28
bursaspor'u başakşehir'in ilk yıllarına benzetiyorum biraz. abdullah avcı geçen sezon takımın nasıl bu denli geliştiğini açıklarken şöyle demişti: ''önce takımın savunma kurgusu üzerine yoğunlaştık, bir sonraki sezon geçiş hücumlarına çalıştık, bu sene de ikisini harmanlayıp biraz daha işin hücum yönünü de becerebilen bir anlayış içerisindeyiz.''
bursaspor'un geçen sezonki halini şöyle bir gözünüzün önüne getirin; kadro kalitesi aşağıda, kontra atakta yakalayacağı cılız ataklarla pozisyon kovalayan, savunmada lig seviyesinin çok altında olan uyumsuz bir takım profili çizmişlerdi. ligin son haftasında küme düşme pozisyonuna nasıl geldikleri değil, ligin ilk yarısında o denli puanı nasıl topladıkları asıl tartışma konusu olmalıydı. bursa, hepimizin bildiği üzere, kuvvetli ve sahaya etkisi olan bir taraftar profiline sahip. aynı büyük takımlarda olduğu gibi; burada da taraftarı sahaya çekebilmek için bir sinerji oluşturmanız, onları ikna edebilecek birilerini ön plana çıkartmanız gerekir. bursa'da bu rolü üstlenen kişi teknik direktör paul le guen'den başkası değil elbette. son dönemi düşüşte olsa da; öncesinde yaptıkları bursa seviyesi için heyecan verici olan ve sabredilip, inanılacak bir isim.
le guen'in de bursa'ya geldikten sonra ilk yaptığı şey takımın savunma aksiyonları üzerine yoğunlaşmak oldu. geçen sezonun aksine takımda oyuncu sirkülasyonu olsa da bursa'nın halen çok yetersiz bir kadrosu var, bilhassa da hücumda. le guen de bunu bildiğinden önce takımına savunma yapmayı öğretiyor, fırsat bulduklarında da kontra atakla golü aramayı amaçlıyorlar. muhtemelen onların gelişimi de aynı başakşehir'in yolu gibi olacak. aşama aşama ilerleyip, üzerinden geçtikleri şeyleri iyi özümseyerek tekrar geriye dönmeyecek şekilde çalışmalarına devam edecekler. ancak şunu hatırlatmakta fayda var; potansiyelinin çok üzerinde bir performansa büründüler son iki haftada. karşısındakileri farklı şekilde mağlup edip, averaj arttıracak takım konumunda kesinlikle değiller. bize karşı da çok daha kontrollü ve savunma ağırlıklı oynayacaklarını düşünüyorum, aksi onlar adına intihar olur.
gelelim galatasaray tarafına.
bardağın dolu tarafından bakalım; galatasaray, antalya maçıyla birlikte ''bu takım ne zaman puan kaybedecek'' baskısından kısmen kurtuldu. artık bunu dert ederek ekstra baskı yaratmayacak oyuncular kendisine. ancak ne olursa olsun, galatasaray için ölçü kabul edilebilecek maçlardan biri. eğer bu maçtan kayıpsız dönülürse antalya maçının bir kaza olduğu fikri hemen hemen herkes tarafından benimsenecek. aksi halde ise ''kalburüstü takımlarla deplasmanda oynanan maçlarda galatasaray zorlanıyor'' fikri empoze edilmeye başlanacak.
galatasaray adına emin olduğum bir şey varsa o da şu; antalya maçındakine benzer, pasif bir takım göreceğimizi kesinlikle düşünmüyorum. galatasaray, çok daha ciddi ve rakibini önemseyen şekilde sahada olacaktır. burada kilit noktalardan biri savunma beklerinin arkasına sarkmak isteyecek rakibe bu boş alanları vermemekten geçiyor. kasımpaşa, geçen hafta buna benzer 2-3 pozisyon hem maçın başında hem de ortasında buldu ancak çok yetenekli pas ayaklarına sahip olmadıkları için ataklar başlamadan sona erdi. bu sefer ise rakipte, oynaması durumunda, batalla var. bu topları atmayı fazlasıyla seviyor. bu anlamda geride linnes'in oynayacak olmasını sürpriz olarak addetmiyorum. bu duruma dikkat edersek en kötü beraberliği cebimize koyarız. her ne kadar önem verse de bursa'nın savunmada mutlaka açık vereceğini düşünüyorum. bu fırsatları değerlendirdiğimizde de maç bize gelecektir.
