274
mevcut durumda gayet makul olan eylem. galatasaray'ı bırakmak tamam saçma olabilir ama askıya almak çok mantıklı. bi kere kulübün yöneticilerini sevmiyorum, teknik heyetini de sevmiyorum, birkaçı dışında* futbolcuların hiçbirini sevmiyorum. maçları stada gitmeyi bırak televizyondan bile takip etmiyorum. etsem de izlediğimden zevk almıyorum. yendiğimizde heyecanlanmıyorum, yenildiğimizde üzülmüyorum. üzülen varsa gülerim gerçekten. ağlayan falan varsa hatta :d :d
böyle takım mı olur lan.
koskoca galatasaray'ın geldiği duruma bak. hayır bi takım kötü olur eyvallah da bazı insanların elinde oyuncak olması kabul edilir bir durum değil.
ben liseden mezun oldum, üniversiteye hazırlandım, kazandım, üniversiteyi binbir zorlukla bitirdim, askere gittim geldim, iş aradım, iş buldum, yıllardır da çalışıyorum. dönüp arkama bakıyorum aylar, mevsimler, yıllar geçmiş sabri hâlâ bu takımda aq. lisede de bu adamla dalga geçiyoduk, üniversitede de geçtik, şimdi de geçiyoruz. ben kendimi bildim bileli bu adamla dalga geçiyoruz. adam inatla gitmiyor bu takımdan. kendisi gitmediği gibi gönderilmiyo da. gitsene kardeşim. hakan şükür gitti bu takımdan, popescu gitti, hagi futbolu bıraktı gitti, fatih terim seksen kere gitti, drogba bile gitti sen niye gitmiyorsun olm?
kulüp başkanı desen yolda görsem tipten polise ihbar ederim. başkan dediğin biraz asil olur asil. bak faruk süren'e, ünal başgana.. adnan polat'ın bile bi ağırlığı vardı. adamda bir ses vardı sanırsın gökten vahiy geliyo. o ne ses tonuydu yarabbi. sokakta öksürse yağmur yağacak ıslanmayalım diye eve kaçardınız. bi de dursun özbek'e bakıyosun adam takım elbise giyiyo paçalar gelinlik gibi. sen daha terzini yönetemiyosun kulübü nasıl yöneticeksin ibiş.
teknik direktörler hakkında konuşmak bile istemiyorum. hoca hoca değil özel bankada çalışan saha satış elemanı. 2 ay hedef tutturamayan gidiyo takımdan. birisi geliyo "takımı baştan aşağıya değiştiricem, yeni bi yapılanmaya giricez, her şey çok farklı olucak" falan bi bakıyosun 2 hafta sonra kendisi değişmiş takım aynı duruyo. birisi geliyo "bu kara bulut falan değil sis, pus" diyo hop iki hafta sonra kendisi toz olmuş. ya bi tanesi "bütün zaferler gökyüzüne" diye geldi kafamızı yerden kaldıramadık aq. en sevdiğim de işler kötü gidince "enkaz devraldım." diyen teknik direktör :d. bu lafın hiç "enkaz devralıcam.", "enkaz devralıyorum." versiyonunu duyamazsınız. hep imza atıp takımın başına geçtikten sonra söylenir bu. "enkaz devraldım." iyi b*k yedin :d
şimdi size enkaz devralmakla ilgili kısa bir hikayemi anlatıcam.
şaka şaka. hikaye anlatıcam ama enkaz devralmakla ilgili değil. enkaz devralmakla ilgili bi hikayem olsa da anlatmazdım zaten. öyle hikaye mi olur lan.
