11697
galatasaray'ın tarihine, armasına, renklerine aşık olan biz taraftarlar tarafından kullanılan güzide sözlüğümüzdür. altını çizemediğim ama tırnak (") işareti kullanarak söyleyeceğim söz şu: "biz galatasaraylılar" tekrardan bahsetmek gerekirse: "aynı takımın taraftarları" farklı bir versiyonda: "aynı safta askerlik yapanlar" grubunda oluyoruz. ama her ne hikmetse bir türlü anlaşamıyoruz. bir türlü ortak noktayı bulamıyoruz. bir türlü huzur bulamıyoruz. her zaman tartışma, her zaman kavga ile vakit harcamaya çalışıyoruz. uzun bir paragraf yazmak yerine tane tane örneklerle açıklamak gerekirse;
1- teknik direktör tartışmaları:
1996-2000 yılları arasında fatih terim’i herkes çok severdi. galatasaray taraftarı, tabir-i caizse tapardı. bu dönemde linç kültürü yoktu.
2002-2004 yılları arasında seveni de oldu sevmeyeni de. seven bir insan geçmişteki başarılarından dolayı sevdi. sevmeyen insan ise son dönemlerdeki başarısızlığından dolayı sevmedi. ama bu dönemde sevene de, sevmeyene de linç yapılmadı.
2011-2013 yılları arasında çok başarılı oldu. sevmeyenler, genellikle sürekli gidip gelmesinden dolayı sevmiyordu. seven insan ise doğal olarak başarılarından dolayı seviyordu. ama bu dönemde inanılmaz bir şekilde linç kültürü vardı. sevmeyen insanlar’a saygı duyulmuyordu. illa ki sevecektin.
2013-2016 yılları arasında çok şey değişti. çünkü “düşman” diye addedilen adam yani yıldırım demirören ile anlaşıp milli takımın başına geçti. bu dönemde sevmeyen insanlar geçmişte yaşadığı linçten dolayı intikam alıp seven insanlar’a hücum ettiler. çünkü pratikte onlar haklı görünüyordu. yani bu dönemde seven insanlar’a saygı duyulmuyordu. illa ki nefret edecektin.
2017-? yılları arasında(!) ise işler tıkırında. elde edilen bir şampiyonluktan dolayı sevenleri tarafından şu an el üstünde tutuluyor. sevmeyen insan egosundan ve sürekli gidip gelmesinden dolayı sevmemesine devam etti. bu dönemde işler yine tersine döndü. geçmişte sırf seviyor diye linçe uğrayanlar, sevmeyenlerden öç almak için hücum ettiler. çünkü yine pratikte onlar haklı görünüyordu. nitekim bu dönemde de sevmeyen insan’a saygı duyulmuyordu. illa ki seveceksin.
hamza hamzaoğlu gelmeden önce bitik durumdaydık. trabzonspor’dan 3 , başakşehir’den 4 yiyorduk. kendi evimizde bile rahat kazanamaz hale gelmiştik. sonra hamza hamzaoğlu geldi. son düzlükte çok zorlansak da sürekli kazandık. nitekim şampiyon olduk. sadece lig şampiyonluğu da değil; türkiye kupası ve süper kupa’yı da aldık. kısacası o bitik sezonu 3 kupayla kapatmıştı. bu dönemde çok çok saygı duyuldu. sevmeyenler linç edildi.
yeni sezona başlamadan transfer mevzularından dolayı başı çok ağrıdı. kulübün ekonomik durumunu iyi bildiği için dengeli gitmek istedi. ayrıca sürekli yerlileri savunduğu söylendi. yaptığı transferlerde bunu doğrular nitelikteydi ama bir önceki sezonda 3 kupa kazanan teknik direktöre güven duyulmadı. nitekim yeni sezon kabus gibi geçmişti. bu dönemde bu sefer sevenler linç edildi.
