237
bir futbol maçını iki şekilde yorumlayabilirsiniz; mental açıdan etkiler ve teknik anlamda sahada yaşananlar. galatasaray'ın en büyük kazanımı ilk opsiyon oldu.
kötü kadro planlaması, berbat geçen iki sezon ve umut bağlanan avrupa ligi'ne temmuz ayında veda etmek... birbirini ardı sıra takip eden bu olaylar silsilesi galatasaray taraftarında güven bunalımına sebep oldu. bu da beraberinde, doğal olarak, bazı reaksiyonlar getirdi. ondan sebep ki; kadrolar okunurken teknik direktör protesto ediliyor, geçen seneden kalma oyuncular ıslıklanıyor ve herkes sahada yenilik görmek istiyor.
tam da bu noktada galatasaray, bir maçtan daha fazlasını kazanması gereken bir karşılaşmaya çıktı, hem de daha ligin ilk maçında. hala katetmesi zorunlu olan birçok mesafe olsa da vaat etmesi gereken en önemli şeyi taraftarına sundu oyuncular; umut. çünkü sahada mücadele eden, ne yapması gerektiğini bilen, modern futbola uygun davranmaya çalışan bir grup sporcu gördü herkes. bunun dışında kalan şeyler teknik detay, ince işçilik. belli noktalarda farkı belirlese de; ana fotoğrafta aşılması gereken en önemli eşik belki de kayseri maçıyla aşıldı. artık galatasaraylıların hayal kurabilecekleri bir takımı var ve bu durum onları daima diri tutacak.
işin teknik kısmını sonraya bıraktım zira mental anlamda güçlü olmak, sahada denenecek oyun şablonunu da, oyuncu tercihlerini de direkt etkiliyor. galatasaray'ın isveç takımına elenmesi büyük bir felaketti şüphesiz ancak sürpriz değildi. zira galatasaray'ın o maçta sahada olan kadrosu, geçtiğimiz sene reaksiyon vermekten çok uzak olan kadro yapısından yalnızca üç farklılık içeriyordu ve o üç değişiklik de geçen sezon kolay maçların çilingiri olan oyuncuların gidişiydi. yani; asıl probleme çözüm bulunmadığı gibi, en azından tek noktada işleyen çark da dişlilerinden ayrılmıştı.
aradan geçen bir ayda gerçekten de çok şey değişti. önce teşhis-tedavi noktasında yapılabilecek bütün müdahaleler yapıldı, ardından bu oyuncuların birlikte oynamasından, başlangıç adına, iyi bir uyum yaratılmaya başlandı. sırada ise makinenin tam performans çalışabilmesi için ihtiyaç duyduğu son değişiklikleri yapıp, onu her geçen gün daha da verimli hale getirecek çalışmaları yaptırmak var.
dönüşüme uğrayan yeni galatasaray'ı tanımlayacak en doğru kelime ''dinamizm'' olsa gerek. artık oyunun her alanında baskı uygulamayı isteyen ve bunu da başaran, rakiple sıcak temas kurmaktan çekinmeyen, top ayağındayken de fiziksel özellikleriyle ve oyun aklıyla fark kurabilen bir takım var. galatasaray'ın top ayağındayken nasıl oynadığını ya da oynaması gerektiğine ayrıca değineceğim o yüzden önce diğer noktaları aydınlatmakta fayda görüyorum. galatasaray'ı değişime götüren sebepleri içerisinde barındıran takımın verdiği görüntü şuydu son iki yılda; her ne kadar savunmada iyi pozisyon almaya çalışsa da; rakiple temas kurmayan, top kapmaya çalışmayan ya da bunu beceremeyen, günümüz orta saha özelliklerini bünyesinde yeteri kadar barındıramayan bir oyuncu yapısı mevcuttu. bu da otomatik olarak takımın hem defans hem de hücumda yetersiz bir görüntü sergilemesine sebep oluyordu. bu takımın fizik seviyesini istediğiniz kadar yukarı çekin, elde edeceğiniz görüntü birkaç önemli oyuncusu olan anadolu takımından hallice olur. tam da bu takım ortamı, maksimum verim verebilecek oyuncuların minimum ya da ortalamada kalmasına sebep olur. geçen sene, hatta değiştiriyorum, geçen ayki takımla kayseri maçında oynayan takım arasındaki en önemli fark budur. bu durumu da sanırım en iyi linnes örneği üzerinden açıklayabiliriz. linnes, kapasitesi belli olan ancak doğru bir düzen içerisinde size maksimum faydayı sağlayacak bir oyuncudur. eski takımı molde, bu disiplinde bir takım olduğu için de linnes fazlasıyla göze battı. ancak linnes, galatasaray'a geldikten sonra asla böyle bir düzen bulamadı. karşılaştığı şey kaostan başka bir şey değildi. kaos iyidir ancak kontrolü sizdeyse. galatasaray bu girdabın içerisinde bu tip bir oyuncudan elbette ki istediği verimi alamazdı. galatasaray'ın inşa etmeye çalıştığı düzenli futbol sırf bu yüzden bile önemli. zira takım içinde yer alan ancak değeri ve potansiyeli konusunda şüphe uyandıran bazı oyuncular bu sayede kendilerini bulup, galatasaray'a katma değer sağlayabilir.
