resim
Abdul Kader Keita
Takım:Kariyer Sonu
Mevki:Sağ Kanat
Yaş:43
Boy:1.84
Uyruk:Fildişi Sahili
  • 552
    --- alinti ---
    keita: benim türkiye’deki hedeflerimde 2 gözümden birini kaybetmek yok. gözüme gelen cisim futbol kariyerimi tehlikeye atabilirdi.

    galatasaray’ın fildişi sahilli yıldızı abdül kader keita, galatasaray televizyonu’nda yayınlanan “son pas” programında gündeme ilişkin önemli açıklamalar yaptı.

    keita geldiği günden beri taklalarıyla, golleriyle ve oynadığı futbolla taraftarının sevgilisi oldu. galatasaray macerası nasıl geçiyor?

    şimdiye dek herşeyden son derece memnunum. son derece güzel gidiyor. insanların yaklaşımından çok memnunum. bazen kendimi ilk şımartıldığım, fildişi sahilleri’ndeki kulübümde gibi hissediyorum.

    bugün pek moralli değil gibisin. derbiyle ilgili mi?

    herşeyden önce bizim için son derece önemli bir maçı kaybettik. diğer yanda maçın çok önemli bir yerinde kırmızı kartla dışarda kaldım. tabiiki bu insanın hoşuna gitmiyor. bu mağlubiyetten ötürü kendimi de suçlu sayıyorum. oyunda kalmış olabilseydim eğer, belki sonuç değişik olacaktı. profesyonel bir futbolcu olarak, oyundan atılmamayı becerebilmem gerekirdi. bu yüzden kendimi keyifsiz hissediyorum.

    başına pet şişe geldiği an neler hissettin? isabet eden cismi aldın ve topla beraber maçın gözlemcisine gittin ve herkesi şaşırttın. neyi amaçlamıştın orda?

    ben federasyonun bu durumdan haberdar olmasını amaçladım. gözüme gelen cisim benim futbol kariyerimi tehlikeye atabilirdi. türkiye’de böylemi yapılır bilmiyorum ama avrupa’da bunun örneklerini gördük. o anda sahada olan bitenden 4. hakemin haberi olması gerekiyordu. avrupa’da bu gibi olaylara çok kurban verildi. benim türkiye’deki hedeflerimde 2 gözümden birini kaybetmek yok. benim bakmakla yükümlü olduğum bir ailem var ve kariyerim devam ettiği sürece onlara iyi bakabilirim. bunu insanlara özellikle de hakeme hatırlatmak gerek.

    keita o hareket sonrası sakinmiydi? sonuçta futbolu da olumsuz yönde etkiledi diyebiliriz. neticesinde gelen bir kırmızı kart var. ve orada çok net şekilde keita’nın psikolojisinin çok da yerinde olmadığını görebiliriz. keita bugüne kadar türkiye’ye geldiği günden beri genelde sempatik hareketleriyle dikkat çekmiş bir isim. kendisinin de tasvip etmediği ve dolayısıyla moralinin bozulduğu bir pozisyon. o hareket maçın geri kalanında keita için nasıl yankı buldu?

    şahsen ben takım olarak, oynamaya alışık olduğumuz, sezon başından beri oynadığımız oyunu oynayamadığmızı düşünüyorum. ancak bunu yaratan maç öncesinde ısınma dakikalarından itibaren başlayan, o hoş karşılanmayacak olaylar. örneğin; ısınmanın daha ilk dakikalarında rakip takım bir kavga çıkardı. böyle olunca tabi insan kendi kendisine soruyor. bu acaba belli bir stratejinin bir parçası mıdır diye? daha sonra sahaya o kadar yağan cisim var. dolayısıyla bunu düşünüyorsunuz. maçı bitirebilecekmiyiz acaba diye oynamaya devam ediyorsunuz. buna odaklanınca da insan tüm sezon boyunca oynamaya alışık olduğu o takım oyununu oynayamayabiliyor. ben kendi açımdan bunu hissettim. ben her zaman oynadığım oyunu oynayamadığımı hissettim. ve muhakkak biz takım olarak sezon boyunca oynadığımız oyunu, gösterebildiğimiz uyumu göstermiş olsaydık, bu maç muhakkak böyle sonuçlanmayacaktı. bunlar benim şahsi düşüncelerim.

    peki o kırmızı kart pozisyonunda neler hissetti? çok fevri bir harekette davrandı. o anki psikolojisi neydi abdül kader keita’nın?

    hemen yapmamam gereken birşey yapmış olduğumu hissettim. ve bunun ne yeri, ne zamanıydı. fakat bana o ana denk hiç yapılmaması gereken hareketlerde bulunmuştu rakip oyuncu. bana asılmıştı, bana çelme takmıştı, bana vurmuştu vs.. ve o noktada ben artık sinirliydim, birşey yaptım. daha sonra tünelden soyunma odasına giderken yapmamam gerekirdi diye kendi kendime düşündüm.

