18
doğru uygulandığında izlemekten zevk alıyorum şahsen. çok zor, disiplinli bir futbol mantalitesi. tabi bazı çok sıkıntılı noktaları ve bu mantaliteyi zor kılan problemler var.
duran toplar; her ne kadar biraz şans'ın, özel antrenmanların içerisinde değerlendirilebilecek bir kategori olsa da aslında uzun bir süre -sahada- geride beklemenin sonucu olarak sayıca çok artar ve "duran toptan gol yeme hastalığı" gibi görünebilir.* kornerler, kritik noktalardan frikikler.. bunlar aslında her zaman pozisyonların sonucu dolayısıyla oluşur. rakip kalenize şut çeker, defansdan seker korner olur, kaleci çıkartır korner olur, defansdaki oyuncularınız zamanlama, yerleşme hatasıyla faul yapar frikik olur vs vs.
duran top kısmında örneğini vermeye çalıştığım durum aslında şu; bir futbol maçında, tahmin edilebilir hareket ve sonuçların olma olasılığı sınırsız sayıdaki sonuçtan ve sayıca çok çok fazla etkenden değişebileceğinden dolayı aslında rastgele olarak kategorize edilebilir. merak etmeyin kelebek etkisi'ne bağlamayacağım burada. yani bir futbol maçında olaylar rastgele oluşur. fakat bu "tamamen şans" anlamındaki rastgelelik değil. bu rastgelelik bazı sınırlarla tanımlanır. bu sınırları; bu rastgeleliği kontrol edilebilir düzeye getirmek de mümkün. mesela takımın 90 dakika boyunca rakip kaledense; kendi kalene daha yakın oynarsa bu rastgeleliklerin bir sonucu olarak kendi kalende pozisyon yeme ihtimali daha yüksektir. çünkü top senin yarı sahanda maç boyunca.
bir 'a' takımı ve bir 'd' takımı düşünelim. a takımı daha ofansif oynayan takım, maçın büyük bölümü d takımı yarıalanında geçiyor. bu durumda a takımının gol yeme ihtimali otomatikman düşüyor çünkü d takımı pozisyon oluşturmak, duran top yakalamak ve nihai emel olan gol atmayı gerçekleştirmek için daha uzun bir mesafe yol alması ve daha fazla rastgele olaylardan oluşan bir havuzdan geçmesi gerekmekte.
bu yüzden defansif futbol oynayan, maçı kendi yarısahasında geçiren d takımının maçı kazanma olasılığı aslında çok basit bir mantıkla "güvenli yol" değil. bazen işe yarasa da aslında pozisyonel oyunlar, saha yerleşimi, markajlar, oyuncu kaliteniz vs gibi şartlar mükemmelize edilmediği takdirde gayet riskli ve zor bir yol. rastgelelik faktörü 90 dakika boyunca sizden yana değil, karşınızda. (hakemin size karşı hata yapma olasılığı bile otomatik olarak artmakta).
yani kısaca, defans yapmak teknik direktörlerin "kolaya kaçma" yolu olamaz. geçen sene psg-barça maçında veya 2 hafta önce 4-4 biten bvb-dortmund maçında şahit olduğumuz gibi içgüdüsel olarak kapandıkça kapanmak aslında üretkenliğinizi ve takımınızın sahip olduğu güçlü yanları, yetenekleri öldürebilir ve sadece karşı tarafın üzerinize doğru daha fazla atak yapmasına, baskı kurmasına sebep olur.
son yıllarda bunu mükemmele en yakın hayata geçiren takım hepimizin bildiği gibi simeone'nin atletico madrid'i. savunmada çok iyi bir saha(alan) parselizasyonu ve hücumda direk sonuç odaklı kontra-atak taktiği ile büyük maçlarda gayet başarılılar. simeone atletico madrid'den önce takımlarını ofansif oynatan bir adamdı bu arada.
duran toplar; her ne kadar biraz şans'ın, özel antrenmanların içerisinde değerlendirilebilecek bir kategori olsa da aslında uzun bir süre -sahada- geride beklemenin sonucu olarak sayıca çok artar ve "duran toptan gol yeme hastalığı" gibi görünebilir.* kornerler, kritik noktalardan frikikler.. bunlar aslında her zaman pozisyonların sonucu dolayısıyla oluşur. rakip kalenize şut çeker, defansdan seker korner olur, kaleci çıkartır korner olur, defansdaki oyuncularınız zamanlama, yerleşme hatasıyla faul yapar frikik olur vs vs.
duran top kısmında örneğini vermeye çalıştığım durum aslında şu; bir futbol maçında, tahmin edilebilir hareket ve sonuçların olma olasılığı sınırsız sayıdaki sonuçtan ve sayıca çok çok fazla etkenden değişebileceğinden dolayı aslında rastgele olarak kategorize edilebilir. merak etmeyin kelebek etkisi'ne bağlamayacağım burada. yani bir futbol maçında olaylar rastgele oluşur. fakat bu "tamamen şans" anlamındaki rastgelelik değil. bu rastgelelik bazı sınırlarla tanımlanır. bu sınırları; bu rastgeleliği kontrol edilebilir düzeye getirmek de mümkün. mesela takımın 90 dakika boyunca rakip kaledense; kendi kalene daha yakın oynarsa bu rastgeleliklerin bir sonucu olarak kendi kalende pozisyon yeme ihtimali daha yüksektir. çünkü top senin yarı sahanda maç boyunca.
bir 'a' takımı ve bir 'd' takımı düşünelim. a takımı daha ofansif oynayan takım, maçın büyük bölümü d takımı yarıalanında geçiyor. bu durumda a takımının gol yeme ihtimali otomatikman düşüyor çünkü d takımı pozisyon oluşturmak, duran top yakalamak ve nihai emel olan gol atmayı gerçekleştirmek için daha uzun bir mesafe yol alması ve daha fazla rastgele olaylardan oluşan bir havuzdan geçmesi gerekmekte.
bu yüzden defansif futbol oynayan, maçı kendi yarısahasında geçiren d takımının maçı kazanma olasılığı aslında çok basit bir mantıkla "güvenli yol" değil. bazen işe yarasa da aslında pozisyonel oyunlar, saha yerleşimi, markajlar, oyuncu kaliteniz vs gibi şartlar mükemmelize edilmediği takdirde gayet riskli ve zor bir yol. rastgelelik faktörü 90 dakika boyunca sizden yana değil, karşınızda. (hakemin size karşı hata yapma olasılığı bile otomatik olarak artmakta).
yani kısaca, defans yapmak teknik direktörlerin "kolaya kaçma" yolu olamaz. geçen sene psg-barça maçında veya 2 hafta önce 4-4 biten bvb-dortmund maçında şahit olduğumuz gibi içgüdüsel olarak kapandıkça kapanmak aslında üretkenliğinizi ve takımınızın sahip olduğu güçlü yanları, yetenekleri öldürebilir ve sadece karşı tarafın üzerinize doğru daha fazla atak yapmasına, baskı kurmasına sebep olur.
son yıllarda bunu mükemmele en yakın hayata geçiren takım hepimizin bildiği gibi simeone'nin atletico madrid'i. savunmada çok iyi bir saha(alan) parselizasyonu ve hücumda direk sonuç odaklı kontra-atak taktiği ile büyük maçlarda gayet başarılılar. simeone atletico madrid'den önce takımlarını ofansif oynatan bir adamdı bu arada.