131
anneler günüydü, sabah babanemlere gitmiştik. beşiktaş'ta oturuyorlardı. saat 4 gibi de maça bilet bulmuştuk, stada yola koyulmuştuk. annem ve ben, bir de arkadaşım vardı yanımızda. 13 yaşındaydım o zamanlar. maça gittik, fenerbahçe maçı 0-0 gidiyor ama kimse de o ana kadar umut yok. çok unutulmaz bir takımdı o sene, çok mücadele edilmişti ve herkes son bir görev, o takıma son bir destek gösterme edasıyla stada gelmişti. şampiyonluk inanın kimsenin umurunda değildi, tribündeki pankart bile "teşekkürler aslanlar" idi.
önce stadyumdan bir sevinç yükseldi, herkes o sırada seviniyor birbirine bakıyor. kulaklıklardan dinleyenlere soruyoruz gol yok diyorlar. yani yanlış anons. hayal kırıklığımızı yaşıyoruz, ardından 2.bir sevinç dalgası, stadyumda anonsu yapılıyor ve herkesin coşkusu, takımın o an maçı bırakışı, hasan şaş, herkesin birbirine sarılışı, haykırışları.. bizim maç bitiyor.
ve arkasından o meşhur 16 dakika başlıyor.. herkes ellerine semaya açmış, tabir-i caizse allah'a yalvarıyor. o kadar istiyoruz. etrafta ağlayanlar mı dersin, heyecandan kalbini tutanlar mı dersin.. fenerbahçe atıyor o sırada golü, 1-1 olmuş. herkesin umutları yıkılıyor, 2'yi de atar ve bitirirler bu işi diyoruz. yine bir yerden çıkan sevinç dalgası, bütün etrafı sarıyor. umutlarımız yıkılmışken şampiyon olmuşuz.. bütün sinir stresimiz boşalmış artık, herkes bir yandan kılıç gibi keskin, nabızlar hala çok yüksek ama bir yandan da kuşlar gibi hafiflemişiz.. annem bana sarılmış ağlıyor ben ona sarılmışım ağlıyorum.. muhtemelen hayatımın sonuna kadar unutmayacağım en ama en güzel anneler günü anımız..
galatasaray'lı olduğum için gurur duyduğum en özel günlerden biri.. o sezonun sloganı vardı, sarıyla kırmızıyla alnımızın akıyla diye.. gerçekten de öyle oldu, maddi zorluklar içerisinde bir takım çok da güçlü bir fenerbahçe kadrosuna karşı imkansızı başarmıştık.. allah o dönemki oyuncularımızdan ve hocamız erik gerets'den binlerce kez razı olsun..
iyi ki galatasaray var.. böyle anlarda daha da iyi anlıyorsunuz.. inşallah darısı 21.şampiyonluğa..
önce stadyumdan bir sevinç yükseldi, herkes o sırada seviniyor birbirine bakıyor. kulaklıklardan dinleyenlere soruyoruz gol yok diyorlar. yani yanlış anons. hayal kırıklığımızı yaşıyoruz, ardından 2.bir sevinç dalgası, stadyumda anonsu yapılıyor ve herkesin coşkusu, takımın o an maçı bırakışı, hasan şaş, herkesin birbirine sarılışı, haykırışları.. bizim maç bitiyor.
ve arkasından o meşhur 16 dakika başlıyor.. herkes ellerine semaya açmış, tabir-i caizse allah'a yalvarıyor. o kadar istiyoruz. etrafta ağlayanlar mı dersin, heyecandan kalbini tutanlar mı dersin.. fenerbahçe atıyor o sırada golü, 1-1 olmuş. herkesin umutları yıkılıyor, 2'yi de atar ve bitirirler bu işi diyoruz. yine bir yerden çıkan sevinç dalgası, bütün etrafı sarıyor. umutlarımız yıkılmışken şampiyon olmuşuz.. bütün sinir stresimiz boşalmış artık, herkes bir yandan kılıç gibi keskin, nabızlar hala çok yüksek ama bir yandan da kuşlar gibi hafiflemişiz.. annem bana sarılmış ağlıyor ben ona sarılmışım ağlıyorum.. muhtemelen hayatımın sonuna kadar unutmayacağım en ama en güzel anneler günü anımız..
galatasaray'lı olduğum için gurur duyduğum en özel günlerden biri.. o sezonun sloganı vardı, sarıyla kırmızıyla alnımızın akıyla diye.. gerçekten de öyle oldu, maddi zorluklar içerisinde bir takım çok da güçlü bir fenerbahçe kadrosuna karşı imkansızı başarmıştık.. allah o dönemki oyuncularımızdan ve hocamız erik gerets'den binlerce kez razı olsun..
iyi ki galatasaray var.. böyle anlarda daha da iyi anlıyorsunuz.. inşallah darısı 21.şampiyonluğa..