    roberto carlos’u maçtan sonra aradığı şeklinde haberler var. özür dilemek için. doğru mudur?

    roberto carlos’la maçtan sonra konuşmak için hiç fırsat olmadı. fakat her ikimizde profesyoneliz. ve saha içinde olayların bazen bu noktalara ulaşabilceğini hepimiz biliyoruz. bu program aracılığıyla ben roberto carlos’a üzüntülerimi iletmek isterim. hem roberto carlos’tan hem de bizim kendilerine iyi örnek olma sorumluluğunu taşıdığımız, akademilerde yetişen o kadar gence. birçok futbol tutkununa karşı ben olması gereken örneği başaramadım. kendimi kontrol etmeyi başaramadım ve bu nedenden dolayı özür dilemem gerek. dolayısıyla ben, herkesin beni affetmesini rica ediyorum sahada yapmamam gereken bu davranıştan dolayı. bu tabi ki etkisi kolay atlatılabilecek bir maç değil. biz şuan takımla birlikteyiz. ben şuan takımla beraber çalışmaya devam ediyorum. her gün antrenman yapmaya devam ediyoruz. önümüzdeki önemli maçları oynamak üzere kendimi toparlamam belki bir iki gün içerisinde olabilecek. şu anda ben mümkün olduğunca çalışmaya devam ediyorum. önümüzdeki çok önemli maçlarda takıma yine faydalı olmaya hep beraber gayret edeceğiz.

    peki derbiyi bir kenara bırakalım. “frank rijkaard benim için büyük bir şans, ben onun için değilim” demişti. o günden bugüne frank rijkaard ile ilişkisi nasıl gelişti? yine çok kıyısından da olsa derbiye değineceğim. çünkü, maçtan sonra frank rijkaard’ın keita’ya ince bir sitemi vardı. aralarında o kırmızı karttan sonrada diyalog nasıl gelişti? ve genel itibariyle frank rijkaard’la, takım oyuncularını değerlendirebilir mi?

    maçtan önce beni zaten kişisel olarak uyarmıştı. bak bu maçta biz şöyle atmosfer bekliyoruz, dolayısıyla böyle şeyler olabilir. ona göre de dikkatli olmamzı gerekir diye. daha sonra ilk sarı kartı görüp, soyunma odasına döndüğümüzde hocamız tekrar herkesin çok dikkatli olması gerektiğini söyledi. benden ise bir sarı kart almış olmamdan dolayı, daha dikkatli ve daha bilinçli bir şekilde hareket etmemi rica etti. ancak ben gerekeni yapamadım, bu kontrolü gösteremedim ve dolayısıyla kırmızı kartı aldım. maçtan sonra soyunma odasında konuştuğumuz birşey olmadı. soyunma odası sessizdi. ancak bir sonraki antrenmanda kişisel olarak değil, takıma hitap etmeyi tercih etti. tam da olması gerektiği gibi bir konuşma yaptı. ve orada takıma anlattıklarından sonra ben de “evet ben bir hata yaptım, şimdi kendimi toparlamam gereken zaman” dedim. benim bu sorumluluğu kabullenip yakışan tavır içerisinde devam etmem ve ileriki günlerde kendimi toparlayıp takıma yeniden faydalı olmam gerekir.

    müthiş takla atıyor, antrenmanlarda bunun denemesini de görmüyoruz. hangi ara bunu öğrendi? nasıl tatbik ediyor? maçta nasıl uyguluyor?

    ben bunu hep yaptım zaten. ama bu benim küçükken öğrendiğim birşey. bilirsiniz çocuklar küçükken çok inatçı olur ve hiç yapılmayacak şeyleri başarmaya çalışır. bizim mahallede araba lastiklerini yere koyar, onları tranbolin gibi kullanıp, onların üzerinden öyle atlamaya gayret ederdik. o arada ben onu öğrendim. kim bilir biz bunu kaç kere tekrarladıysak arkadaşlarla. daha sonra o taklaları hiç bırakmadım. zaman zaman o taklaları atmaya gayret ediyorum. bazen atıyorum, bazen atmıyorum. ben gol attıysam eğer çoğu zaman bunu taklalarla takip etmeyi tercih ediyorum. bu da sonradan geliştirilmiş bir yetenek.. hani bazılarının futbol oynamayı öğrenmesi gibi, ben de çocukluğumda bu taklaları atmayı öğrendim. ve bu taklalar daha sonra beni hiç bırakmadılar
    --- alinti ---

    galatasaray.org
App Store'dan indirin Google Play'den alın