5308
futbol zekası, sahadaki ağırlığı, oyun görüşü ve kazanma hırsı inanılmaz düzeydeydi.
sadece galatasaray'ı değil, rakibi ve hakemi de yönetirdi.
mesela hagi varken doğru koşuyu yapmak zorundaydın. çünkü sahanın her yerini görüyordu adam. galatasaray'da koşu yapması gerekip de koşmayan kim varsa azarlardı. senin yüzünden atağı, pozisyon şansını kaçırdık diye bağıra bağıra anlatırdı maçı izleyen herkesin önünde. götün yemezdi yapman gereken koşuyu yapmamaya. rencide olurdun çünkü. o jenerasyon o kadar iyi top oynadıysa, o kadar etkili bir takım olduysak fatih terim kadar saha içerisindeki hagi korkusunun da etkisi büyüktü.
misal sinan gümüş'ü ya da bruma'yı ele alalım. hagi olsa bu adamlar doğru oynamak zorunda kalırlardı. bruma sadece ayağına top bekleyemezdi. onu yaptığı dakka hagi ne duruyon elin belinde amk, koşsana ileri ben atıcam o topu sana diye bağırırdı. sinan olsa ben it gibi koşuyorsam sen de koşacaksın diye üzerine yürürdü.
baskı falan da yemezdiniz sahada hagi varsa. çünkü baskı yediğinde gelir topu alır, rakip baskıyı kırıp sana pozisyon yaratırdı. öyle hücum presle falan sahasına hapsedemezdiniz galatasaray'ı.
bir de eksikliğini hissettiğimiz savaşçı melo var ya. o adam hagi'ydi. bağırır çağırır takımı ateşlerdi. rakip sert oynuyorsa o da sert oynardı. hakemleri öyle bir kontrol ederdi ki, hiç bir hakem dur galatasaray'ı sindireyim diyemezdi. çünkü saha içerisinde üstelik her maç tekrardan daha 10. dakikada herkesin saygısını kazanırdı. işte böyle bir adam "nabıyon amuakoyyum, o ne biçim düdük" diye sana çıkışınca hakem olarak da onu dinlemek zorunda kalırdın. collina olsan "keli olsa da kelinden öpsem hagi'yi diye iç geçirirdin."
tekniği, şutu, cartı, curtu hikaye. bunları anlatırsam hagi'yi alex'le kıyaslayan dallamalar türer. saha içerisinde komutandı hagi. hem de sadece galatasaray'ın değil o sahadaki herkesin komutanı. boşuna elini sıkmıyordu hakemler oyundan çıkarken hagi'nin.
sadece galatasaray'ı değil, rakibi ve hakemi de yönetirdi.
mesela hagi varken doğru koşuyu yapmak zorundaydın. çünkü sahanın her yerini görüyordu adam. galatasaray'da koşu yapması gerekip de koşmayan kim varsa azarlardı. senin yüzünden atağı, pozisyon şansını kaçırdık diye bağıra bağıra anlatırdı maçı izleyen herkesin önünde. götün yemezdi yapman gereken koşuyu yapmamaya. rencide olurdun çünkü. o jenerasyon o kadar iyi top oynadıysa, o kadar etkili bir takım olduysak fatih terim kadar saha içerisindeki hagi korkusunun da etkisi büyüktü.
misal sinan gümüş'ü ya da bruma'yı ele alalım. hagi olsa bu adamlar doğru oynamak zorunda kalırlardı. bruma sadece ayağına top bekleyemezdi. onu yaptığı dakka hagi ne duruyon elin belinde amk, koşsana ileri ben atıcam o topu sana diye bağırırdı. sinan olsa ben it gibi koşuyorsam sen de koşacaksın diye üzerine yürürdü.
baskı falan da yemezdiniz sahada hagi varsa. çünkü baskı yediğinde gelir topu alır, rakip baskıyı kırıp sana pozisyon yaratırdı. öyle hücum presle falan sahasına hapsedemezdiniz galatasaray'ı.
bir de eksikliğini hissettiğimiz savaşçı melo var ya. o adam hagi'ydi. bağırır çağırır takımı ateşlerdi. rakip sert oynuyorsa o da sert oynardı. hakemleri öyle bir kontrol ederdi ki, hiç bir hakem dur galatasaray'ı sindireyim diyemezdi. çünkü saha içerisinde üstelik her maç tekrardan daha 10. dakikada herkesin saygısını kazanırdı. işte böyle bir adam "nabıyon amuakoyyum, o ne biçim düdük" diye sana çıkışınca hakem olarak da onu dinlemek zorunda kalırdın. collina olsan "keli olsa da kelinden öpsem hagi'yi diye iç geçirirdin."
tekniği, şutu, cartı, curtu hikaye. bunları anlatırsam hagi'yi alex'le kıyaslayan dallamalar türer. saha içerisinde komutandı hagi. hem de sadece galatasaray'ın değil o sahadaki herkesin komutanı. boşuna elini sıkmıyordu hakemler oyundan çıkarken hagi'nin.