1943
her sahaya çıkıp bizi şaşırtışında, aklıma kara günlerimden birini getiren futbolcu.
üniversitede bir kız arkadaşım vardı. okula çok az uğrardı, thy'de hosteslik yapardı kendisi. neyse bir gün beni yemeğe davet etti. istanbul'da, çok lüks bir otelin restoranına çağrıldım. " gelsene yemek yer bişeyler içeriz, kafamız dağılsın " falan dedi. ben de tamam o zaman diyip gittim otele. belediye otobüsüyle tabii.
kapısından girer girmez otelin delikanlı bir mekan olduğu belli oluyordu. geçmiş zaman tabi yalan olmasın ama altın süslemeli kapılar, solda açık büfede tadımlık fransız peynirleri gözümü almıştı. hatta zamanını da vereyim, yanlış hatırlamıyorsam kewell'ın ne 89'a ne 91'e'sinden 1 hafta sonra oldu bu olay. neyse ben girdim otele, 2016-2017 golden state warriors kadrosundaki zaza pachulia gibiyim. nasıl sırıtıyorum o mekanda anlatamam. bir süre sonra arkadaşım geldi, " hadi restoran kısmına geçelim " dedi. içeri geçtik. havuz kenarında bir masa ayırtmış arkadaşım, sağolsun.
oturur oturmaz menüye göz attım, fiyatlar süphan dağı dolaylarında. o öğrenci halimle imkanı yok çıkamam oradan. yaklaşık 15 dakika aradım taradım en ucuz ana yemeği buldum. o zamanın parasıyla 23 liraya bir porsiyon menemen istedim, yanına da soda. arkadaşım bu seçimime şaşırdı tabi, ben de " ne zamandır yemiyodum ya ehehe " diye geçiştiriyorum. halbuki öğrenci evimizde haftada 3 gün menemen yerdik, kuyruklu yalan yani.
kız arkadaşım bu arada şaraplar tadıyor, isviçre gouda peynirleri falan havada uçuşuyor. mekanın müdavimi gibi davranıyor baya baya. onun ismini bile söylemediğim yemeği geldi, benim menemeni de yolladılar hemen arkasından. şimdi allah var adamlar güzel yapmıştı ama o ortamda yenecek en son şeydi menemen. nasıl bir keyifle yemiştim o menemeni, yıllar geçti tadı hala damağımda.
işte tolga da aynı böyle geliyor bana. fernando, belhanda, feghouli, gomis, mariano gibi usta ayaklarında yanında çok garip duruyor. ama oynadığı zaman da mükemmel oynuyor kerata. haz veriyor izleyenlere. o yıllar önceki menemenim gibisin tolga. ha sevgili sözlük kullanıcısı, ne alaka şimdi diyebilirsin ama, ne bileyim işte seviyorum :(
hikaye bu kadar geldi bari sonunu da vereyim. yemekler yendi sohbet muhabbet edildi, sıra hesap istemeye geldi. arkadaşım garsona bir hareket çaktı, hoop hesap masada. ben de erkeklik iç güdülerimle " dur yav sen ! " diye kalkındım. arkadaşım " ben seni davet ettim hiç olur mu öyle, hem zaten yemeğin %50'sini uçuş firması ödüyor " dedi. topu direkten dönen appiah edasıyla usulca başımı öne eğdim, içimden etmediğim küfür kalmadı. cebimden 1 kuruş çıkmayacağı halde ben en ucuz yemeği sipariş etmiş, o lüks mekanda menemen yemiş oldum, eh allah da cezamı vermesin benim.
sen sen ol menemenlikle yetinme, hep dana carpaccio olmaya bak güzel tolga kardeşim.
üniversitede bir kız arkadaşım vardı. okula çok az uğrardı, thy'de hosteslik yapardı kendisi. neyse bir gün beni yemeğe davet etti. istanbul'da, çok lüks bir otelin restoranına çağrıldım. " gelsene yemek yer bişeyler içeriz, kafamız dağılsın " falan dedi. ben de tamam o zaman diyip gittim otele. belediye otobüsüyle tabii.
kapısından girer girmez otelin delikanlı bir mekan olduğu belli oluyordu. geçmiş zaman tabi yalan olmasın ama altın süslemeli kapılar, solda açık büfede tadımlık fransız peynirleri gözümü almıştı. hatta zamanını da vereyim, yanlış hatırlamıyorsam kewell'ın ne 89'a ne 91'e'sinden 1 hafta sonra oldu bu olay. neyse ben girdim otele, 2016-2017 golden state warriors kadrosundaki zaza pachulia gibiyim. nasıl sırıtıyorum o mekanda anlatamam. bir süre sonra arkadaşım geldi, " hadi restoran kısmına geçelim " dedi. içeri geçtik. havuz kenarında bir masa ayırtmış arkadaşım, sağolsun.
oturur oturmaz menüye göz attım, fiyatlar süphan dağı dolaylarında. o öğrenci halimle imkanı yok çıkamam oradan. yaklaşık 15 dakika aradım taradım en ucuz ana yemeği buldum. o zamanın parasıyla 23 liraya bir porsiyon menemen istedim, yanına da soda. arkadaşım bu seçimime şaşırdı tabi, ben de " ne zamandır yemiyodum ya ehehe " diye geçiştiriyorum. halbuki öğrenci evimizde haftada 3 gün menemen yerdik, kuyruklu yalan yani.
kız arkadaşım bu arada şaraplar tadıyor, isviçre gouda peynirleri falan havada uçuşuyor. mekanın müdavimi gibi davranıyor baya baya. onun ismini bile söylemediğim yemeği geldi, benim menemeni de yolladılar hemen arkasından. şimdi allah var adamlar güzel yapmıştı ama o ortamda yenecek en son şeydi menemen. nasıl bir keyifle yemiştim o menemeni, yıllar geçti tadı hala damağımda.
işte tolga da aynı böyle geliyor bana. fernando, belhanda, feghouli, gomis, mariano gibi usta ayaklarında yanında çok garip duruyor. ama oynadığı zaman da mükemmel oynuyor kerata. haz veriyor izleyenlere. o yıllar önceki menemenim gibisin tolga. ha sevgili sözlük kullanıcısı, ne alaka şimdi diyebilirsin ama, ne bileyim işte seviyorum :(
hikaye bu kadar geldi bari sonunu da vereyim. yemekler yendi sohbet muhabbet edildi, sıra hesap istemeye geldi. arkadaşım garsona bir hareket çaktı, hoop hesap masada. ben de erkeklik iç güdülerimle " dur yav sen ! " diye kalkındım. arkadaşım " ben seni davet ettim hiç olur mu öyle, hem zaten yemeğin %50'sini uçuş firması ödüyor " dedi. topu direkten dönen appiah edasıyla usulca başımı öne eğdim, içimden etmediğim küfür kalmadı. cebimden 1 kuruş çıkmayacağı halde ben en ucuz yemeği sipariş etmiş, o lüks mekanda menemen yemiş oldum, eh allah da cezamı vermesin benim.
sen sen ol menemenlikle yetinme, hep dana carpaccio olmaya bak güzel tolga kardeşim.