38
cemal ersenden de nasibini almıştır. artık iş, başkan polat ve yönetimin bu işin peşini bırakmayıp, o görevi bırakana kadar bastırmasına kalmıştır.
--- alinti ---
bu bir rastlantı olabilir mi? sanmıyorum. geçen haftaki olaylı derbi maçında görev yapan isimlere ve bölgelerine bir bakalım;
gözlemci yavuz karaozan... izmir’li... izmirli mhk başkanı oğuz sarvan’ın has adamı.
akreditasyon ve güvenlik temsilcisi kemal özbek... izmirli... sarvan’ın iyi dostu.
fifa kıdemli yardımcı hakem serkan gençerler... izmirli... sarvan’ın en güvendiği öğrencilerinden biri!
ve gelelim keita’nın o meşhur pet su bardağını görevli olduğunu (!) sanıp teslim ettiği fatih tanfer’e.
tanfer, temsilciler kurulu başkan vekili... izmirli... sarvan’ın yakın arkadaşlarından biri.
üstelik kurulun o maç için atadığı iki temsilciden biri değil.
saha içinde, kendine tahsis edilen masada oturuyor, ancak resmi bir görevi yok!
gayri resmi görevi ise tıpkı maçın gözlemcisi karaozan gibi, müsabaka öncesi çıkan olaylardan sonra mhk başkanı sarvan’ı durumdan haberdar etmek, hakem ile arasındaki iletişimi sağlamak.
işte en kritik ve önemli nokta bu!
ne diyor mhk başkanı?
“maç öncesi ve içinde beni telefonla arayan hakem yanar.”
ya dolaylı yoldan size ulaşan hakeme ne olur sayın sarvan?
üstelik bu bağlantıyı sağlayanlardan bir kaçı sizin bu maçta görevlendirdiğiniz kişilerse ne olur sayın sarvan?
rastlantı gibi görünen söz konusu atamaların gerçek amacı bu mudur acaba?
kim nasıl yorumlarsa yorumlasın.
şu tabloyu basit bir “izmirli dayanışması” olarak geçiştiremeyiz.
tıpkı sezon öncesinde “efendim uefa böyle istiyor” safsatasının ardına sığınıp, gözlemcilerin mhk’ye bağlanması gibi.
geçmiş dönemlerde şahit olduk, bugün de değişen bir şey yok.
futbolda keyfi bir karar alacaksanız klişeleşmiş gerekçeniz hazır;
“fifa böyle emrediyor”, “uefa’nın talebi öyle” “yoksa bizi hakem konvansiyonuna almazlar.”
almazlarsa almasınlar.
uefa üyesi kaç federasyon o hakem konvansiyonunda yer alıyor söyler misiniz?
konvansiyona dahil olmayanların hakemleri dünyanın her yerinde maç yönetmiyor mu? klasman yükselemiyor mu?
ya da biz niçin ısrarla gözlemcileri, temsilciler kurulu’ndan ayırıyoruz?
fazla kafa yormaya gerek yok.
mhk, “davul bende ise tokmak da elimde olmalı” dedi.
sırtını genel sekreter ahmet güvener’e dayayıp, gözlemcileri kendi kuruluna bağladı.
bunun tek gerekçesi vardı.
mhk istediği hakemi istediği maça gönderirken, onu değerlendirecek gözlemciyi de elinde tutmalıydı ki, bazı şeyler kontrolden çıkmasın!
raporlar istemleri dışında yazılmasın, notlar istemedikleri gibi verilmesin.
çünkü sayın sarvan, geçen sene rahatsızdı gözlemci notlarından.
düşük not alan hakem için “esas olan kurulumuzun değerlendirmesidir. haftaya maç veririz” diyebilen mhk başkanı, tersi durumlarda “gözlemcinin yüksek not vermesi önemli değil. nasıl yönettiğine biz karar verir, gerekirse o hakemi dinlendiririz” şeklinde konuşabiliyordu.
şimdi gözlemciler de mhk’nin emrinde!
istedikleri maçlarda temsilciler de öyle!
ama sayın sarvan görüyoruz ki, siz de zaman zaman çaresizce, “emre itaat etmek” zorunda kalıyorsunuz.
örneğin, sezon başında “hakemler kesinlikle medyaya demeç vermeyecek” diye buyurduktan sonra, “yüksek yerlerden” gelen talimatla hakeminizin gazete manşetlerine taşınmasını içinize sindirebiliyorsunuz.
“hayır. benim hakemim konuşmayacak. gerekirse mhk başkanı olarak çıkıp onu savunurum” deme cesaretini gösteremiyorsunuz!
sahi sayın sarvan!
kendinizi “cin”, milleti “aptal” mı sanıyorsunuz?
bombanın pimini çekip camianın içine bıraktınız.
siz o koltukta otururken mi patlar, yoksa siz gittikten sonra mı bilemem.
bildiğim tek şey; yetersizliğiniz, adam kayırmacılığınız, korkularınız ve makamı kaybetme endişenizin, türk hakemliğine hesap edemeyeceğiniz kadar zarar verdiğidir.
unutmadan. o bomba patladığında iyi siper alın ki, şarapnel parçaları mazallah bir yerinize isabet edip sizi incitmesin!