jan olde riekerink teknik direktör değildi. ama takımımıza geldikten sonra türkiye kupası ve süper kupa’yı aldı. bu sayede avrupa cezamızı uzatmadı. bu dönemde aşırı sevildi. sonraki sezonlarda ise medya tarafından oyunculara karşı ezildiği söylendi. aldığı başarısız sonuçlardan sonra da yaka paça gönderildi. bu dönemde ise sevenler beyefendiliğinden dolayı sevdi, sevmeyenler ise başarısız olduğu için sevmedi. kısacası linç konusunda üstünlük sağlanamadı.
riekerink gittikten sonra, taraftarların bir kısmı igor tudor alınsın dedi. bir kısmı da karşı çıktı. ama riekerink gittikten sonra galatasaray’ın başına tudor getirildi. ilk maçlarda ve derbilerde aldığı başarısız sonuçlar homurtulara yol açtı ama kendi takımını kurmadı fikri daha çok ön planda olduğu için beklenildi. yeni sezona ise bomba transferlerle girmişti. ama avrupa ligi’ne katılmak için oynadığımız ön elemede elendiğimiz için tepkiler çığ gibi büyümüştü. sevmeyenler, sevenleri linç etti. lig başladıktan sonra tepkiler hafif dindi. takım doludizgin giderken hafif sevilmeye başlandı. genç oluşu ve görece iyi bir futbol oynattığı için saygı da duyuldu. sevenler geçmişte yaşadığı linçin aynısını sevmeyenlere yaptı. ama bir şey daha vardı. bu sefer de büyüklere karşı almış olduğu hezimetlerden sonra topa tutuldu. tepkilere müdahale edilemediği için gönderildi. ve yine sevenler linç edildi.
anlatmaya çalıştığım şu; her dönemde kişisel görüşler değişebilir. her dönemde seveni veya sevmeyeni linç etmek yerine, her dönemde fikirlere saygı duysan olay başlamadan bitecek zaten.
2-galip-mağlup tartışmaları:
bir maçı kazandığımız zamanda bile tartışmalar yaşanıyor. “kazandık ama şu şu nedenlerden dolayı dikkat etmemiz gerekiyor” diyende var; “kazandık kardeşim. önemli olan 3 puandı. analiz kasmana gerek yoktu” diyende. burada ikisi de haklı. ikisi de kendi görüşünü yazmış. senin görüşün benim görüşümden üstün değil. aynı şekilde, benim görüşümde senin görüşünden üstün değil. ama bu kabullenmeler olmuyor. illa ki biri birine üstünlük kuracak. illa ki biri birini kıracak. çünkü saygı nedir bilmiyoruz. (bende dahil)
mağlup olduğumuz zamanlarda zaten sözlük hiç çekilmez. çünkü hayatımızda yaptığımız tüm işlerde başarılı olduğumuz için, takımımızın mağlubiyetini kaldıramıyoruz! bundan dolayı birbirimizi kırmaktan hiç çekinmiyoruz. bunu yazarken bile mağlup olmayı kaldıramadım. dur ben bir yazar arkadaşımı kırıp geliyorum.
