• 537
    sevgili ilgisiz istekler başlığı, bunu yazarken aynı zamanda da içimden küfür ettiğimi biliyor musun? hayır, tabii ki de bilemezsin ama bilmelisin ki ediyorum. yaklaşık bir saat önce eve geldim. ( -burası reklam içerir- elimi yüzümü yıkadım, yaklaşık 3 dakika su ve bol köpükle ovaladım ellerimi, bileklerimi, parmak aralarımı, sıfatımı, geçmişimi, geleceğimi. yani öyle bir yıkadım ki 15 gün boyunca tek bir tane sabunlu mendil ile hijyenimi üst seviyede tutabilirim. bunun için protex kullanıyorum! mikroplara karşı antibakteriyel protex her eve lazım. ayrıca onu kullanırsanız 15 gün boyunca tek bir ıslak bez ile yetinebilirsiniz. ona bile gerek yok aslında.) eve geldikten ve hijyenime dikkat ettikten sonra masama geçtim, açtım tv'yi interneti falan vesaire. hocam ben aç bir adamım. karnım acıkır, keyfime düşkün, boğazımı seven bir şahsına münhasırım. dayanamadım açtım buz dolabını. boş boş baktım, bakarken de buz dolabında dondurma yiyen panda'yı * görmedim elbet. son anda gözüme ilişen 3 kutu paket sütlaç oldu. sandım ki -reklam kuşağı-bolulu hasan usta'dan. hele bir açayım paketi, yiyeyim afiyetle dedim. gözüm dönmüş o sırada. normalde hasan usta'nın paketlerinin yanında bolcana da parçalanmış fındık bulunur. o anda es geçmişim bu detayı. ayrıca plastik kaşığı da yoktu hasan usta'nın sandığım o paketlerde. çünkü hasan usta değildi. neyse, yemek konusunda 3-5 kaşık ile devam ederken tadı bir mayhoş, nahoş, totoş, folloş geliverdi bu sütlacın. olamaz böyle bir şey. sanki acımış badem gibi bir tadı var. hani bilirsiniz bademin acısını. ağzı buruşturan cinsten. yediğine pişman olursun ama olmadan önce bir bardak su içmek için mutfağa yönelirsin. böyle de bir şeydir işte acımış badem sendromu. gerçi neden bu kadar uzattım ki? acıbadem diyerek bu konuyu özetleyebilirdim. ve hatta reklam kuşağında acıbadem hastanesi'ne değinerek konuyu tobi'ye kadar uzatabilirdim. bunu yapmak istemedim. nazar değmesin o bize yeter. neyse, sütlaca bir baktım marka yok. bir daha baktım markası var. üzerinde şeffaf yazılarla osmanoğlu falan yazıyor. saat malum 1'e doğru gelmiş ve hatta geçmiş vaziyette. hatuna da soramadım. bu ne? diyemedim. uyuyor first lady. anladım ki bu olan şey kesinlikle ve kesinlikle bim üretimiydi. yazıklar olsundu. karnıma guruldamalar sokduydu. ağzımı oradan oraya buruşturduydu...

    bunu ilk kez yaşadım. ilk defa farkına varmadan yediğim sütlacın eve nasıl girdiğini sorgulamak istedim. bunun neden alındığına çözümler üretmek istedim. morgan freeman ve bradd pitt'i arayıp, ''adamım, ben bir sorun ile karşılaştım ve size ihtiyacım var. yedi ölümcül günahtan biri olan bilmediğin markadan alma'yı ihlal ettim. aslında suç benim değil. ben sadece tadarak suça ortak oldum.'' böyle bir diyalog kurmak istedim lakin olmadı. olduramadım...

    şimdi ağzımın ekşimesi ile kalakaldım. bu yaşadıklarım üzerine ekşi sözlükte uludağ limonata ve nutella başlıklarını okumanın bana gayet iyi geleceğini hissettim. ayrıca ilgisiz istek olarak bir adet sağlam sütlaç istiyorum. mümkünse bolulu hasan usta'dan geliversin.
App Store'dan indirin Google Play'den alın