- geçen yine enkaz devralıyorum..
neyse.
beni tanıyanlar bilir yakışıklı değil ama sempatik biriyim. karizmatik değil ama çekici. maço değil ama sert. hırçın, deli dolu ve biraz da seksi. photoshoplu fotoğraflarımın instagram'da en az 100 like'ı var. shop'tan anlarım yani. ama benden daha çok anlayanlar varmış. onu da gördüm.
yine efsane fotoğraflarımdan birini paylaşmamın akabinde yeni takip istekleri -her zaman olduğu gibi- almıştım. seçici bir insan olduğum için 12 takip talebinin yalnızca 11'ini kabul etmiştim. bi tanesi zaten hamzaicgiyim tarzı bi hesaptı adını tam hatırlamıyorum şu an, onu reddettim. takip edenlerden bir tanesi biraz ilgimi çekmişti doğrusu. masmavi bir çift göz, sapsarı saçlar, pespembe yanaklar, kız tam bir japon anime karakteri. böyle hesaplara her zaman temkinli yaklaşırım fake olma ihtimali yüzünden. fakat gerek paylaştığı 3.816 fotoğraf olsun gerek yalnızca tuvalete girerken ara vermek zorunda kaldığı anlık hikayeler olsun hesap "ben gerçeğim" diye bağırıyordu adeta. hadi tuttuğu takımı da siz tahmin edin. tabiki de "galatasaray'mmm <3". yalnız kız harbiden güzeldi gençler fotoğraflarını hızlı hızlı geçerken elimin titremesinden yanlışlıkla en az 33 fotoğrafını beğendim. takip isteğini kabul ettikten sonra kızlara karşı her zaman kullanmış olduğum taktik gereği 4 saniye bekledikten sonra mesaj attım. çünkü daha erken atarsam kızın şımarma ihtimali var. 4 saniye bu yüzden çok önemli. siz de not alabilirsiniz bu taktiği.
mevzuya hemen galatasaray'dan girdim. galatasaray'ın benim için bir yaşam tarzı olduğundan, maçları televizyondan izlemekten nefret ettiğimden, her maç stadda olmazsam hayatın anlamsızlaştığından bahsettim. kombinemin hangi bloktan olduğunu sordu. ters köşe yapmıştı. "hiç kombinem olmadı ki :d:d:d" diyemediğim için mevcut yönetime karşı olduğumdan kombine almadığımı söyledim. bu sefer en son gittiğim maçı sordu. kız podolski gibi sürekli kalemi yokluyordu. hemen düşünmeye başladım. 3-1 kazandığımız antalya maçı*. hayır o maçı televizyondan izlemiştim. muslera'nın etoo'yu pazara gönderişi hâlâ dün gibi aklımda hehe. olcan'ın gol attığı fenerbahçe derbisi* desen o zaten kadıköy'de oynandı. 1-1'lik schalke maçı*? yok neuchatel xamax aq. en son hangi maça gittiğimi ben bile merak etmiştim. kız gerçekten çetin ceviz çıkmıştı. hemen passo.com.tr'ye girip en son aldığım bilete bakacaktım ki passo şifremi unutmuşum. bi an ulan acaba passolig kartım yok mu benim diye ben bile şüpheye düştüm aq.
kız beni beklemekten sıkılmış olacak ki kendisi başladı anlatmaya. bunların bi grubu mu ne varmış her maça gidiyolarmış falan. gittiği deplasmanları, forma koleksiyonlarını, futbolcularla çekildiği fotoğrafları her şeyi anlattı. ben de ona hemen "biz de boş adam değiliz." dercesine emre çolak'la olan fotoğrafımı gösterdim. o da sinemada tesadüfen denk gelmiştik yoksa maçta falan değil.* hatun tam bir galatasaray manyağıydı yalnız.
bu arada kızın çok güzel olduğunu söylemiş miydim.
