1732
"asker ocağındaydım, dayımdan bir mektup aldım. diyordu ki, “baban senin karına…” beynimden vurulmuşa döndüm. namus işi pis iş. kimseye anlatılmaz. doğru albayıma çıktım. anlattım durumu bir bir. “bana izin ver” dedim. “gidip şu işi bitireyim, geleyim” dedim. bana silah verdi, biraz da para. “sana istediğin kadar izin” dedi. “git işini bitir, gel” dedi. “ama” dedi, “kimseye görünme” dedi. doğru köye gittim ama vuramadım babamı. abdest alıyordu, yalvardı, vuramadım. karıyı kayınpederime teslim ettim. doğru garnizona gittim. askerlik bitti. ondan sonra artık köyde barınamam. kasabada bir çırçır fabrikası açılmış. orada iş buldum. avradı da alıp kasabaya taşındım. bir gün neydi elektrik merkezi, trafo yandı. usta başı paydos etti işi. ben de evin yolunu tuttum. pazara uğradım. hiç unutmam. mayıs sonları. kiraz yeni çıkmış. kızıma kiraz, eve de sebze filan aldım. sokağın başına geldim ki, kızım kaldırımın başına oturmuş ağlıyor. “n’oldu kızım?” dedim, “niye ağlıyorsun?” dedi ki, “anam beni eve sokmadı.” allah allah dedim kendi kendime, bu kadın bu kızı neden eve sokmaz ki? bir ara pencereden biri bakar gibi oldu. sonra bir koşuşturma duydum. sonra karım çıktı. “n’oldu avrat?” dedim. “niye bu kız dışarıda?” “hiiiç” dedi. “misafir geldi” dedi. böyle bir telaşlı. sonra başımı uzattım içeri, baktım ki babam. beynimden vuruldum. sonra babamı et satırıyla doğradım. sonra da karımı bıçakladım. sonra da kızımı aldım, dayımlara götürdüm. sonra gittim, teslim oldum."
sis ve gece
sis ve gece