korkuyor okullu galatasaralılar!
    neden olmasın?.. sahiplenmenin doğal sonucu kıskançlıktır. kıskançlığın adama sevdiğini öldürtmesi az yaşanmamıştır.
    bakınız; giderek büyüme istidadı gösteren gs telefonu, gs tv’si, gs bilyoner’i, gs bonus card’ı, gs internet televizyonu gibi kalemler var. buna 29 ekim’e yetişmesi tasarlanan stat localarından, kombinelerinden gelecek dev rakamları da ekleyin. basketboldaki rezalet futbolda veya yönetimde tekrarlanmazsa önü açılabilir galatasaray’ın.
    kim açar?
    liseli olmayanlar.
    çağın koşullarına ve en temel demokratik haklara bile baraj kurarak, oyuncağını elinden bırakmamaya çalışan mektepli bir zihniyet, kendi mülkünde mektepsizlerin başarısına ne kadar hoş bakar?
    “rezalet büyük, istifa edin” tamam...
    “sen sahte forma giydiren mekteplileri kovdun, ben de kulübün sahibi olarak seni kovmak istiyorum” tuhaf...
    “fırsat bu fırsat” ayıp...
    ortada bir rezalet var. o doğru... ama önemli olan, bunu kimlerin hangi amaçla kullanmaya niyet ettiği. galatasaray’ın “sahibi” ile “işletmecisi” kavga ediyorsa vay haline kulübün.
    --- alinti ---
App Store'dan indirin Google Play'den alın