sabırlı olmalı, sezon başından beri başarıyla işleyen ve her hafta gelişen oyun planımıza sadık kalmalıyız.
takımımıza başarılar diliyorum.
bursaspor'un geçen sezonki halini şöyle bir gözünüzün önüne getirin; kadro kalitesi aşağıda, kontra atakta yakalayacağı cılız ataklarla pozisyon kovalayan, savunmada lig seviyesinin çok altında olan uyumsuz bir takım profili çizmişlerdi. ligin son haftasında küme düşme pozisyonuna nasıl geldikleri değil, ligin ilk yarısında o denli puanı nasıl topladıkları asıl tartışma konusu olmalıydı. bursa, hepimizin bildiği üzere, kuvvetli ve sahaya etkisi olan bir taraftar profiline sahip. aynı büyük takımlarda olduğu gibi; burada da taraftarı sahaya çekebilmek için bir sinerji oluşturmanız, onları ikna edebilecek birilerini ön plana çıkartmanız gerekir. bursa'da bu rolü üstlenen kişi teknik direktör paul le guen'den başkası değil elbette. son dönemi düşüşte olsa da; öncesinde yaptıkları bursa seviyesi için heyecan verici olan ve sabredilip, inanılacak bir isim.
le guen'in de bursa'ya geldikten sonra ilk yaptığı şey takımın savunma aksiyonları üzerine yoğunlaşmak oldu. geçen sezonun aksine takımda oyuncu sirkülasyonu olsa da bursa'nın halen çok yetersiz bir kadrosu var, bilhassa da hücumda. le guen de bunu bildiğinden önce takımına savunma yapmayı öğretiyor, fırsat bulduklarında da kontra atakla golü aramayı amaçlıyorlar. muhtemelen onların gelişimi de aynı başakşehir'in yolu gibi olacak. aşama aşama ilerleyip, üzerinden geçtikleri şeyleri iyi özümseyerek tekrar geriye dönmeyecek şekilde çalışmalarına devam edecekler. ancak şunu hatırlatmakta fayda var; potansiyelinin çok üzerinde bir performansa büründüler son iki haftada. karşısındakileri farklı şekilde mağlup edip, averaj arttıracak takım konumunda kesinlikle değiller. bize karşı da çok daha kontrollü ve savunma ağırlıklı oynayacaklarını düşünüyorum, aksi onlar adına intihar olur.
gelelim galatasaray tarafına.
bardağın dolu tarafından bakalım; galatasaray, antalya maçıyla birlikte ''bu takım ne zaman puan kaybedecek'' baskısından kısmen kurtuldu. artık bunu dert ederek ekstra baskı yaratmayacak oyuncular kendisine. ancak ne olursa olsun, galatasaray için ölçü kabul edilebilecek maçlardan biri. eğer bu maçtan kayıpsız dönülürse antalya maçının bir kaza olduğu fikri hemen hemen herkes tarafından benimsenecek. aksi halde ise ''kalburüstü takımlarla deplasmanda oynanan maçlarda galatasaray zorlanıyor'' fikri empoze edilmeye başlanacak.
galatasaray adına emin olduğum bir şey varsa o da şu; antalya maçındakine benzer, pasif bir takım göreceğimizi kesinlikle düşünmüyorum. galatasaray, çok daha ciddi ve rakibini önemseyen şekilde sahada olacaktır. burada kilit noktalardan biri savunma beklerinin arkasına sarkmak isteyecek rakibe bu boş alanları vermemekten geçiyor. kasımpaşa, geçen hafta buna benzer 2-3 pozisyon hem maçın başında hem de ortasında buldu ancak çok yetenekli pas ayaklarına sahip olmadıkları için ataklar başlamadan sona erdi. bu sefer ise rakipte, oynaması durumunda, batalla var. bu topları atmayı fazlasıyla seviyor. bu anlamda geride linnes'in oynayacak olmasını sürpriz olarak addetmiyorum. bu duruma dikkat edersek en kötü beraberliği cebimize koyarız. her ne kadar önem verse de bursa'nın savunmada mutlaka açık vereceğini düşünüyorum. bu fırsatları değerlendirdiğimizde de maç bize gelecektir.
sabırlı olmalı, sezon başından beri başarıyla işleyen ve her hafta gelişen oyun planımıza sadık kalmalıyız.
takımımıza başarılar diliyorum.