3-linç olayları:
saygı eksikliğinin en çok hissedildiği evre. bu evrede herkes “benim görüşüm doğrudur!” havasında. baktık ki görüşümüzün altına zıt bir yorum girilmiş, hemen başlarız linç etmeye. çünkü başka görüşlere tahammülümüz yok. hemen linç edelim de, en azından bizden biri olmayanı yollayalım diyoruz. çoğu zamanda başarılı oluyoruz. ya kendine kendine pilot olmak istiyor, ya da tepkilerin çokluğundan dolayı uçurulmak zorunda kalınıyor. bir maçtan sonra kaçırdığı üçüncü penaltının hemen sonrasında “gomis’in poposu diye diye kaldırdık valla. şaka maka adama nazar değdirdik. bir sonraki maçta inşallah çok iyi olur” dedim ve anında linçi yedim. “gomis’in poposu diye diye kaldırdık valla” kısmından sonra emoji koyamadığım için espri babında olduğu anlaşılmadı. hatta anlaşılsın diye de bir sonraki cümleye “şaka maka” ikilemesini koymuştum. ama nafile. vuran vurana. çünkü kalp kırmak kolay. olay’a bak ya. gomis’in poposunu kaldırdık dedim diye linç yedim. çünkü onun poposu kalkmaz. ama benim kalbim bal gibi de kırılır. o olaydan sonra tüm entrylerimi silip sadece okur olarak kalmak istedim. tabi sonra dayanamadım o ayrı bir konu. burada ben haklıyım demiyorum. ama lütfen hemen linç etmeyin. bu sadece benim değil, herkesin başına mutlaka gelmiştir. bugün linç edenlerden olursun, yarın linç yiyenlerden. bu kadar kolay linç etmeyin.
4- transfer mevzuları:
bu konuda da anlaşamıyoruz. ahmed musa isteyen de var, muğdat’ın alınması daha mantıklı diyen de. emre mor disiplinsiz diyen de var, emre mor’u fatih terim adam eder diyen de. belhanda gönderilsin diyen de var, onun yerine böylesine oyuncu bulamayız diyen de. kısacası bunlar demokrasinin olduğu yerde yaşanan fikir anlaşmazlıklarıdır. ama yok illa ki benim görüşüm senin görüşünden daha değerli havasına giriliyor. vay efendim sen nasıl bunu dedin deniliyor. çünkü saygı nedir bilmiyoruz ki. bir dakika ya harbiden saygı nedir?
bir renktaşınız,kardeşiniz, abiniz olarak vereceğim tavsiyeler ise;
1- her ne olursa olsun her fikre saygı duymamız gerekiyor.
2- baskın olmak yerine, empati yaparak olayları kendi benliğimizde çözmemiz gerekiyor.
3- linç kültürünü bırakmamız lazım. bunun içinde 1. ve 2. tavsiyelere uymak gerekiyor.
4- tartışmanın fitilini ateşleyecek cümleler yerine, daha yapıcı konuşmamız lazım.
5- olayların sıcaklığıyla entry girmek yerine, biraz daha sakin bir kafayla entry girelim.
6- kesinlikle ama kesinlikle yazar başlıklarının kapatılması lazım.
1- teknik direktör tartışmaları:
1996-2000 yılları arasında fatih terim’i herkes çok severdi. galatasaray taraftarı, tabir-i caizse tapardı. bu dönemde linç kültürü yoktu.
2002-2004 yılları arasında seveni de oldu sevmeyeni de. seven bir insan geçmişteki başarılarından dolayı sevdi. sevmeyen insan ise son dönemlerdeki başarısızlığından dolayı sevmedi. ama bu dönemde sevene de, sevmeyene de linç yapılmadı.
2011-2013 yılları arasında çok başarılı oldu. sevmeyenler, genellikle sürekli gidip gelmesinden dolayı sevmiyordu. seven insan ise doğal olarak başarılarından dolayı seviyordu. ama bu dönemde inanılmaz bir şekilde linç kültürü vardı. sevmeyen insanlar’a saygı duyulmuyordu. illa ki sevecektin.
2013-2016 yılları arasında çok şey değişti. çünkü “düşman” diye addedilen adam yani yıldırım demirören ile anlaşıp milli takımın başına geçti. bu dönemde sevmeyen insanlar geçmişte yaşadığı linçten dolayı intikam alıp seven insanlar’a hücum ettiler. çünkü pratikte onlar haklı görünüyordu. yani bu dönemde seven insanlar’a saygı duyulmuyordu. illa ki nefret edecektin.
