25
ülkede rant kapısı olabilecek her karış toprağa göz dikmiş olan hükümet. riva arazisi konusunda yaşananları kişisel algılamamak lazım. her musluğun başını tutmuşlar, niteliğine hatta görevine bakmaksızın her karış toprağı bir şekilde kapatmışlar, kapatıyorlar ve kapatmaya devam edecekler. ormanlar yakılıyor, boşaltılan kamu binalarında ne hikmetse yangın çıkıyor, bazen de boşaltmak istenen binalarda yangınlar çıkıyor. ülkenin ciğeri olacak ormanlar, ağaçlık alanlar teker teker katlediliyor. ara sokaklar, kaçış alanları teker teker parselleniyor. türk telekom arena'nın üzerinde bulunduğu arsa dahil "afet toplanma alanı" olan arsalar teker teker betona gömülüyor. özellikle kamusal alanlarda aşırı gereksiz görkeme sahip binalar yapılıyor. örnek veriyorum 150 m2'lik bir oturumla gayet işlevsel ve yeterli bir bina yapılabilecek olan bir yere 500-600 m2'lik işlevsellik bakımından acınacak halde olup sadece şatafatlı görünen bir bina konduruluyor.
80 milyonluk, hatta göçmen-kaçak-vs. belki de 85-90 milyonluk bir nüfusu barındırıyor türkiye şu an üzerinde. 30-35 milyon insanlık bir iş gücü, uçsuz bucaksız toprakları var. kendi kendini tarımla doyurabilecek, fabrikalarında kendi kendine yetecek temel teknik malzemeyi üretebilecek; özetle kendi kendine yetebilecek bir ülke. ancak bütün bunlara rağmen bu tarz konularda dışa bağımlı olup sadece inşaat ve emlak sektörüne yoğunlaşmayı tercih eden bir politika var. şişmekten bir hal olmuş emlak balonu sayesinde zengin olmak çok da zor değil. tek bir apartman dikerek bile ömürlüğünü yapmak mümkünken herhangi bir kamu binasını hatta ak saray'ın falan müteahiti olduğunu düşünsene?
sonunda ne oldu peki. (bkz: faruk süren)'in dediği gibi burjuva gitti yerine zengin köylüler geldi. kısa yoldan köşeyi dönme meraklısı türk halkı kendisine uzatılan bu şekere balıklama atladı. herkes müteahit oldu, parasını vurup kenara çekildi. daha aç gözlü olanlar ya da daha fazla "hizmet" etme niyetinde olanlar vurgunlarına devam ediyor. türkiye yetmezse yurtdışından da "kapılar" açılıyor. bizim gariban işçimiz de evinden ailesinden uzakta 7/24 eşşek gibi çalışşıp eline 3-5 kuruş yabancı para geçince bayram ediyor. halbuki gittiği ülkelerde o maaşın asgari bile olmadığından haberi olmuyor çoğunun...
bu yazı çok uzar gider de, hem ilgi alanımızın dışında, hem de sabır katsayımın...
80 milyonluk, hatta göçmen-kaçak-vs. belki de 85-90 milyonluk bir nüfusu barındırıyor türkiye şu an üzerinde. 30-35 milyon insanlık bir iş gücü, uçsuz bucaksız toprakları var. kendi kendini tarımla doyurabilecek, fabrikalarında kendi kendine yetecek temel teknik malzemeyi üretebilecek; özetle kendi kendine yetebilecek bir ülke. ancak bütün bunlara rağmen bu tarz konularda dışa bağımlı olup sadece inşaat ve emlak sektörüne yoğunlaşmayı tercih eden bir politika var. şişmekten bir hal olmuş emlak balonu sayesinde zengin olmak çok da zor değil. tek bir apartman dikerek bile ömürlüğünü yapmak mümkünken herhangi bir kamu binasını hatta ak saray'ın falan müteahiti olduğunu düşünsene?
sonunda ne oldu peki. (bkz: faruk süren)'in dediği gibi burjuva gitti yerine zengin köylüler geldi. kısa yoldan köşeyi dönme meraklısı türk halkı kendisine uzatılan bu şekere balıklama atladı. herkes müteahit oldu, parasını vurup kenara çekildi. daha aç gözlü olanlar ya da daha fazla "hizmet" etme niyetinde olanlar vurgunlarına devam ediyor. türkiye yetmezse yurtdışından da "kapılar" açılıyor. bizim gariban işçimiz de evinden ailesinden uzakta 7/24 eşşek gibi çalışşıp eline 3-5 kuruş yabancı para geçince bayram ediyor. halbuki gittiği ülkelerde o maaşın asgari bile olmadığından haberi olmuyor çoğunun...
bu yazı çok uzar gider de, hem ilgi alanımızın dışında, hem de sabır katsayımın...