günlerce edilen muhabbetten sonra artık görüşme konusunu yavaş yavaş gündeme getirmeye başlamıştım. fakat kız görüşmeye bir türlü sıcak bakmıyordu. sürekli "bizim grupla şuraya gidicez", "bizim grubun yemeği var" gibi bahaneler üretiyordu. gruplarında sözlükten yazarlar da var ama kim olduklarını söylemicem hehe. neyse güç bela kızı bi kahve içmek için ikna ettim. bu da ikinci taktik arkadaşlar. bunu da not edebilirsiniz. bi kıza buluşma teklif edilmez kahve içme teklif edilir. daha cool duruyor. bu taktikle her ay 5 kızla buluşabilirsiniz. yanlış duymadınız 5 kız. çünkü her 84 kızdan 5'i bu teklifi kabul ediyor. yani önce 84 kız bulmanız lazım teklif etmek için. her neyse.
büyük gün geldi çattı.
istiklal caddesinin başındaki burger king'in önünde bekliyorum. evet.hepinizin anladığı üzere bu da bir diğer taktiğimiz. burger king'in önü. buluşmak için daima burayı seçiyoruz. bunun aslında belli bi nedeni yok. ilk defa bi kızla buluştuğumda bana orayı söylemişti. ben de herkesi oraya çağırıyorum aq. alışkanlık işte. neyse siz yine de not edin. 1 saat falan bekledim. tabi sonuçta benle buluşuyor hazırlanmasının saatler sürmesi çok normal derken telefon çaldı. hemen telefonu açıp kafamı kaldırıp karşıya bakmaya başladım. arkada fon müziği çalmaya başlamıştı bile. allah'ım sonunda geliyordu.
ben: alo. geldin mi?
sarı saçlı mavi gözlü pembe yanaklı anime kız: evet, geldim. nerdesin?
b: kapının önündeyim. hani nerdesin göremiyorum hehe.
ssmgpyak: tamam ben seni gördüm :)
gençler gözlerimi kısıp tam geldiği yöne doğru dikkatlice baktım. karşıdan bir grup geliyor. önce bana anlattığı gruptaki arkadaşlarıyla beraber geldi sandım. "ulan bunlar hiç ayrılmıyolar galiba." diye düşünürken farkettim meğer kız tek başınaymış aq. hepsi bi kişiymiş yani. tek başına ordu gibi üzerime geliyor kız. ben sibel can diyetiyle ayda 8 kilo vereni gördüm ama photoshop diyetiyle haftada 45 kilo vereni görmemiştim. bu gözler onu da gördü. hani her sene galatasaray bu sezon tam 30 bin / 40 bin kombine sattı falan diye haberler yapılıyor ya. 20 bini zaten bu kıza ait. ya fotoğraflarda sadece kafasının gözüküyor olmasından kıllanmıştım da bu kadarına ihtimal vermemiştim. suç biraz da bende yani. yeni formam diye resim koymuş formanın yakaları var bi tek. tamam herkes mükemmel olmak zorunda değil. benim de kusurlarım var. benim de boyum 1.43 ama ben uzun gözükeyim diye fotoğraf çekilirken yanımdakilere "siz diz çökün" demiyorum. birazcık eğiliyolar sadece. hafif dizlerini kırsalar yeter. neden insanları kandırayım ki. neyse ben bunu görür görmez buluşmak için ne kadar yanlış bir yer seçimi yaptığımı farkedip hemen burger king'in kapısının önünden tek adımda karşıdaki midyecinin yanına sıçradım. triple double xxxxl menü falan yerine en azından bi kaç midye yer gideriz dedim. can havliyle bunu düşündüm. gerçi aslında ilk midyeci rolü yapıp kızı tanımamazlıktan gelerek olaya kökten çözüm getirmeyi düşündüm ama anlar diye vazgeçtim.
