274
galatasaray'ın oyununu tanımlarken artık belirli kalıpları kullanabiliyoruz. nedir onlar; gomis önderliğinde baskıya başlar, dar alanda rakibe pres uygular, orta saha oyuncuları hızlı ve dikine gider, çok adamla rakip yarı sahaya girer ve bitirici oyuncuları vardır.
hepimiz makarasını yaptık ancak samet aybaba, skora yansımasa da, oynanan üç maça oranla galatasaray'ı durdurma konusunda en çok zorlayan teknik direktör oldu. bunu yaparken ise taktiği şuydu; dikkatli izleyen arkadaşlar görecektir sivasspor'un takım boyu özellikle ilk yarıda son derece kısaydı. en uçtaki kone ile defans oyuncuları arasındaki mesafe çok dardı ve birbirlerine yakın oynadılar. bu durum galatasaray'ın orta sahada rahat hareket etmesini engelleyerek oyun kurmasını zorlaştırdı. zaten istatistiklere bakarsanız fernando ile belhanda arasındaki pas alışverişi, önceki iki maça oranla, bu maçta yarı yarıya düşmüş. şaşırtıcı değil çünkü rakip zaten bunu amaçlamıştı. bu durumu ndiaye topla delici hareketlerde bulunarak bertaraf etmeye çalıştı ancak bu skora direkt etki yapmadı. bu tip durumlarda size yardımcı olabilecek iki şey vardır; ilki ceza sahası dışından şut çekmek, ikincisi de duran toplar. galatasaray kilidi ikinci anahtarla çözdü.
sivasspor'un samet aybaba önderliğinde yaptığı ikinci şey; galatasaray'ı baskıdan uzak tutmak oldu. maç sonu çevrenizde ya da güvendiğiniz spor yazarlarından şunu duymuş olma ihtimaliniz yüksek; galatasaray önceki maçlara oranla daha düşük tempoda oynayarak, daha az pres yaptı. bunun temel sebebi sivasspor'un pasla oyun kurmak yerine uzun oynayıp galatasaray'ı rakip yarı sahada baskıdan uzaklaştırmış olmasıydı. tabi tüm bu planlar yememek üzerine olunca galatasaray'a karşı direnmeniz çok zor. hücum planını kone'nin inisiyatifine bırakıp, leandrinho'nun ''yakalarsa hızıyla gider'' bireyselliğine kaldığınızda ana planınızı da baltalamış olursunuz.
bu durum galatasaray için test olabilmesi açısından önemliydi. tudor, galatasaray'ın en çok ekmek yediği rakip yarı sahada baskı ve pres opsiyonu kısmen baltalandığında yeni seçenekler yaratması gerektiğini bu maçla birlikte görmüştür. zira her geçen hafta rakipler galatasaray üzerinde çok daha detaylı çalışmalar yapacak ve çoğunlukla da işin ''durdurma'' kısmına odaklanacaklar. ancak biraz önce de söyledigim gibi galatasaray'ı sadece durdurarak yenebilmek neredeyse imkansız. top kendindeyken maksimum hücumcu ile rakip yarı sahaya yerleşen ve bunun dışında kaptığı toplarla hızlı biçimde rakip kaleye giden galatasaray her an her zaman gol bulabilir. duran toplara girmiyorum bile. dolayısıyla; galatasaray tezine karşı oluşabilecek anti tezlere karşılık revize edilmiş yeni fikirler üretmek durumunda.
sanırım ufak birkaç dokunuş bu durumun üstesinden gelebilmek için yeterli olacaktır.
hepimiz makarasını yaptık ancak samet aybaba, skora yansımasa da, oynanan üç maça oranla galatasaray'ı durdurma konusunda en çok zorlayan teknik direktör oldu. bunu yaparken ise taktiği şuydu; dikkatli izleyen arkadaşlar görecektir sivasspor'un takım boyu özellikle ilk yarıda son derece kısaydı. en uçtaki kone ile defans oyuncuları arasındaki mesafe çok dardı ve birbirlerine yakın oynadılar. bu durum galatasaray'ın orta sahada rahat hareket etmesini engelleyerek oyun kurmasını zorlaştırdı. zaten istatistiklere bakarsanız fernando ile belhanda arasındaki pas alışverişi, önceki iki maça oranla, bu maçta yarı yarıya düşmüş. şaşırtıcı değil çünkü rakip zaten bunu amaçlamıştı. bu durumu ndiaye topla delici hareketlerde bulunarak bertaraf etmeye çalıştı ancak bu skora direkt etki yapmadı. bu tip durumlarda size yardımcı olabilecek iki şey vardır; ilki ceza sahası dışından şut çekmek, ikincisi de duran toplar. galatasaray kilidi ikinci anahtarla çözdü.
sivasspor'un samet aybaba önderliğinde yaptığı ikinci şey; galatasaray'ı baskıdan uzak tutmak oldu. maç sonu çevrenizde ya da güvendiğiniz spor yazarlarından şunu duymuş olma ihtimaliniz yüksek; galatasaray önceki maçlara oranla daha düşük tempoda oynayarak, daha az pres yaptı. bunun temel sebebi sivasspor'un pasla oyun kurmak yerine uzun oynayıp galatasaray'ı rakip yarı sahada baskıdan uzaklaştırmış olmasıydı. tabi tüm bu planlar yememek üzerine olunca galatasaray'a karşı direnmeniz çok zor. hücum planını kone'nin inisiyatifine bırakıp, leandrinho'nun ''yakalarsa hızıyla gider'' bireyselliğine kaldığınızda ana planınızı da baltalamış olursunuz.
bu durum galatasaray için test olabilmesi açısından önemliydi. tudor, galatasaray'ın en çok ekmek yediği rakip yarı sahada baskı ve pres opsiyonu kısmen baltalandığında yeni seçenekler yaratması gerektiğini bu maçla birlikte görmüştür. zira her geçen hafta rakipler galatasaray üzerinde çok daha detaylı çalışmalar yapacak ve çoğunlukla da işin ''durdurma'' kısmına odaklanacaklar. ancak biraz önce de söyledigim gibi galatasaray'ı sadece durdurarak yenebilmek neredeyse imkansız. top kendindeyken maksimum hücumcu ile rakip yarı sahaya yerleşen ve bunun dışında kaptığı toplarla hızlı biçimde rakip kaleye giden galatasaray her an her zaman gol bulabilir. duran toplara girmiyorum bile. dolayısıyla; galatasaray tezine karşı oluşabilecek anti tezlere karşılık revize edilmiş yeni fikirler üretmek durumunda.
sanırım ufak birkaç dokunuş bu durumun üstesinden gelebilmek için yeterli olacaktır.