9168
biraz uzun olacak, özür dilerim.
09.01.18 stadyum özel programı
isimlerin hiçbir ehemmiyeti yok aslında galatasaray taraftarı için. fatih terim'miş, ünal aysal'mış, adnan polat'mış, dursun özbek'miş... ne önemi var?
hatırlasanıza, 14 mayıs 2011 tarihli seçimli genel kurulu. ünal aysal'ın seçim konuşmasında dediklerini. tam olarak hatırlamamakla beraber, akılda kalıcı olan şeylerden bahsetmek istiyorum. biliyorum, hepinizin de aklında yer etmişti o konuşmadaki şu satırlar:
"başarı, başarı, başarı."
o kadar çok şey söyledi, vaatler verdi, umutlandırdı, durum tespiti yapıp, aslında 2011 yılı itibariyle takımın ne kadar sıkıntılı bir noktada olduğunu da açıkça ortaya koydu. gelecek ile söylediği vaatler bir tarafa, yaptığı durum tespitlerinde haklılık payı %100'dü. vaatleri açısından da pek bir sıkıntı yok aslında. "başarı, başarı ve başarı" gelmişti 2013 yılı ağustosuna dek. hatta daha sonrasında da geldi aslında, yine 2013-2014 sezonunu yine kupa şampiyonluğu ve şampiyonlar ligi grubundan çıkarak. ünal aysal'ın başkanlık dönemi oldukça başarılı geçmişti.
2011'de ne söylediyse, vaatleri ve tespitleriyle neredeyse tamamı doğruydu. gerçekleşmeyen noktalar da pek tabi mevcuttu,
ama tartışılacak bir seviyede mi, bilemem. yine de söylemekte fayda var.**
dün akşamki programa dönelim.
ünal aysal, başkanlığı dönemindeki mali tablolar analizini yine 2011'deki keskinliği ile tekrarladı. başkanlığa geldiği dönemdeki tabloyu aynen aktardı, yapılması gerekenlerden ve yapacaklarından da yine bahsetti. hatta borç durumundan da bahsederken, yine başkanlıktan ayrıldığı dönemde anlatmış olduğu 328 milyon euro'luk borcun yine ne kadar arttığından ve ne seviyede olduğundan da açık ve doğru şekilde bahsetti.
ama bir şeyde büyük bir hata yaptı.
fatih terim'le olan sıkıntıların nerede başladığı konusundan bahsediyorum. federasyon ile fatih hoca'nın görüşmesinden bahsederken teklifin "4 maçlık ve ücretsiz" olacağını, aynı zamanda hiçbir şekilde ötesinin olmadığının altını çizdi.
bir itirafta da bulundu bu programda. "medya ilişkilerinin daha iyi olması gerektiğinden" dem vurdu. hatırladığım süreçte, aslında sosyal medya yönetimi, basın toplantıları ve kamuoyunu bilgilendirme açısından da oldukça verimli bir süreç geçirdi başkan ve yönetimi. yine bir olayda sınıfta kaldılar, fatih terim ile yolların ayrıldığı dönem yeterince açık değildi. hala da değil.
ve söylemediği şeyler.
programda da böyle oldu. artık bilerek mi yapılmadı, yoksa beklentiler başka bir yönde olduğu için miydi, bilemiyorum, ancak sorulmayan bir dünya soru var.
başlayalım:
1- uefa'dan 5 senelik üst üste zarar konusu. başkan bunu programda da dile getirdi ve kabul etti. madem başarı, hem gelir artırırken, gider azaltıyor, aynı zamanda kulübün prestijini de yükseltiyorsa, bu 5 sene üst üste zarar etme noktasında, özellikle şampiyon olunan dönemlerde niye müdahil olunamadı? daha doğrusu sorun neydi? şampiyonluk, kupalar, gelirler had safhada. çeyrek finaller görülüyor, üst üste şampiyonlar ligi'nde gruplardan çıkılıyor. ve bu başarılar bu 5 senelik zarar dilimi içerisinde gerçekleşiyor.
bakın, bu 5 senelik zararı toparlamaktan bahsetmiyorum. o başka bir sorunun cevabı olabilir. benim sorduğum, bu gelirlere, bu kazançlara rağmen üst üste 5 sene zarar açıklamak.
2- lütfi arıdoğan, candan erçetin, ebru köksal gibi yöneticiler.
candan erçetin'i geçelim. köpeği ile toplantılara teşrif eden bir insanı başka bir sebeple eleştirecek değilim. başlı başına yeterlidir herhalde.
ebru köksal. galatasaray store'un 500 bin adet kayıp stoğunun baş sorumlusu. kayıp malların değeri milyon liraları buluyor. tabi yine gider kısmına giren tonlarca borçtan önemli bir kısmı bu. yine bir cevap alamıyoruz.
lütfi arıboğan. çoğumuz sneijder'in transferinde o malum pozla beraber ilk kez bir işe yaradığına tanıklık etmişti. bu adamın galatasaray'dan ne kadar maaş aldığını bilen var mı? ben diyeyim size. bir aylık maaşı yaklaşık 40 bin €.
3- galatasaray'ı yurtdışına taşıma projesi
3-4 farklı avrupa ülkesinden, yine 3-4 takımla gerçekleştirilecek olan bu proje, galatasaray'ın nasıl entegre edileceği hususunda sıkıntılı değil miydi? yani siz, değil birkaç takımlık bir proje; daha kendi takımınızı bile bağımsız bir şekilde yönetemiyordunuz. oldukça ütopik değil miydi?
soruları sordum ama sorular sorulsa bile gerçekçi bir yanıt alacağımdan pek emin değilim.