--- alinti ---
--- alinti ---
bu bir rastlantı olabilir mi? sanmıyorum. geçen haftaki olaylı derbi maçında görev yapan isimlere ve bölgelerine bir bakalım;
gözlemci yavuz karaozan... izmir’li... izmirli mhk başkanı oğuz sarvan’ın has adamı.
akreditasyon ve güvenlik temsilcisi kemal özbek... izmirli... sarvan’ın iyi dostu.
fifa kıdemli yardımcı hakem serkan gençerler... izmirli... sarvan’ın en güvendiği öğrencilerinden biri!
ve gelelim keita’nın o meşhur pet su bardağını görevli olduğunu (!) sanıp teslim ettiği fatih tanfer’e.
tanfer, temsilciler kurulu başkan vekili... izmirli... sarvan’ın yakın arkadaşlarından biri.
üstelik kurulun o maç için atadığı iki temsilciden biri değil.
saha içinde, kendine tahsis edilen masada oturuyor, ancak resmi bir görevi yok!
gayri resmi görevi ise tıpkı maçın gözlemcisi karaozan gibi, müsabaka öncesi çıkan olaylardan sonra mhk başkanı sarvan’ı durumdan haberdar etmek, hakem ile arasındaki iletişimi sağlamak.
işte en kritik ve önemli nokta bu!
ne diyor mhk başkanı?
“maç öncesi ve içinde beni telefonla arayan hakem yanar.”
ya dolaylı yoldan size ulaşan hakeme ne olur sayın sarvan?
üstelik bu bağlantıyı sağlayanlardan bir kaçı sizin bu maçta görevlendirdiğiniz kişilerse ne olur sayın sarvan?
rastlantı gibi görünen söz konusu atamaların gerçek amacı bu mudur acaba?
kim nasıl yorumlarsa yorumlasın.
şu tabloyu basit bir “izmirli dayanışması” olarak geçiştiremeyiz.
tıpkı sezon öncesinde “efendim uefa böyle istiyor” safsatasının ardına sığınıp, gözlemcilerin mhk’ye bağlanması gibi.
geçmiş dönemlerde şahit olduk, bugün de değişen bir şey yok.
futbolda keyfi bir karar alacaksanız klişeleşmiş gerekçeniz hazır;
“fifa böyle emrediyor”, “uefa’nın talebi öyle” “yoksa bizi hakem konvansiyonuna almazlar.”
almazlarsa almasınlar.
uefa üyesi kaç federasyon o hakem konvansiyonunda yer alıyor söyler misiniz?
konvansiyona dahil olmayanların hakemleri dünyanın her yerinde maç yönetmiyor mu? klasman yükselemiyor mu?
ya da biz niçin ısrarla gözlemcileri, temsilciler kurulu’ndan ayırıyoruz?
fazla kafa yormaya gerek yok.
mhk, “davul bende ise tokmak da elimde olmalı” dedi.
sırtını genel sekreter ahmet güvener’e dayayıp, gözlemcileri kendi kuruluna bağladı.
bunun tek gerekçesi vardı.
mhk istediği hakemi istediği maça gönderirken, onu değerlendirecek gözlemciyi de elinde tutmalıydı ki, bazı şeyler kontrolden çıkmasın!
raporlar istemleri dışında yazılmasın, notlar istemedikleri gibi verilmesin.
çünkü sayın sarvan, geçen sene rahatsızdı gözlemci notlarından.
düşük not alan hakem için “esas olan kurulumuzun değerlendirmesidir. haftaya maç veririz” diyebilen mhk başkanı, tersi durumlarda “gözlemcinin yüksek not vermesi önemli değil. nasıl yönettiğine biz karar verir, gerekirse o hakemi dinlendiririz” şeklinde konuşabiliyordu.
şimdi gözlemciler de mhk’nin emrinde!
istedikleri maçlarda temsilciler de öyle!
ama sayın sarvan görüyoruz ki, siz de zaman zaman çaresizce, “emre itaat etmek” zorunda kalıyorsunuz.
örneğin, sezon başında “hakemler kesinlikle medyaya demeç vermeyecek” diye buyurduktan sonra, “yüksek yerlerden” gelen talimatla hakeminizin gazete manşetlerine taşınmasını içinize sindirebiliyorsunuz.
“hayır. benim hakemim konuşmayacak. gerekirse mhk başkanı olarak çıkıp onu savunurum” deme cesaretini gösteremiyorsunuz!
sahi sayın sarvan!
kendinizi “cin”, milleti “aptal” mı sanıyorsunuz?
bombanın pimini çekip camianın içine bıraktınız.
siz o koltukta otururken mi patlar, yoksa siz gittikten sonra mı bilemem.
bildiğim tek şey; yetersizliğiniz, adam kayırmacılığınız, korkularınız ve makamı kaybetme endişenizin, türk hakemliğine hesap edemeyeceğiniz kadar zarar verdiğidir.
unutmadan. o bomba patladığında iyi siper alın ki, şarapnel parçaları mazallah bir yerinize isabet edip sizi incitmesin!
--- alinti ---