95
2017-2018 sezonu sonunda kulüp resmi yayın organlarına yeni sezon planlarından falan bahsederken bir ay sonra gönderildiği haberleri yayılmaya başlayan koç. biz transfer teklifi götürmesek şu sıralar başka bir meslek alanında şansını deneme ihtimali bile olan leş oyunculara bütçenin yarısını döken menejer kankisi özge alev ve nevriye yılmaz'ın sezon sonunu akreditasyon kartı ile göremediği ortamda gönderilmiş olması bozuk saatin bile günde iki defa doğru göstermesi türünden bir hareket olmuştur...
ama eğer olay sadece en leş sezonundan bile avrupa kupası kazanmayı başarmış bir takıma tırpan vurmak, burada bizim borumuz öter tarzı bir diş geçirmek, "çok masraf yapıyor bir yabancı yeter" cahilliğinde bir yaklaşımsa, hele hele üst paragrafta bahsi geçen iki arkadaş önümüzdeki sezon yine saha kenarında kendisine yer bulup zaten olmayan bütçeyi basketbol oynamayan basketbolculara dökecekse emeği geçen herkesin allah belasını versin demekten başka birşey kalmıyor geriye...
onun dışında hem tipleme hem de genetik coaching mirasından ötürü yüksek profilli ancak hiçbir zaman üst seviye olamayacak kadar idealist bir karakterdir aslında. milli takımların bile devşirme oyuncularla çözdüğü amerikalı uzuna dayalı sisteme amerikalı uzunların yürüye yürüye tokatladığı zayıf ama atik uzunlarla karşı koymaya çalışan, takımını deliler gibi koşturtup eğer önde top çaldıramazsa pota altında binlerce bomboş turnike yedirten, kendi ideali ile günümüz basketbolunun gerçeklerini kaynaştırma konusunda henüz optimumu yakalayamamış bir koç...
her ne kadar sezon sonunda biraz da ancak galatasaray geleneğinin ortaya çıkarabileceği türden bir mucize ile eurocup gelmiş olsa da modern tarihimiz denebilecek olan 2005'teki bölgesel lig macerasından sonraki dönemde en kötü istatistiklere imza atmış takımın patronu olduğu gerçeğini de unutmamak lazım. bununla birlikte tek suçlunun kendisi olmadığı da aşikardır.
ne diyeyim yolu açık olsun. iyisiyle kötüsüyle yıllar sonra da hatırlanacak bir isim olarak yerini aldı galatasaray tarihinde...
ama eğer olay sadece en leş sezonundan bile avrupa kupası kazanmayı başarmış bir takıma tırpan vurmak, burada bizim borumuz öter tarzı bir diş geçirmek, "çok masraf yapıyor bir yabancı yeter" cahilliğinde bir yaklaşımsa, hele hele üst paragrafta bahsi geçen iki arkadaş önümüzdeki sezon yine saha kenarında kendisine yer bulup zaten olmayan bütçeyi basketbol oynamayan basketbolculara dökecekse emeği geçen herkesin allah belasını versin demekten başka birşey kalmıyor geriye...
onun dışında hem tipleme hem de genetik coaching mirasından ötürü yüksek profilli ancak hiçbir zaman üst seviye olamayacak kadar idealist bir karakterdir aslında. milli takımların bile devşirme oyuncularla çözdüğü amerikalı uzuna dayalı sisteme amerikalı uzunların yürüye yürüye tokatladığı zayıf ama atik uzunlarla karşı koymaya çalışan, takımını deliler gibi koşturtup eğer önde top çaldıramazsa pota altında binlerce bomboş turnike yedirten, kendi ideali ile günümüz basketbolunun gerçeklerini kaynaştırma konusunda henüz optimumu yakalayamamış bir koç...
her ne kadar sezon sonunda biraz da ancak galatasaray geleneğinin ortaya çıkarabileceği türden bir mucize ile eurocup gelmiş olsa da modern tarihimiz denebilecek olan 2005'teki bölgesel lig macerasından sonraki dönemde en kötü istatistiklere imza atmış takımın patronu olduğu gerçeğini de unutmamak lazım. bununla birlikte tek suçlunun kendisi olmadığı da aşikardır.
ne diyeyim yolu açık olsun. iyisiyle kötüsüyle yıllar sonra da hatırlanacak bir isim olarak yerini aldı galatasaray tarihinde...