2017-? yılları arasında(!) ise işler tıkırında. elde edilen bir şampiyonluktan dolayı sevenleri tarafından şu an el üstünde tutuluyor. sevmeyen insan egosundan ve sürekli gidip gelmesinden dolayı sevmemesine devam etti. bu dönemde işler yine tersine döndü. geçmişte sırf seviyor diye linçe uğrayanlar, sevmeyenlerden öç almak için hücum ettiler. çünkü yine pratikte onlar haklı görünüyordu. nitekim bu dönemde de sevmeyen insan’a saygı duyulmuyordu. illa ki seveceksin.
hamza hamzaoğlu gelmeden önce bitik durumdaydık. trabzonspor’dan 3 , başakşehir’den 4 yiyorduk. kendi evimizde bile rahat kazanamaz hale gelmiştik. sonra hamza hamzaoğlu geldi. son düzlükte çok zorlansak da sürekli kazandık. nitekim şampiyon olduk. sadece lig şampiyonluğu da değil; türkiye kupası ve süper kupa’yı da aldık. kısacası o bitik sezonu 3 kupayla kapatmıştı. bu dönemde çok çok saygı duyuldu. sevmeyenler linç edildi.
yeni sezona başlamadan transfer mevzularından dolayı başı çok ağrıdı. kulübün ekonomik durumunu iyi bildiği için dengeli gitmek istedi. ayrıca sürekli yerlileri savunduğu söylendi. yaptığı transferlerde bunu doğrular nitelikteydi ama bir önceki sezonda 3 kupa kazanan teknik direktöre güven duyulmadı. nitekim yeni sezon kabus gibi geçmişti. bu dönemde bu sefer sevenler linç edildi.
jan olde riekerink teknik direktör değildi. ama takımımıza geldikten sonra türkiye kupası ve süper kupa’yı aldı. bu sayede avrupa cezamızı uzatmadı. bu dönemde aşırı sevildi. sonraki sezonlarda ise medya tarafından oyunculara karşı ezildiği söylendi. aldığı başarısız sonuçlardan sonra da yaka paça gönderildi. bu dönemde ise sevenler beyefendiliğinden dolayı sevdi, sevmeyenler ise başarısız olduğu için sevmedi. kısacası linç konusunda üstünlük sağlanamadı.
riekerink gittikten sonra, taraftarların bir kısmı igor tudor alınsın dedi. bir kısmı da karşı çıktı. ama riekerink gittikten sonra galatasaray’ın başına tudor getirildi. ilk maçlarda ve derbilerde aldığı başarısız sonuçlar homurtulara yol açtı ama kendi takımını kurmadı fikri daha çok ön planda olduğu için beklenildi. yeni sezona ise bomba transferlerle girmişti. ama avrupa ligi’ne katılmak için oynadığımız ön elemede elendiğimiz için tepkiler çığ gibi büyümüştü. sevmeyenler, sevenleri linç etti. lig başladıktan sonra tepkiler hafif dindi. takım doludizgin giderken hafif sevilmeye başlandı. genç oluşu ve görece iyi bir futbol oynattığı için saygı da duyuldu. sevenler geçmişte yaşadığı linçin aynısını sevmeyenlere yaptı. ama bir şey daha vardı. bu sefer de büyüklere karşı almış olduğu hezimetlerden sonra topa tutuldu. tepkilere müdahale edilemediği için gönderildi. ve yine sevenler linç edildi.
anlatmaya çalıştığım şu; her dönemde kişisel görüşler değişebilir. her dönemde seveni veya sevmeyeni linç etmek yerine, her dönemde fikirlere saygı duysan olay başlamadan bitecek zaten.