gelelim işin topa sahip olma ve oyun yönlendirme kısmına. belki de galatasaray'ın en çok eksik olduğu ancak skordan ötürü göze batmayan kısmı bu. henüz belli bir şablonla hücum edemiyor galatasaray. bunun bazı sebepleri var. ilki; hücum hattının kenar kısımlarında oynayacak oyuncuların takıma katılmamış olması. ikincisi ise, ilk söylediğimle bağlantılı şekilde, oyuncu rollerinin net olarak belirlenmemesinden kaynaklı ufak çaplı saha içi kargaşası ve uyum sorunu. galatasaray'ın bu denli sükseli bir ilk hafta başlangıcı yapmış olması aslında tamamen ''dinamizm'' kelimesinde saklı. atletik ve mücadele etmeyi seven oyuncular, beraberinde gelen hızlı oyun ve kazanmaya olan açlık. yeni gelen oyuncuların karakter özellikleriyle maç kazandı galatasaray. oysa kendi yarı sahasına iyi çekilen ve savunma yapmayı az çok bilen takımlara karşı orada oynamayı ve farklı skor üretme opsiyonları yaratmayı öğrenmeli galatasaraylı oyuncular. bu da biraz zaman alacak. temenni edelim ki; galatasaray kendi ''kontrollü kaosunu'' yaratabilsin ve dinamik yapısıyla geçiş döneminden en az hasarla çıksın.
kötü kadro planlaması, berbat geçen iki sezon ve umut bağlanan avrupa ligi'ne temmuz ayında veda etmek... birbirini ardı sıra takip eden bu olaylar silsilesi galatasaray taraftarında güven bunalımına sebep oldu. bu da beraberinde, doğal olarak, bazı reaksiyonlar getirdi. ondan sebep ki; kadrolar okunurken teknik direktör protesto ediliyor, geçen seneden kalma oyuncular ıslıklanıyor ve herkes sahada yenilik görmek istiyor.
tam da bu noktada galatasaray, bir maçtan daha fazlasını kazanması gereken bir karşılaşmaya çıktı, hem de daha ligin ilk maçında. hala katetmesi zorunlu olan birçok mesafe olsa da vaat etmesi gereken en önemli şeyi taraftarına sundu oyuncular; umut. çünkü sahada mücadele eden, ne yapması gerektiğini bilen, modern futbola uygun davranmaya çalışan bir grup sporcu gördü herkes. bunun dışında kalan şeyler teknik detay, ince işçilik. belli noktalarda farkı belirlese de; ana fotoğrafta aşılması gereken en önemli eşik belki de kayseri maçıyla aşıldı. artık galatasaraylıların hayal kurabilecekleri bir takımı var ve bu durum onları daima diri tutacak.
işin teknik kısmını sonraya bıraktım zira mental anlamda güçlü olmak, sahada denenecek oyun şablonunu da, oyuncu tercihlerini de direkt etkiliyor. galatasaray'ın isveç takımına elenmesi büyük bir felaketti şüphesiz ancak sürpriz değildi. zira galatasaray'ın o maçta sahada olan kadrosu, geçtiğimiz sene reaksiyon vermekten çok uzak olan kadro yapısından yalnızca üç farklılık içeriyordu ve o üç değişiklik de geçen sezon kolay maçların çilingiri olan oyuncuların gidişiydi. yani; asıl probleme çözüm bulunmadığı gibi, en azından tek noktada işleyen çark da dişlilerinden ayrılmıştı.
