53
üniversite ligi'nden bahsetmesi güzel ama asıl olay ligin kurulmasında değil, altyapısı nasıl olacağı ve temellendirileceği. bu ligin bahsinin geçtiği konuşmayı dinledim. bildiğimiz amerikan kolej sporu ve kültürünü şehirlere ve insanlara empoze etmeye çalışmak için bir söylem gibi geldi bana. şehirler üniversite takımlarına sahip çıkacak söyleminden bunu çıkarımsadım. bu amerika'ya özgüdür. orada halk içselleştirmiştir bunu. gelgelelim, bizim ülkemizde durum böyle gelişir mi? insanlarımız şehir takımlarına sahip çıkmazlarken, üniversite takımlarına sahip çıkarlar mı? böyle bir sosyal bilinçleri var mı? bence yok. bunun nedeni de, en temelde eğitim, sonra sosyo-ekonomik durumdur.
bir piramit düşünelim, hepimiz biliriz ve aşinayızdır biyoloji derslerinden. buna göre, besin piramidinin en üstünde lig vardır. yani önce ligi kurmak yukarıdan bir emirle indirilmiş gibi olur, ama temelleri atılmamıştır. normalde olması gereken, böyle bir ligin ihtiyaç ve istek üzerine kurulmasıdır.
bir üniversite ligi'nin en önemli ister ve gereksinimlerinden ikisi burslar ve yetenek keşfidir. bunun için işin lise kısmını da halletmeniz gerekir. yani üniversite ligi'ne giden yolda, önce bir lise organizasyonu kurmalısınız. üniversitelerin yetenekli gençleri bulmasına imkan tanımalı, iyi üniversitelere sadece spor bursuyla katılıma izin vermelisiniz. yani bir öğrenciye ve onun ailesine, iyi bir üniversiteye gitmenin ikinci bir yolunu göstermeli, sporu -halk dilinde top peşinde koşmayı- fuzuli bir iştigal olmaktan çıkarmalısınız.
işin asıl can alıcı kısmıysa, yetenekli gençlerin bulunması tarafı.
bildiğiniz gibi eğitim sistemimiz 4+4+4 şeklinde zorunlu bir süreyi kapsıyor. bu bağlamda, en azında sondaki 4+4 süre zarfında beden eğitimi derslerinin lakayıtça yapılmaması gerekir. hatta bir adım ileri gidiyorum, çocuklar ve gençler, haftanın 5 günü ilk derslerini beden eğitimi olarak almalı. kız öğrencilere iltimas geçilmemeli. her öğrencinin katılımı esas kabul edilmeli. ya da bir top verip hadi oynayın bakalım düsturu benimsenmemeli.
bakarsanız, federasyonların da yetenek keşfi ve sporun çeşitli alanlarının tanıtılması babında olaya el atması elzem. istisnasız her okula, mümkün mertebe her çocuğa ulaşılması da. bir spor branşına yeteneği olan bu saklı kalmış çocuk ve gençlerin, şu kaç milyonluk ülkede olmaması mümkün değil. peki bu konu hakkında bir çalışma yapılıyor mu? benim gördüğüm kadarıyla hayır. evet, bazı federasyonlar bazı etkinlikler yapıyor ama bu etkinliklere katılım, oldukça düşük olmasının yanında bir anlamda ebeveynlerin inisiyatifine kalıyor. ve spor veya sosyal bilinci yüksek ailelerle kısıtlı kalıyor. daha başka dertleri olan aileler bu tür etkinlikleri ya hiç duymuyor ya da duysa da önemsiz görüyor.
yani olay şu sıraya düşüyor: iyi bir eğitim, ekonomik refah, sosyal bilincin artırılması.
tabii bunlar sadece gözlem. elimde herhangi bir veri yok. devlet ile bakanlıkların imkanlarına ve çalışma raporlarına ya da aynı şekilde federasyonlarınkine sahip değilim. çok fazla saçmalamış olabilirim.
bu arada yukarıda, bir şeyin yukarıdan bir emirle kurulmamasının alttan temellenerek gelmesine göre daha etkisiz olduğunu söylemiştim. buna inanıyorum. ama bizim gibi toplumlarda -teşbihte kabahat olmaz- bir delinin kuyuya bir taş atması da gerekebiliyor. sözgelimi, halkın demokrasiyi isteyecek kadar ya da kadınlara seçme hakkının verilmesini benimseyecek kadar bilinçlenmesi beklenseydi, bugün hâlâ kıyısından köşesinden sadece adı bile olsa demokrasi ve diğer haklerın yüzünü göremeyebilirdik. tabii ki, halk bu bilince sahip olduğunda ve bilerek istediğinde demokrasi de daha kuvvetli olur, temel hak ve özgürlükler de. o zaman halklar hükümetlerinden korkmaz, hükümetler halklarından korkar ya, neyse. neyse, neyse...
