6
26 yillik galatasarayliyim arkadaslar ve bu 26 yil icinde galatasaraya dair ilk anilarim henüz 1-2 yaslarima kadar gidiyor.
galatasaraylilik benim sonradan tercih ettigim ya da yönlendirildigim bir sey olmadi hic bir zaman. bana kimse galatasarayli olayim diye forma hediye etmedi ya da sari kirmizi bir sey almadi.
benim ilk kelimelerim yasitlarim gibi "anne", "baba" degil, babamin adi olan "uğur" ve ardindan da "rerererarara" tezahuratiydi.
ben 98 yilinda sobali evde yasamanin sonucu olarak kislari oturma odasinda uyuyan bir cocuktum. sabahci oldugum icin izlememe izin verilmeyen maclari yorgan altinda dinleyerek, 98 yilinin aralik ayinda suat'in golünü babamin oturdugu koltugun gicirtisindan anlayip yataktan firlayarak büyüdüm.
ben 2000 senesinde persembe günleri önce ikinci bahar dizisini ardindan da galatasaray macini izleyerek büyüdüm. sokak ortasinda hagi'nin topu bacak arasindan gecirip ayaginin disiyla arkasina biraktigi hareketi calisarak büyüdüm.
tüm bu zafer dönemlerinin pesinden bam üclüsünü de gördüm, camurlu sahada trömsö'ye elenisimizi de, sampiyonlar liginde atletico ve dortmund'dan her seferinde 4 yedigimiz sezonu da gördüm, 16 dakika gecikmeli 20.45 sampiyonlugunu da...
26 yildir galatasaray'a dair ögrendigim hemen her seyi yoksaydigimda elde kalan tek bir sey varsa o da; rakiplerinin aksine "sampiyonluk mesalesi" bir defa yandiysa, sampiyon olmadan o mesalenin sönmeyecegidir. biz ne zaman bu ise inancimizi gösterdiysek sampiyon olduk.
bu sezonun mesalesi de haftalardir yaniyor. bu isin sonunda hükümet takimina inat, tinercilere inat, sikecilere inat biz sampiyon olacagiz dedik, bu isin sonunda alnimizin akiyla kutlama yapacagiz dedik.
bunun icin sadece ama sadece tek bir seye ihtiyacimiz var;
(bkz: şampiyonluk şarkısı düşmesin dillerden)
galatasaraylilik benim sonradan tercih ettigim ya da yönlendirildigim bir sey olmadi hic bir zaman. bana kimse galatasarayli olayim diye forma hediye etmedi ya da sari kirmizi bir sey almadi.
benim ilk kelimelerim yasitlarim gibi "anne", "baba" degil, babamin adi olan "uğur" ve ardindan da "rerererarara" tezahuratiydi.
ben 98 yilinda sobali evde yasamanin sonucu olarak kislari oturma odasinda uyuyan bir cocuktum. sabahci oldugum icin izlememe izin verilmeyen maclari yorgan altinda dinleyerek, 98 yilinin aralik ayinda suat'in golünü babamin oturdugu koltugun gicirtisindan anlayip yataktan firlayarak büyüdüm.
ben 2000 senesinde persembe günleri önce ikinci bahar dizisini ardindan da galatasaray macini izleyerek büyüdüm. sokak ortasinda hagi'nin topu bacak arasindan gecirip ayaginin disiyla arkasina biraktigi hareketi calisarak büyüdüm.
tüm bu zafer dönemlerinin pesinden bam üclüsünü de gördüm, camurlu sahada trömsö'ye elenisimizi de, sampiyonlar liginde atletico ve dortmund'dan her seferinde 4 yedigimiz sezonu da gördüm, 16 dakika gecikmeli 20.45 sampiyonlugunu da...
26 yildir galatasaray'a dair ögrendigim hemen her seyi yoksaydigimda elde kalan tek bir sey varsa o da; rakiplerinin aksine "sampiyonluk mesalesi" bir defa yandiysa, sampiyon olmadan o mesalenin sönmeyecegidir. biz ne zaman bu ise inancimizi gösterdiysek sampiyon olduk.
bu sezonun mesalesi de haftalardir yaniyor. bu isin sonunda hükümet takimina inat, tinercilere inat, sikecilere inat biz sampiyon olacagiz dedik, bu isin sonunda alnimizin akiyla kutlama yapacagiz dedik.
bunun icin sadece ama sadece tek bir seye ihtiyacimiz var;
(bkz: şampiyonluk şarkısı düşmesin dillerden)