aradan geçen bir ayda gerçekten de çok şey değişti. önce teşhis-tedavi noktasında yapılabilecek bütün müdahaleler yapıldı, ardından bu oyuncuların birlikte oynamasından, başlangıç adına, iyi bir uyum yaratılmaya başlandı. sırada ise makinenin tam performans çalışabilmesi için ihtiyaç duyduğu son değişiklikleri yapıp, onu her geçen gün daha da verimli hale getirecek çalışmaları yaptırmak var.
dönüşüme uğrayan yeni galatasaray'ı tanımlayacak en doğru kelime ''dinamizm'' olsa gerek. artık oyunun her alanında baskı uygulamayı isteyen ve bunu da başaran, rakiple sıcak temas kurmaktan çekinmeyen, top ayağındayken de fiziksel özellikleriyle ve oyun aklıyla fark kurabilen bir takım var. galatasaray'ın top ayağındayken nasıl oynadığını ya da oynaması gerektiğine ayrıca değineceğim o yüzden önce diğer noktaları aydınlatmakta fayda görüyorum. galatasaray'ı değişime götüren sebepleri içerisinde barındıran takımın verdiği görüntü şuydu son iki yılda; her ne kadar savunmada iyi pozisyon almaya çalışsa da; rakiple temas kurmayan, top kapmaya çalışmayan ya da bunu beceremeyen, günümüz orta saha özelliklerini bünyesinde yeteri kadar barındıramayan bir oyuncu yapısı mevcuttu. bu da otomatik olarak takımın hem defans hem de hücumda yetersiz bir görüntü sergilemesine sebep oluyordu. bu takımın fizik seviyesini istediğiniz kadar yukarı çekin, elde edeceğiniz görüntü birkaç önemli oyuncusu olan anadolu takımından hallice olur. tam da bu takım ortamı, maksimum verim verebilecek oyuncuların minimum ya da ortalamada kalmasına sebep olur. geçen sene, hatta değiştiriyorum, geçen ayki takımla kayseri maçında oynayan takım arasındaki en önemli fark budur. bu durumu da sanırım en iyi linnes örneği üzerinden açıklayabiliriz. linnes, kapasitesi belli olan ancak doğru bir düzen içerisinde size maksimum faydayı sağlayacak bir oyuncudur. eski takımı molde, bu disiplinde bir takım olduğu için de linnes fazlasıyla göze battı. ancak linnes, galatasaray'a geldikten sonra asla böyle bir düzen bulamadı. karşılaştığı şey kaostan başka bir şey değildi. kaos iyidir ancak kontrolü sizdeyse. galatasaray bu girdabın içerisinde bu tip bir oyuncudan elbette ki istediği verimi alamazdı. galatasaray'ın inşa etmeye çalıştığı düzenli futbol sırf bu yüzden bile önemli. zira takım içinde yer alan ancak değeri ve potansiyeli konusunda şüphe uyandıran bazı oyuncular bu sayede kendilerini bulup, galatasaray'a katma değer sağlayabilir.
gelelim işin topa sahip olma ve oyun yönlendirme kısmına. belki de galatasaray'ın en çok eksik olduğu ancak skordan ötürü göze batmayan kısmı bu. henüz belli bir şablonla hücum edemiyor galatasaray. bunun bazı sebepleri var. ilki; hücum hattının kenar kısımlarında oynayacak oyuncuların takıma katılmamış olması. ikincisi ise, ilk söylediğimle bağlantılı şekilde, oyuncu rollerinin net olarak belirlenmemesinden kaynaklı ufak çaplı saha içi kargaşası ve uyum sorunu. galatasaray'ın bu denli sükseli bir ilk hafta başlangıcı yapmış olması aslında tamamen ''dinamizm'' kelimesinde saklı. atletik ve mücadele etmeyi seven oyuncular, beraberinde gelen hızlı oyun ve kazanmaya olan açlık. yeni gelen oyuncuların karakter özellikleriyle maç kazandı galatasaray. oysa kendi yarı sahasına iyi çekilen ve savunma yapmayı az çok bilen takımlara karşı orada oynamayı ve farklı skor üretme opsiyonları yaratmayı öğrenmeli galatasaraylı oyuncular. bu da biraz zaman alacak. temenni edelim ki; galatasaray kendi ''kontrollü kaosunu'' yaratabilsin ve dinamik yapısıyla geçiş döneminden en az hasarla çıksın.