• 29119
    galatasaray’ın hocası igor tudor’un son alanya maçının ardından basın toplantısındaki tavırları, üslubu ve söyledikleri futbol gündemini sallamaya devam ediyor. özellikle son haftalarda çok tartışılan, büyük maç kazanamadığı için hedef olan ve özellikle beş gollü başakşehir yenilgisinin ardından adeta “istenmeyen adam” ilan edilen igor tudor’un cevap hakkı yok mu? bir hoca bu kadar eleştirilirken, kendi doğru bildiklerini savunamaz mı? kendini eleştirenleri eleştiremez mi?

    unutmayalım, başakşehir maçından sonra igor tudor’a yapılan eleştirilerin boyutları “terbiyesiz adam”a kadar vardı. hiç olmazsa tudor basın toplantısında “terbiyesizlik” yapmadı. kendi doğrularını savunmaya çalıştı. haklı olduğu yerler de vardı, ciddi anlamda haksız olduğu yerler de...

    şuna alışmalıyız: medya doğal olarak eleştiri hakkını kullanacak, muhatapları da dilerlerse bu eleştirilere yanıt verecekler... yeter ki eleştiriler çizgilerini aşmasın, hakaret boyutuna varmasın. bu iki taraf için de geçerli...

    ancak tudor’un ciddi anlamda yanıldığı bir konu var: kendisi ile ilgili eleştirileri, medyadan önce kendi başkanı, kendi yönetimi, özellikle kendi camiası ve taraftarı başlattı.

    bugün sosyal medyada tudor’a karşı yürütülen kampanyaları görüyoruz. başkan dursun özbek daha geçen hafta florya’ya gidip, “malzemecisinden teknik direktörüne kadar herkes işini doğru yapsın” diye sert bir uyarıda bulundu ve başkan’ın bu uyarıları bizzat sportif direktör cenk ergün tarafından kamuoyu ile paylaşıldı. her şey doğru gitseydi, her şey iyi olsaydı, başkan böyle bir uyarıyı yapar mıydı?

    bugün başkan dursun özbek’in hocasının arkasında durmasını her şeye rağmen doğru buluyorum. bunu keşke daha önce yapabilseydi, keşke daha önce taraftarı ve kamuoyu ile paylaşabilseydi. kaldı ki ben, galatasaray camiası içinde igor tudor’a karşı bir “organizasyon” olduğunu düşünüyorum...keşke başkan şimdiye kadar bunun önüne geçebilseydi...

    ayrıca igor tudor, alanya maçında alınan üç puan ile derbilerden alınacak üç puan arasında bir fark olmadığını düşünerek büyük yanılgıya düşüyor. belli ki tudor’a derbi galibiyetlerinin camiaların “bayramı” olduğu yeteri kadar anlatılmamış.

    her şeye rağmen bugün karşımızda, başakşehir’den 2, fenerbahçe ile beşiktaş’tan 6 puan önde olan lider bir takımın hocası var. hadi buna rağmen “takdir”i hak etmiyor diyelim ama bu kadar ağır “tenkit”i de hak etmiyor.

    galatasaray kazanırsa “kadro iyi”, galatasaray kaybederse “hoca kötü”... bu tespiti haklı, mantıklı, insaflı, vicdanlı bulmuyorum. unutulmasın, iyide de, kötüde de fatura liderlere kesilir. “iyi” takımın olacak, “kötü” hocanın... buna karşıyım.

    bakıyorum, derbi hep galatasaray ve igor tudor üstünden değerlendiriliyor. oysa galatasaray kaybetse bile 3 puan önde olacak. ancak beşiktaş kaybederse 9 puan geride kalacak. bu bakımdan riski tudor ve galatasaray değil, şenol güneş ve beşiktaş yaşıyor.

