1847
loser falan değildi. galatasaray'ın 2. fatih terim döneminden sonra içine girdiği zor zamanların oyuncusuydu. yanında batista, ovidiu petre, saidou, bitik hakan yakın, genç mehmet güven, bitik conceicao, sağbek fakat zaman zaman da ortasahada kendine yer bulan cihan haspolatlı, bitik marek heinz, nadiren de olsa saman alevi gibi parlayan volkan arslan, pek de oynama imkanı bulamayan altan aksoy, bitik okan buruk, 23 yaşında genç yıldız diye transfer edilen carrusca, junichi inamoto, kazma topal, altyapıdan çıkan potansiyel yıldız adayı oğuz sabankay, kronik sakat linderoth, ahmed barusso, barış özbek, bonservisi elinde olduğu halde kimsenin almaya yanaşmadığı ve efsane kaptan bülent korkmaz'ın başımıza sardığı mustafa sarp filan oynuyordu bu adamın. arkasındakilere değinmedim daha tamaslar, bouzidler falan. karanlık yıllardı o yıllar. neyse.. ofansif ortasaha olmasına, yüksek bir rakamla transfer olduğu beşiktaş'ta bekleneni veremediği halde ve çoğu emsalinin serbest düşüşe geçtiği böyle zamanlarda adeta küllerinden doğup kendini galatasaray'da yeniden inşa etti. sakatlandığında ya da oyunda olmadığında eksikliği çabuk hissedilirdi. adam eksiltirdi, uzaktan şutları vardı, teknik kapasitesi yüksek bir oyuncuydu. bazı huylarını seversin sevmezsin ama durum buydu nazarımızda.