sonra tokalaştık, sarıldık falan derken "nevizade'ye gidelim hadi." dedi. şöyle bi tek gözümü kapatıp kıza baktım. içimden hesap yapıyorum nevizade sokağına sığar mı diye. onu yapmadım tabi o kadar da hayvan değiliz. "tamam." dedim. bunun son günümüz olduğunu düşünerek kendimi motive ettim sürekli. ya aslında beni yanlış tanımanızı da istemem gençler mesele kilo falan değil ama resmen başkasıyla takılıyorum aq. günlerce bi kızla konuşup randevu ayarlayıp görüşmeye başkasının geldiğini düşünsenize. mevzu bu yani. neyse uzatmiyim en sonunda mecburen 5 dakikalığına galatasaraylılığımı askıya aldım ve "sana bir şey itiraf edicem, ben aslında fenerbahçeli'yim." dedim. "hahah sorun yok benim için insan olman önemli ama ben de sana bir şey itiraf edicem ben kısalardan hoşlanmıyorum." dedi.* direk bunu söyledi. ben sırf sen üzülme diye "abi kuran çarpsın üst katta yerimiz yok. zaten bina ahşap abi :((" diye ağlayan mekan sahiplerini duyma diye mekan dışına konan masalardan yer ayırtmışım senin yaptığına bak. ulan ben bu lafa bir içerledim. ya hiç utanması da yok bu cümleyi kurarken çatalında 8 tane patates kızartması vardı. zaten toplam 13 patatesle servis ediliyo o kızartma. ya sen 3 hamburgerin birini ayranla birini kolayla birini de kuru kuru yemedin mi az önce karşımda. bana nasıl kısa diyebilirsin. mekan sahibi bizim adisyonu hesaplayabilmek için istanbul üniversitesi matematik bölümü mezunu kuzenini aramadı mı gözümüzün önünde. o adisyon hayatında o kadar çarpı işareti görmüş müdür acaba. bizim adisyonu gören o masada yemek yedik değil batak oynadık sanar aq. ya kredi kartımı pos cihazından geçirdik makineden boş akbil sesi çıktı. bankadan mesaj geldi telefonuma "yemek harcamanızı taksit yapalım mı" diye. bana kısa demeden önce hatıra olsun diye birlikte çekildiğimiz selfiede neden benim olmadığımı açıkla. şimdi bile sinirlerim bozuldu aq.
kurban olduğum yüce rabb'ime o an orada diz çöküp beni bu kadar karizmatik, zeki, sempatik ve seksi yaratabilmek için boyumdan kısmış olmasına şükrettim. boyum 1.50'nin üstünde olsa belki de bi enkaz devralıcaktık.
şaka maka enkaz devralmakla ilgili hikayem varmış lan.
böyle takım mı olur lan.
koskoca galatasaray'ın geldiği duruma bak. hayır bi takım kötü olur eyvallah da bazı insanların elinde oyuncak olması kabul edilir bir durum değil.
ben liseden mezun oldum, üniversiteye hazırlandım, kazandım, üniversiteyi binbir zorlukla bitirdim, askere gittim geldim, iş aradım, iş buldum, yıllardır da çalışıyorum. dönüp arkama bakıyorum aylar, mevsimler, yıllar geçmiş sabri hâlâ bu takımda aq. lisede de bu adamla dalga geçiyoduk, üniversitede de geçtik, şimdi de geçiyoruz. ben kendimi bildim bileli bu adamla dalga geçiyoruz. adam inatla gitmiyor bu takımdan. kendisi gitmediği gibi gönderilmiyo da. gitsene kardeşim. hakan şükür gitti bu takımdan, popescu gitti, hagi futbolu bıraktı gitti, fatih terim seksen kere gitti, drogba bile gitti sen niye gitmiyorsun olm?
kulüp başkanı desen yolda görsem tipten polise ihbar ederim. başkan dediğin biraz asil olur asil. bak faruk süren'e, ünal başgana.. adnan polat'ın bile bi ağırlığı vardı. adamda bir ses vardı sanırsın gökten vahiy geliyo. o ne ses tonuydu yarabbi. sokakta öksürse yağmur yağacak ıslanmayalım diye eve kaçardınız. bi de dursun özbek'e bakıyosun adam takım elbise giyiyo paçalar gelinlik gibi. sen daha terzini yönetemiyosun kulübü nasıl yöneticeksin ibiş.
