245
toplumumuzda malesef bir şey gözlemliyorum özellikle son yıllarda, birine söz hakkı/yetki verir iseniz, onu kullanma zorunluluğu hissediyor insanlar. elbet psikolojik faktörleri vardır bunun ama işi o açıdan değerlendirecek birikimim yok. güncel bir örnek verecek olursak, üniversitelerin öğrenci işlerinde çalışan arkadaşların çoğunluğu, bunu yapıyor. bu arkadaşlar, konum gereği öğrencinin belge doküman işlerinde yetkili durumda, yani bağlıyız bir nevi. haliyle kendinde her türlü lafı söyleme, tersleme benzeri hakkı görüyor. eminim çoğunuz da yaşamışsınızdır bunu, yani kendi adıma hocalarımdan daha fazla azar işittim, daha fazla çekindim bu arkadaşlardan. keza güvenlik görevlileri, o üniformayı giyince farklı haklar görüyorlar kendilerinde, amacından sapıyor iş. örnekleri çoğaltabiliriz, askerlik yapanlar bilir, en fazla dsiplini uygulayanlar, askere kötü davrananlar düşük rütbeliler, hatta uzun dönem askerlik yapan çavuşlar olur.
bu arkadaşta da benzer etkiyi görüyorum. bana bunun temel sebebi, olabileceği maksimum yerin o olduklarını bildikleri için içten içe bunun keyfini yaşamak istemeleri gibi geliyor. uğur demirok, hayatında en fazla önemsendiği, hatta bundan sonraki kariyerinde de tek önemseneceği zaman dilimine girdi yine : galatasaray maçı haftası. mesleğinde geldiği ve gelebileceği nokta belli bu arkadaşın, o mikrofon ona pek verilmeyecek, taraftar adını pek haykırmayacak, twitter'da başka zaman gündem olmayacak örneğin, rakip taraftar kişisel olarak onla uğraşmayacak başka yerde, sadece bu hafta adam yerine konulacak açıkçası. içten içe bunun hazzını yaşıyor, yıllardır da görüyoruz maç sonu konuşmasından, davranışından. kendini önemli sanarak gelecek yine arena'ya. açıkçası bu hazzı yaşatmamak, kaba tabirle siklememek gerekiyor kendisini. çünkü önemsersen, o mikrofonu ona verirsen, yine pisleşecek...
bu arkadaşta da benzer etkiyi görüyorum. bana bunun temel sebebi, olabileceği maksimum yerin o olduklarını bildikleri için içten içe bunun keyfini yaşamak istemeleri gibi geliyor. uğur demirok, hayatında en fazla önemsendiği, hatta bundan sonraki kariyerinde de tek önemseneceği zaman dilimine girdi yine : galatasaray maçı haftası. mesleğinde geldiği ve gelebileceği nokta belli bu arkadaşın, o mikrofon ona pek verilmeyecek, taraftar adını pek haykırmayacak, twitter'da başka zaman gündem olmayacak örneğin, rakip taraftar kişisel olarak onla uğraşmayacak başka yerde, sadece bu hafta adam yerine konulacak açıkçası. içten içe bunun hazzını yaşıyor, yıllardır da görüyoruz maç sonu konuşmasından, davranışından. kendini önemli sanarak gelecek yine arena'ya. açıkçası bu hazzı yaşatmamak, kaba tabirle siklememek gerekiyor kendisini. çünkü önemsersen, o mikrofonu ona verirsen, yine pisleşecek...