34
işleri o kadar zordur ki bununla ilgili twitter'dan acı dolu, ağlamaklı, arabesk ve dram yüklü bir metin yazıp yayınlamış dernek.
ne kadar zordur işleri peki?
her gün sabahın 3'ünde kalkıp fırın yakmak zorunda olan, bunu pazar günleri de dahil olmak üzere yapan fırıncı kadar zor mudur mesela?
yerin bilmem kaç metre altında elleri kapkara olana kadar kömür kazıp, ramazanda iftar sofrasında bile ailesinden uzakta orucunu açacak kadar işine bağlı o paraya o kadar ihtiyacı olan maden işçileri kadar zor mu?
seni, beni korumak için ülkenin öbür ucuna gidip orada bazen insandan bile uzak kalarak psikolojisini bile tehlikeye atan polisten, askerden zor mu?
jose mourinho o kadar haklıydı ki o takımın yorgunluğu hakkında yaptığı konuşmada. bu insanlar yorgun olur, bu insanlar bıkkın, bitkin olur. ama bizim beyefendilerimiz pek çoğu kazandığı milyonlarca lirayı hak edecek pek bir şey yapmamasına rağmen sistemin çarklarının kendilerine bunu uygun gördüğü için 40 yaşına geldiğinde sıradan 40 yaşındaki bir vatandaşın ancak hayal edebileceği paraları kazanıyorlar. ki sıradan bir insanın emekli olma yaşı bu ülkede 60 yani sizden 20 sene fazla daha çalışmak zorunda. buna rağmen yorgunlar, bıkkınlar, hayatları zor!
sabah kalıyorlarmış da, çalışıyorlarmış da, ailelerinden uzak pazar günleri maça gidiyorlarmış da bilmem neymiş. bırakın arkadaşım, bırakın. bırakın! sizin yerinize bu işten keyif alacak insanlar yapsın o zaman bu işi, siz de neyden keyif alıyorsanız bırakın ve onu yapın. acıtasyonla, emrahvari tavırlarla kendinizi mağdur göstermeye çalışmak saçma ve bir o kadar da komik değil mi? asgari ücretle çalışan adam sistemin çarkına uymuş; forma alıyor, maça geliyor, bilmem ne yapıyor ve sizin paranızı çıkartmaya çalışıyor beyefendiler mağdurmuş, zormuş hayatları!
hepiniz bırakın! hepiniz! bu işten keyif almadıktan sonra yapmanızın bir anlamı yok! bırakın gidip simit satın ama mutlu yaşayın hadi göreyim sıkıyı! git çalış da para kazan hadi 3 kuruşla hayatını geçir de göreyim! sıkar aslanım! sıkar!
ne kadar zordur işleri peki?
her gün sabahın 3'ünde kalkıp fırın yakmak zorunda olan, bunu pazar günleri de dahil olmak üzere yapan fırıncı kadar zor mudur mesela?
yerin bilmem kaç metre altında elleri kapkara olana kadar kömür kazıp, ramazanda iftar sofrasında bile ailesinden uzakta orucunu açacak kadar işine bağlı o paraya o kadar ihtiyacı olan maden işçileri kadar zor mu?
seni, beni korumak için ülkenin öbür ucuna gidip orada bazen insandan bile uzak kalarak psikolojisini bile tehlikeye atan polisten, askerden zor mu?
jose mourinho o kadar haklıydı ki o takımın yorgunluğu hakkında yaptığı konuşmada. bu insanlar yorgun olur, bu insanlar bıkkın, bitkin olur. ama bizim beyefendilerimiz pek çoğu kazandığı milyonlarca lirayı hak edecek pek bir şey yapmamasına rağmen sistemin çarklarının kendilerine bunu uygun gördüğü için 40 yaşına geldiğinde sıradan 40 yaşındaki bir vatandaşın ancak hayal edebileceği paraları kazanıyorlar. ki sıradan bir insanın emekli olma yaşı bu ülkede 60 yani sizden 20 sene fazla daha çalışmak zorunda. buna rağmen yorgunlar, bıkkınlar, hayatları zor!
sabah kalıyorlarmış da, çalışıyorlarmış da, ailelerinden uzak pazar günleri maça gidiyorlarmış da bilmem neymiş. bırakın arkadaşım, bırakın. bırakın! sizin yerinize bu işten keyif alacak insanlar yapsın o zaman bu işi, siz de neyden keyif alıyorsanız bırakın ve onu yapın. acıtasyonla, emrahvari tavırlarla kendinizi mağdur göstermeye çalışmak saçma ve bir o kadar da komik değil mi? asgari ücretle çalışan adam sistemin çarkına uymuş; forma alıyor, maça geliyor, bilmem ne yapıyor ve sizin paranızı çıkartmaya çalışıyor beyefendiler mağdurmuş, zormuş hayatları!
hepiniz bırakın! hepiniz! bu işten keyif almadıktan sonra yapmanızın bir anlamı yok! bırakın gidip simit satın ama mutlu yaşayın hadi göreyim sıkıyı! git çalış da para kazan hadi 3 kuruşla hayatını geçir de göreyim! sıkar aslanım! sıkar!