teknik direktörler hakkında konuşmak bile istemiyorum. hoca hoca değil özel bankada çalışan saha satış elemanı. 2 ay hedef tutturamayan gidiyo takımdan. birisi geliyo "takımı baştan aşağıya değiştiricem, yeni bi yapılanmaya giricez, her şey çok farklı olucak" falan bi bakıyosun 2 hafta sonra kendisi değişmiş takım aynı duruyo. birisi geliyo "bu kara bulut falan değil sis, pus" diyo hop iki hafta sonra kendisi toz olmuş. ya bi tanesi "bütün zaferler gökyüzüne" diye geldi kafamızı yerden kaldıramadık aq. en sevdiğim de işler kötü gidince "enkaz devraldım." diyen teknik direktör :d. bu lafın hiç "enkaz devralıcam.", "enkaz devralıyorum." versiyonunu duyamazsınız. hep imza atıp takımın başına geçtikten sonra söylenir bu. "enkaz devraldım." iyi b*k yedin :d
şimdi size enkaz devralmakla ilgili kısa bir hikayemi anlatıcam.
şaka şaka. hikaye anlatıcam ama enkaz devralmakla ilgili değil. enkaz devralmakla ilgili bi hikayem olsa da anlatmazdım zaten. öyle hikaye mi olur lan.
- geçen yine enkaz devralıyorum..
neyse.
beni tanıyanlar bilir yakışıklı değil ama sempatik biriyim. karizmatik değil ama çekici. maço değil ama sert. hırçın, deli dolu ve biraz da seksi. photoshoplu fotoğraflarımın instagram'da en az 100 like'ı var. shop'tan anlarım yani. ama benden daha çok anlayanlar varmış. onu da gördüm.
yine efsane fotoğraflarımdan birini paylaşmamın akabinde yeni takip istekleri -her zaman olduğu gibi- almıştım. seçici bir insan olduğum için 12 takip talebinin yalnızca 11'ini kabul etmiştim. bi tanesi zaten hamzaicgiyim tarzı bi hesaptı adını tam hatırlamıyorum şu an, onu reddettim. takip edenlerden bir tanesi biraz ilgimi çekmişti doğrusu. masmavi bir çift göz, sapsarı saçlar, pespembe yanaklar, kız tam bir japon anime karakteri. böyle hesaplara her zaman temkinli yaklaşırım fake olma ihtimali yüzünden. fakat gerek paylaştığı 3.816 fotoğraf olsun gerek yalnızca tuvalete girerken ara vermek zorunda kaldığı anlık hikayeler olsun hesap "ben gerçeğim" diye bağırıyordu adeta. hadi tuttuğu takımı da siz tahmin edin. tabiki de "galatasaray'mmm <3". yalnız kız harbiden güzeldi gençler fotoğraflarını hızlı hızlı geçerken elimin titremesinden yanlışlıkla en az 33 fotoğrafını beğendim. takip isteğini kabul ettikten sonra kızlara karşı her zaman kullanmış olduğum taktik gereği 4 saniye bekledikten sonra mesaj attım. çünkü daha erken atarsam kızın şımarma ihtimali var. 4 saniye bu yüzden çok önemli. siz de not alabilirsiniz bu taktiği.
mevzuya hemen galatasaray'dan girdim. galatasaray'ın benim için bir yaşam tarzı olduğundan, maçları televizyondan izlemekten nefret ettiğimden, her maç stadda olmazsam hayatın anlamsızlaştığından bahsettim. kombinemin hangi bloktan olduğunu sordu. ters köşe yapmıştı. "hiç kombinem olmadı ki :d:d:d" diyemediğim için mevcut yönetime karşı olduğumdan kombine almadığımı söyledim. bu sefer en son gittiğim maçı sordu. kız podolski gibi sürekli kalemi yokluyordu. hemen düşünmeye başladım. 3-1 kazandığımız antalya maçı*. hayır o maçı televizyondan izlemiştim. muslera'nın etoo'yu pazara gönderişi hâlâ dün gibi aklımda hehe. olcan'ın gol attığı fenerbahçe derbisi* desen o zaten kadıköy'de oynandı. 1-1'lik schalke maçı*? yok neuchatel xamax aq. en son hangi maça gittiğimi ben bile merak etmiştim. kız gerçekten çetin ceviz çıkmıştı. hemen passo.com.tr'ye girip en son aldığım bilete bakacaktım ki passo şifremi unutmuşum. bi an ulan acaba passolig kartım yok mu benim diye ben bile şüpheye düştüm aq.