2-galip-mağlup tartışmaları:
bir maçı kazandığımız zamanda bile tartışmalar yaşanıyor. “kazandık ama şu şu nedenlerden dolayı dikkat etmemiz gerekiyor” diyende var; “kazandık kardeşim. önemli olan 3 puandı. analiz kasmana gerek yoktu” diyende. burada ikisi de haklı. ikisi de kendi görüşünü yazmış. senin görüşün benim görüşümden üstün değil. aynı şekilde, benim görüşümde senin görüşünden üstün değil. ama bu kabullenmeler olmuyor. illa ki biri birine üstünlük kuracak. illa ki biri birini kıracak. çünkü saygı nedir bilmiyoruz. (bende dahil)
mağlup olduğumuz zamanlarda zaten sözlük hiç çekilmez. çünkü hayatımızda yaptığımız tüm işlerde başarılı olduğumuz için, takımımızın mağlubiyetini kaldıramıyoruz! bundan dolayı birbirimizi kırmaktan hiç çekinmiyoruz. bunu yazarken bile mağlup olmayı kaldıramadım. dur ben bir yazar arkadaşımı kırıp geliyorum.
3-linç olayları:
saygı eksikliğinin en çok hissedildiği evre. bu evrede herkes “benim görüşüm doğrudur!” havasında. baktık ki görüşümüzün altına zıt bir yorum girilmiş, hemen başlarız linç etmeye. çünkü başka görüşlere tahammülümüz yok. hemen linç edelim de, en azından bizden biri olmayanı yollayalım diyoruz. çoğu zamanda başarılı oluyoruz. ya kendine kendine pilot olmak istiyor, ya da tepkilerin çokluğundan dolayı uçurulmak zorunda kalınıyor. bir maçtan sonra kaçırdığı üçüncü penaltının hemen sonrasında “gomis’in poposu diye diye kaldırdık valla. şaka maka adama nazar değdirdik. bir sonraki maçta inşallah çok iyi olur” dedim ve anında linçi yedim. “gomis’in poposu diye diye kaldırdık valla” kısmından sonra emoji koyamadığım için espri babında olduğu anlaşılmadı. hatta anlaşılsın diye de bir sonraki cümleye “şaka maka” ikilemesini koymuştum. ama nafile. vuran vurana. çünkü kalp kırmak kolay. olay’a bak ya. gomis’in poposunu kaldırdık dedim diye linç yedim. çünkü onun poposu kalkmaz. ama benim kalbim bal gibi de kırılır. o olaydan sonra tüm entrylerimi silip sadece okur olarak kalmak istedim. tabi sonra dayanamadım o ayrı bir konu. burada ben haklıyım demiyorum. ama lütfen hemen linç etmeyin. bu sadece benim değil, herkesin başına mutlaka gelmiştir. bugün linç edenlerden olursun, yarın linç yiyenlerden. bu kadar kolay linç etmeyin.
4- transfer mevzuları:
bu konuda da anlaşamıyoruz. ahmed musa isteyen de var, muğdat’ın alınması daha mantıklı diyen de. emre mor disiplinsiz diyen de var, emre mor’u fatih terim adam eder diyen de. belhanda gönderilsin diyen de var, onun yerine böylesine oyuncu bulamayız diyen de. kısacası bunlar demokrasinin olduğu yerde yaşanan fikir anlaşmazlıklarıdır. ama yok illa ki benim görüşüm senin görüşünden daha değerli havasına giriliyor. vay efendim sen nasıl bunu dedin deniliyor. çünkü saygı nedir bilmiyoruz ki. bir dakika ya harbiden saygı nedir?
bir renktaşınız,kardeşiniz, abiniz olarak vereceğim tavsiyeler ise;
1- her ne olursa olsun her fikre saygı duymamız gerekiyor.
2- baskın olmak yerine, empati yaparak olayları kendi benliğimizde çözmemiz gerekiyor.
3- linç kültürünü bırakmamız lazım. bunun içinde 1. ve 2. tavsiyelere uymak gerekiyor.
4- tartışmanın fitilini ateşleyecek cümleler yerine, daha yapıcı konuşmamız lazım.
5- olayların sıcaklığıyla entry girmek yerine, biraz daha sakin bir kafayla entry girelim.
6- kesinlikle ama kesinlikle yazar başlıklarının kapatılması lazım.