09.01.18 stadyum özel programı
isimlerin hiçbir ehemmiyeti yok aslında galatasaray taraftarı için. fatih terim'miş, ünal aysal'mış, adnan polat'mış, dursun özbek'miş... ne önemi var?
hatırlasanıza, 14 mayıs 2011 tarihli seçimli genel kurulu. ünal aysal'ın seçim konuşmasında dediklerini. tam olarak hatırlamamakla beraber, akılda kalıcı olan şeylerden bahsetmek istiyorum. biliyorum, hepinizin de aklında yer etmişti o konuşmadaki şu satırlar:
"başarı, başarı, başarı."
o kadar çok şey söyledi, vaatler verdi, umutlandırdı, durum tespiti yapıp, aslında 2011 yılı itibariyle takımın ne kadar sıkıntılı bir noktada olduğunu da açıkça ortaya koydu. gelecek ile söylediği vaatler bir tarafa, yaptığı durum tespitlerinde haklılık payı %100'dü. vaatleri açısından da pek bir sıkıntı yok aslında. "başarı, başarı ve başarı" gelmişti 2013 yılı ağustosuna dek. hatta daha sonrasında da geldi aslında, yine 2013-2014 sezonunu yine kupa şampiyonluğu ve şampiyonlar ligi grubundan çıkarak. ünal aysal'ın başkanlık dönemi oldukça başarılı geçmişti.
2011'de ne söylediyse, vaatleri ve tespitleriyle neredeyse tamamı doğruydu. gerçekleşmeyen noktalar da pek tabi mevcuttu,
ama tartışılacak bir seviyede mi, bilemem. yine de söylemekte fayda var.**
dün akşamki programa dönelim.
ünal aysal, başkanlığı dönemindeki mali tablolar analizini yine 2011'deki keskinliği ile tekrarladı. başkanlığa geldiği dönemdeki tabloyu aynen aktardı, yapılması gerekenlerden ve yapacaklarından da yine bahsetti. hatta borç durumundan da bahsederken, yine başkanlıktan ayrıldığı dönemde anlatmış olduğu 328 milyon euro'luk borcun yine ne kadar arttığından ve ne seviyede olduğundan da açık ve doğru şekilde bahsetti.
ama bir şeyde büyük bir hata yaptı.
fatih terim'le olan sıkıntıların nerede başladığı konusundan bahsediyorum. federasyon ile fatih hoca'nın görüşmesinden bahsederken teklifin "4 maçlık ve ücretsiz" olacağını, aynı zamanda hiçbir şekilde ötesinin olmadığının altını çizdi.
bir itirafta da bulundu bu programda. "medya ilişkilerinin daha iyi olması gerektiğinden" dem vurdu. hatırladığım süreçte, aslında sosyal medya yönetimi, basın toplantıları ve kamuoyunu bilgilendirme açısından da oldukça verimli bir süreç geçirdi başkan ve yönetimi. yine bir olayda sınıfta kaldılar, fatih terim ile yolların ayrıldığı dönem yeterince açık değildi. hala da değil.
ve söylemediği şeyler.
programda da böyle oldu. artık bilerek mi yapılmadı, yoksa beklentiler başka bir yönde olduğu için miydi, bilemiyorum, ancak sorulmayan bir dünya soru var.
başlayalım:
1- uefa'dan 5 senelik üst üste zarar konusu. başkan bunu programda da dile getirdi ve kabul etti. madem başarı, hem gelir artırırken, gider azaltıyor, aynı zamanda kulübün prestijini de yükseltiyorsa, bu 5 sene üst üste zarar etme noktasında, özellikle şampiyon olunan dönemlerde niye müdahil olunamadı? daha doğrusu sorun neydi? şampiyonluk, kupalar, gelirler had safhada. çeyrek finaller görülüyor, üst üste şampiyonlar ligi'nde gruplardan çıkılıyor. ve bu başarılar bu 5 senelik zarar dilimi içerisinde gerçekleşiyor.
bakın, bu 5 senelik zararı toparlamaktan bahsetmiyorum. o başka bir sorunun cevabı olabilir. benim sorduğum, bu gelirlere, bu kazançlara rağmen üst üste 5 sene zarar açıklamak.
2- lütfi arıdoğan, candan erçetin, ebru köksal gibi yöneticiler.
candan erçetin'i geçelim. köpeği ile toplantılara teşrif eden bir insanı başka bir sebeple eleştirecek değilim. başlı başına yeterlidir herhalde.
ebru köksal. galatasaray store'un 500 bin adet kayıp stoğunun baş sorumlusu. kayıp malların değeri milyon liraları buluyor. tabi yine gider kısmına giren tonlarca borçtan önemli bir kısmı bu. yine bir cevap alamıyoruz.
lütfi arıboğan. çoğumuz sneijder'in transferinde o malum pozla beraber ilk kez bir işe yaradığına tanıklık etmişti. bu adamın galatasaray'dan ne kadar maaş aldığını bilen var mı? ben diyeyim size. bir aylık maaşı yaklaşık 40 bin €.
3- galatasaray'ı yurtdışına taşıma projesi
3-4 farklı avrupa ülkesinden, yine 3-4 takımla gerçekleştirilecek olan bu proje, galatasaray'ın nasıl entegre edileceği hususunda sıkıntılı değil miydi? yani siz, değil birkaç takımlık bir proje; daha kendi takımınızı bile bağımsız bir şekilde yönetemiyordunuz. oldukça ütopik değil miydi?
soruları sordum ama sorular sorulsa bile gerçekçi bir yanıt alacağımdan pek emin değilim.