kız beni beklemekten sıkılmış olacak ki kendisi başladı anlatmaya. bunların bi grubu mu ne varmış her maça gidiyolarmış falan. gittiği deplasmanları, forma koleksiyonlarını, futbolcularla çekildiği fotoğrafları her şeyi anlattı. ben de ona hemen "biz de boş adam değiliz." dercesine emre çolak'la olan fotoğrafımı gösterdim. o da sinemada tesadüfen denk gelmiştik yoksa maçta falan değil.* hatun tam bir galatasaray manyağıydı yalnız.
bu arada kızın çok güzel olduğunu söylemiş miydim.
günlerce edilen muhabbetten sonra artık görüşme konusunu yavaş yavaş gündeme getirmeye başlamıştım. fakat kız görüşmeye bir türlü sıcak bakmıyordu. sürekli "bizim grupla şuraya gidicez", "bizim grubun yemeği var" gibi bahaneler üretiyordu. gruplarında sözlükten yazarlar da var ama kim olduklarını söylemicem hehe. neyse güç bela kızı bi kahve içmek için ikna ettim. bu da ikinci taktik arkadaşlar. bunu da not edebilirsiniz. bi kıza buluşma teklif edilmez kahve içme teklif edilir. daha cool duruyor. bu taktikle her ay 5 kızla buluşabilirsiniz. yanlış duymadınız 5 kız. çünkü her 84 kızdan 5'i bu teklifi kabul ediyor. yani önce 84 kız bulmanız lazım teklif etmek için. her neyse.
büyük gün geldi çattı.
istiklal caddesinin başındaki burger king'in önünde bekliyorum. evet.hepinizin anladığı üzere bu da bir diğer taktiğimiz. burger king'in önü. buluşmak için daima burayı seçiyoruz. bunun aslında belli bi nedeni yok. ilk defa bi kızla buluştuğumda bana orayı söylemişti. ben de herkesi oraya çağırıyorum aq. alışkanlık işte. neyse siz yine de not edin. 1 saat falan bekledim. tabi sonuçta benle buluşuyor hazırlanmasının saatler sürmesi çok normal derken telefon çaldı. hemen telefonu açıp kafamı kaldırıp karşıya bakmaya başladım. arkada fon müziği çalmaya başlamıştı bile. allah'ım sonunda geliyordu.
ben: alo. geldin mi?
sarı saçlı mavi gözlü pembe yanaklı anime kız: evet, geldim. nerdesin?
b: kapının önündeyim. hani nerdesin göremiyorum hehe.