    1- galatasaray’da teknik direktör igor tudor ile takıma yeni katılan oyuncular, bir derbi galibiyetinin, sıradan bir galibiyet olmadığını anlar ve buna göre oynarlarsa...
    2- savunmada özellikle maicon ile serdar aziz, çoğu maçta olduğu gibi duran toplarda rakibin kafa vuruşlarına seyirci kalmazlarsa...
    3- orta sahanın organizatörü belhanda, adının arkasına saklanmayıp gerçek çizgisi ile ortaya çıkarsa, büyük golcü gomis ileride yeteri kadar pas alamayan bir “öksüz” gibi olmazsa...
    galatasaray bu derbiyi kazanabilir.

    1- beşiktaş kendi sahasındaki derbi maçında galatasaray’ı, süper lig’in lideri değil de, şampiyonlar ligi’ndeki rakiplerinden birisi olarak kabul ederse...
    2- orta alanın süper lig’deki durgun adamları atiba, talisca, oğuzhan, bir şampiyonlar ligi maçının hareketliliğini, diriliğini ve üretkenliğini yakalarsa...
    3- iki kenar adamı quaresma ile babel, şampiyonlar ligi’nin öldürücü ve bitirici deparlarını atabilirse, cenk tosun, “düşler sahnesi”ndeki ele avuca sığmayan futbolunu hatırlarsa...
    beşiktaş bu derbiyi kazanabilir.

    fenerbahçeli bazı arkadaşlar, “kötü dediğiniz fenerbahçe, iyi dediğiniz beşiktaş’ın üstünde” diyorlar. haklılar, puan sıralaması bunu söylüyor. ancak şu var: beşiktaş puan kaybettiği maçlarda bile baskı kurdu, çoğu maçta tek kale oynadı ama gol atmakta zorlanınca kazanamadı. fenerbahçe kazandığı maçlarda bile, özellikle ikinci yarılarda sürekli baskı yiyip savunmada kaldı. aradaki fark bu... fenerbahçe’yi kötü gösteren de bu...

    fenerbahçeli yetkililer, “galatasaray, antalya’da şut atamadı, biz maçı kazanıp döndük. bu kadar ağır eleştiri olur mu?” demişler. sonuca bakarsanız haklılar, müthiş bir galibiyet... ama oyundan “mutlu” olanı görmedim. kongre üyeleri, divan kurulu üyeleri dahil, “ikinci yarıyı izlerken ter içinde kaldık, maç bitsin diye dua ettik” diyorlar. merak ediyorum, bu futbol içerden farklı, dışarıdan farklı mı görünüyor acaba?

    fenerbahçe’de janssen cezalı, sakatlanan soldado’nun durumu belli değil ve oynatacak “santrfor” aranıyor. aramaya ve maceraya hiç gerek yok. elinizde süper lig’de gol kralı olmuş aatıf var. üstelik fenerbahçe forması ile bu mevkide hiç şans verilmedi. oysa herkes hayatta bir şansı hak ediyor.

    trabzonspor iki maç kazanınca hemen her şey “güllük gülistanlık” gibi gösterildi. allah’tan takımın başında rıza çalımbay gibi gerçeği gören bir hoca var. ne dedi rıza hoca: kazandık ama eksiklerimiz var. maça dair en doğru tespit rıza hoca’nın...

    ara transfer yaklaşıyor, zaten hiç bitmeyen transfer dedikoduları yoğunluk kazandı. sevgili sinan engin’in açıkladığı, atletico madrid’in ünlü sol beki felipe luis’in, yüzünü türkiye’ye doğru döndüğü... menajerler teklif ediyorlar. galatasaray, assamoah’ı alamazsa, filipe luis’e yönelebilir. sinan engin’e göre filipe luis ile fenerbahçe de ilgili... arda turan’ın ara transferde monaco’ya gideceği söyleniyor. keşke olsa... arda için monaco iyi bir kulüp... ancak monaco kulübü’nün çok içinde olan dostlarla konuştum. bu transferi gerçeğe yakın bulmadılar.

    şansal büyüka
App Store'dan indirin Google Play'den alın