neyse, uzattık, bitiriyorum.
bir piramit düşünelim, hepimiz biliriz ve aşinayızdır biyoloji derslerinden. buna göre, besin piramidinin en üstünde lig vardır. yani önce ligi kurmak yukarıdan bir emirle indirilmiş gibi olur, ama temelleri atılmamıştır. normalde olması gereken, böyle bir ligin ihtiyaç ve istek üzerine kurulmasıdır.
bir üniversite ligi'nin en önemli ister ve gereksinimlerinden ikisi burslar ve yetenek keşfidir. bunun için işin lise kısmını da halletmeniz gerekir. yani üniversite ligi'ne giden yolda, önce bir lise organizasyonu kurmalısınız. üniversitelerin yetenekli gençleri bulmasına imkan tanımalı, iyi üniversitelere sadece spor bursuyla katılıma izin vermelisiniz. yani bir öğrenciye ve onun ailesine, iyi bir üniversiteye gitmenin ikinci bir yolunu göstermeli, sporu -halk dilinde top peşinde koşmayı- fuzuli bir iştigal olmaktan çıkarmalısınız.
işin asıl can alıcı kısmıysa, yetenekli gençlerin bulunması tarafı.
bildiğiniz gibi eğitim sistemimiz 4+4+4 şeklinde zorunlu bir süreyi kapsıyor. bu bağlamda, en azında sondaki 4+4 süre zarfında beden eğitimi derslerinin lakayıtça yapılmaması gerekir. hatta bir adım ileri gidiyorum, çocuklar ve gençler, haftanın 5 günü ilk derslerini beden eğitimi olarak almalı. kız öğrencilere iltimas geçilmemeli. her öğrencinin katılımı esas kabul edilmeli. ya da bir top verip hadi oynayın bakalım düsturu benimsenmemeli.
bakarsanız, federasyonların da yetenek keşfi ve sporun çeşitli alanlarının tanıtılması babında olaya el atması elzem. istisnasız her okula, mümkün mertebe her çocuğa ulaşılması da. bir spor branşına yeteneği olan bu saklı kalmış çocuk ve gençlerin, şu kaç milyonluk ülkede olmaması mümkün değil. peki bu konu hakkında bir çalışma yapılıyor mu? benim gördüğüm kadarıyla hayır. evet, bazı federasyonlar bazı etkinlikler yapıyor ama bu etkinliklere katılım, oldukça düşük olmasının yanında bir anlamda ebeveynlerin inisiyatifine kalıyor. ve spor veya sosyal bilinci yüksek ailelerle kısıtlı kalıyor. daha başka dertleri olan aileler bu tür etkinlikleri ya hiç duymuyor ya da duysa da önemsiz görüyor.
yani olay şu sıraya düşüyor: iyi bir eğitim, ekonomik refah, sosyal bilincin artırılması.
tabii bunlar sadece gözlem. elimde herhangi bir veri yok. devlet ile bakanlıkların imkanlarına ve çalışma raporlarına ya da aynı şekilde federasyonlarınkine sahip değilim. çok fazla saçmalamış olabilirim.
bu arada yukarıda, bir şeyin yukarıdan bir emirle kurulmamasının alttan temellenerek gelmesine göre daha etkisiz olduğunu söylemiştim. buna inanıyorum. ama bizim gibi toplumlarda -teşbihte kabahat olmaz- bir delinin kuyuya bir taş atması da gerekebiliyor. sözgelimi, halkın demokrasiyi isteyecek kadar ya da kadınlara seçme hakkının verilmesini benimseyecek kadar bilinçlenmesi beklenseydi, bugün hâlâ kıyısından köşesinden sadece adı bile olsa demokrasi ve diğer haklerın yüzünü göremeyebilirdik. tabii ki, halk bu bilince sahip olduğunda ve bilerek istediğinde demokrasi de daha kuvvetli olur, temel hak ve özgürlükler de. o zaman halklar hükümetlerinden korkmaz, hükümetler halklarından korkar ya, neyse. neyse, neyse...
neyse, uzattık, bitiriyorum.