ssmgpyak: tamam ben seni gördüm :)
gençler gözlerimi kısıp tam geldiği yöne doğru dikkatlice baktım. karşıdan bir grup geliyor. önce bana anlattığı gruptaki arkadaşlarıyla beraber geldi sandım. "ulan bunlar hiç ayrılmıyolar galiba." diye düşünürken farkettim meğer kız tek başınaymış aq. hepsi bi kişiymiş yani. tek başına ordu gibi üzerime geliyor kız. ben sibel can diyetiyle ayda 8 kilo vereni gördüm ama photoshop diyetiyle haftada 45 kilo vereni görmemiştim. bu gözler onu da gördü. hani her sene galatasaray bu sezon tam 30 bin / 40 bin kombine sattı falan diye haberler yapılıyor ya. 20 bini zaten bu kıza ait. ya fotoğraflarda sadece kafasının gözüküyor olmasından kıllanmıştım da bu kadarına ihtimal vermemiştim. suç biraz da bende yani. yeni formam diye resim koymuş formanın yakaları var bi tek. tamam herkes mükemmel olmak zorunda değil. benim de kusurlarım var. benim de boyum 1.43 ama ben uzun gözükeyim diye fotoğraf çekilirken yanımdakilere "siz diz çökün" demiyorum. birazcık eğiliyolar sadece. hafif dizlerini kırsalar yeter. neden insanları kandırayım ki. neyse ben bunu görür görmez buluşmak için ne kadar yanlış bir yer seçimi yaptığımı farkedip hemen burger king'in kapısının önünden tek adımda karşıdaki midyecinin yanına sıçradım. triple double xxxxl menü falan yerine en azından bi kaç midye yer gideriz dedim. can havliyle bunu düşündüm. gerçi aslında ilk midyeci rolü yapıp kızı tanımamazlıktan gelerek olaya kökten çözüm getirmeyi düşündüm ama anlar diye vazgeçtim.
sonra tokalaştık, sarıldık falan derken "nevizade'ye gidelim hadi." dedi. şöyle bi tek gözümü kapatıp kıza baktım. içimden hesap yapıyorum nevizade sokağına sığar mı diye. onu yapmadım tabi o kadar da hayvan değiliz. "tamam." dedim. bunun son günümüz olduğunu düşünerek kendimi motive ettim sürekli. ya aslında beni yanlış tanımanızı da istemem gençler mesele kilo falan değil ama resmen başkasıyla takılıyorum aq. günlerce bi kızla konuşup randevu ayarlayıp görüşmeye başkasının geldiğini düşünsenize. mevzu bu yani. neyse uzatmiyim en sonunda mecburen 5 dakikalığına galatasaraylılığımı askıya aldım ve "sana bir şey itiraf edicem, ben aslında fenerbahçeli'yim." dedim. "hahah sorun yok benim için insan olman önemli ama ben de sana bir şey itiraf edicem ben kısalardan hoşlanmıyorum." dedi.* direk bunu söyledi. ben sırf sen üzülme diye "abi kuran çarpsın üst katta yerimiz yok. zaten bina ahşap abi :((" diye ağlayan mekan sahiplerini duyma diye mekan dışına konan masalardan yer ayırtmışım senin yaptığına bak. ulan ben bu lafa bir içerledim. ya hiç utanması da yok bu cümleyi kurarken çatalında 8 tane patates kızartması vardı. zaten toplam 13 patatesle servis ediliyo o kızartma. ya sen 3 hamburgerin birini ayranla birini kolayla birini de kuru kuru yemedin mi az önce karşımda. bana nasıl kısa diyebilirsin. mekan sahibi bizim adisyonu hesaplayabilmek için istanbul üniversitesi matematik bölümü mezunu kuzenini aramadı mı gözümüzün önünde. o adisyon hayatında o kadar çarpı işareti görmüş müdür acaba. bizim adisyonu gören o masada yemek yedik değil batak oynadık sanar aq. ya kredi kartımı pos cihazından geçirdik makineden boş akbil sesi çıktı. bankadan mesaj geldi telefonuma "yemek harcamanızı taksit yapalım mı" diye. bana kısa demeden önce hatıra olsun diye birlikte çekildiğimiz selfiede neden benim olmadığımı açıkla. şimdi bile sinirlerim bozuldu aq.
kurban olduğum yüce rabb'ime o an orada diz çöküp beni bu kadar karizmatik, zeki, sempatik ve seksi yaratabilmek için boyumdan kısmış olmasına şükrettim. boyum 1.50'nin üstünde olsa belki de bi enkaz devralıcaktık.
şaka maka enkaz devralmakla ilgili hikayem varmış lan.