8843
mesele kendisinin hata yapmaması değil, hataları vardır ancak hepsi vizyonlu hatalardır. çünkü kendisi vizyonlu bir insandın, vizyonlu da bir başkan olmuştur. galatasaray'ı savundu, iti köpeği bir güzel sindirdi. millet hayran hayran izliyordu kendisini.
fatih terim ile yolları ayırması bile bir vizyondur, ilkedir. fatih terim'den nefret etmeyen biri olarak yazıyorum bunu çünkü kendisi veya terim hatalı demiyorum. harika giden bir projeyi durdurmak istediler, siyasiler bile işin içine girdi ve ünal aysal ilkeli durarak, kendince doğru olanı yaparak ''2 takım çalıştırmasını istemem'' dedi çünkü hayalleri vardı. önceki sene cl çeyrek finali gören galatasaray o sene de en az onun gibi başarılar yakalamalıydı. o bir projenin başına geçmişti çünkü. ve bu projede romantikliğe yer yoktu. ancak fatih terim'i getirmesi de bir vizyondu, kötü giden galatasaray'ı en kısa sürede diriltecek, camiayı toparlayacak adamın o olduğunu biliyordu.
mancini'yi getirdi sonra, gidip de amatör amatör insanlarla uğraşmadı. mancini devre arasında kimi istediyse de getirdi çünkü bu iş böyle yürür. transferi başkan değil teknik direktör yapar. başkan sadece işi bitirir. mancini'yi de sevmeme rağmen orada yapılan transferlerin günahını ben mancini'ye yazarım. ünal aysal mancini'ye inandığı için getirdi ve inandığı için istediği transferleri yaptı. aziz yıldırım olmadı, ''ben ne dersem o, transferlere de karışırım'' demedi. futbolu bildiğine inandığı insana bıraktı işleri. mancini de başarısız olmadı. fatih terim gibi bir ismin ayrıldığı ve işlerin karıştığı bir yılda bile gayet iyi başarılar elde ettik. o senenin cl şampiyonu ve sonraki senenin cl finalisti olan juventus'un olduğu gruptan çıktık biz. iç sahada hayvan gibi top oynadık ancak mancini ülkenin dinamiklerini bilmediği için deplasmanda bir türlü ne yapması gerektiğini öğrenemedi ve şampiyon olamadık.
selçuk, burak gibi isimlerin sözleşmeleri, tarık transferi falan ünal aysal'ın değil yabancı sınırının ürünleridir. adam ne yapsın? ülkenin en formda topçularını alıyordu çünkü sahaya onlar çıkmak zorundaydı. o dönem bunlara kim isyan etti? ünal aysal'ı zorlamak istediler ancak aslında ünal aysal zorlanmadı, ünal aysal bu ülkenin gerçekleriyle tanıştı. adam galatasaray'ı avrupa'nın elit kulüpleri arasına sokmaya, dünya markası haline getirmeye çalıştıkça içeriden ve dışarıdan darbe aldı. kendisiyle aynı vizyonu taşımayan insanların olduğunu fark etti ve gitti.
doğrusuyla yanlışıyla kendisi çok büyük adamdır ve bizim efsanelerimizden biri olmuştur. 4 senede yaşatmadığı zafer, yaşatmadığı gurur kalmamıştır. kendisini sevmeyen taraftar da vizyonsuzun önde gideni, televizyonda ne söyleniyorsa inanan herifin tekidir. bu kadar da net benim için. duruşuyla, asaletiyle, efendiliği ve aynı zamanda yeri geldiğinde saldırganlığıyla, vizyonuyla, başarılarıyla hatta başarısızlıklarıyla ünal aysal benim galatasaray'ı en çok kişiselleştirdiğim insandır.
fatih terim ile yolları ayırması bile bir vizyondur, ilkedir. fatih terim'den nefret etmeyen biri olarak yazıyorum bunu çünkü kendisi veya terim hatalı demiyorum. harika giden bir projeyi durdurmak istediler, siyasiler bile işin içine girdi ve ünal aysal ilkeli durarak, kendince doğru olanı yaparak ''2 takım çalıştırmasını istemem'' dedi çünkü hayalleri vardı. önceki sene cl çeyrek finali gören galatasaray o sene de en az onun gibi başarılar yakalamalıydı. o bir projenin başına geçmişti çünkü. ve bu projede romantikliğe yer yoktu. ancak fatih terim'i getirmesi de bir vizyondu, kötü giden galatasaray'ı en kısa sürede diriltecek, camiayı toparlayacak adamın o olduğunu biliyordu.
mancini'yi getirdi sonra, gidip de amatör amatör insanlarla uğraşmadı. mancini devre arasında kimi istediyse de getirdi çünkü bu iş böyle yürür. transferi başkan değil teknik direktör yapar. başkan sadece işi bitirir. mancini'yi de sevmeme rağmen orada yapılan transferlerin günahını ben mancini'ye yazarım. ünal aysal mancini'ye inandığı için getirdi ve inandığı için istediği transferleri yaptı. aziz yıldırım olmadı, ''ben ne dersem o, transferlere de karışırım'' demedi. futbolu bildiğine inandığı insana bıraktı işleri. mancini de başarısız olmadı. fatih terim gibi bir ismin ayrıldığı ve işlerin karıştığı bir yılda bile gayet iyi başarılar elde ettik. o senenin cl şampiyonu ve sonraki senenin cl finalisti olan juventus'un olduğu gruptan çıktık biz. iç sahada hayvan gibi top oynadık ancak mancini ülkenin dinamiklerini bilmediği için deplasmanda bir türlü ne yapması gerektiğini öğrenemedi ve şampiyon olamadık.
selçuk, burak gibi isimlerin sözleşmeleri, tarık transferi falan ünal aysal'ın değil yabancı sınırının ürünleridir. adam ne yapsın? ülkenin en formda topçularını alıyordu çünkü sahaya onlar çıkmak zorundaydı. o dönem bunlara kim isyan etti? ünal aysal'ı zorlamak istediler ancak aslında ünal aysal zorlanmadı, ünal aysal bu ülkenin gerçekleriyle tanıştı. adam galatasaray'ı avrupa'nın elit kulüpleri arasına sokmaya, dünya markası haline getirmeye çalıştıkça içeriden ve dışarıdan darbe aldı. kendisiyle aynı vizyonu taşımayan insanların olduğunu fark etti ve gitti.
doğrusuyla yanlışıyla kendisi çok büyük adamdır ve bizim efsanelerimizden biri olmuştur. 4 senede yaşatmadığı zafer, yaşatmadığı gurur kalmamıştır. kendisini sevmeyen taraftar da vizyonsuzun önde gideni, televizyonda ne söyleniyorsa inanan herifin tekidir. bu kadar da net benim için. duruşuyla, asaletiyle, efendiliği ve aynı zamanda yeri geldiğinde saldırganlığıyla, vizyonuyla, başarılarıyla hatta başarısızlıklarıyla ünal aysal benim galatasaray'ı en çok kişiselleştirdiğim insandır.