8
kesinlikle hem galatasaray'ımızın hem de türk futbolunun kurtuluşu olan şey. bu arada illa yabancı olmak zorunda değil alacak kişi/şirket yerli de olabilir. sebebini çok basit bir mantıkla izah edelim;
şimdi öncelikle bir şirketin amacı kar maksimizasyonudur ve varlığını sonsuza dek bu amaçla sürdürmeyi hedefler. bunu spor kulübü özelinde düşünürsek kar etme amacının yanında sosyal amaçlar da taşıyabilir-ki taşıması gerekir- ve elde ettiği karın bir kısmını bu sosyal amaçlar için kullanır. bunlara gençleri spora yönlendirmek, uluslararası düzeyde sporcu yetiştirmek gibi örnekler verilebilir. yani hiçbir şirket kendi elitlerini mutlu etmek, dedeleri gönlünü eylemek gibi değerler üzerinden yürümez. şirketin sahibinin şahıs olduğunu varsayarsak alacağı kararların büyük bir kısmı iktisadi ve dolayısıyla mantıklı olacaktır. yani eğer galatasaray bir fon tarafından yönetiliyor olsaydı bizim içimizi acıtan ontivero, hajrovic, yiğit gökoğlan, tarık çamdal, grosskreutz, pandev, donk gibi saçma sapan transferlerim hiçbirisi yapılmazdı. bunun yanında kronik sakat serdar aziz alınmaz, tolga ciğerciye o yıllık ücretler verilmezdi. bu gibi örnekleri çoğaltmak mümkün.
şimdi gelelim mevcut sistemin sıkıntılarına. öncelikle gelen yönetim popülist olmaya, har vurup harman savurmaya mecburdur. 3 yıllığına seçildiğin bir yerde hem mali durumunu düzeltip hem de başarı yakalamak çok düşük bir ihtimal. bu durum saçma transferler, yedirilen komisyonlar gibi sonuçları beraberinde getiriyor. bunun yanında kurumsal hafıza denilen şeyden mahrum kalıyorsun. yoksa 112 yıllık bir kulübün grosskreutz hatasını yapmasını başka nasıl açıklayabiliriz? yeni yönetim geliyor hoop bütün kurumsal hafıza sıfırlanıyor ve bütün hatalar tekrar yapılıyor.
demem o ki sadece galatasaray değil bütün spor kulüpleri şirketleşmeli ve derkenlerin hegomonyasından kurtarılmalıdır. yoksa futbol türkiyedeki en denetimsiz rant kapısı olmaya devam eder ve biz taraftarlar da kendimizi paralamaya devam ederiz.
şimdi öncelikle bir şirketin amacı kar maksimizasyonudur ve varlığını sonsuza dek bu amaçla sürdürmeyi hedefler. bunu spor kulübü özelinde düşünürsek kar etme amacının yanında sosyal amaçlar da taşıyabilir-ki taşıması gerekir- ve elde ettiği karın bir kısmını bu sosyal amaçlar için kullanır. bunlara gençleri spora yönlendirmek, uluslararası düzeyde sporcu yetiştirmek gibi örnekler verilebilir. yani hiçbir şirket kendi elitlerini mutlu etmek, dedeleri gönlünü eylemek gibi değerler üzerinden yürümez. şirketin sahibinin şahıs olduğunu varsayarsak alacağı kararların büyük bir kısmı iktisadi ve dolayısıyla mantıklı olacaktır. yani eğer galatasaray bir fon tarafından yönetiliyor olsaydı bizim içimizi acıtan ontivero, hajrovic, yiğit gökoğlan, tarık çamdal, grosskreutz, pandev, donk gibi saçma sapan transferlerim hiçbirisi yapılmazdı. bunun yanında kronik sakat serdar aziz alınmaz, tolga ciğerciye o yıllık ücretler verilmezdi. bu gibi örnekleri çoğaltmak mümkün.
şimdi gelelim mevcut sistemin sıkıntılarına. öncelikle gelen yönetim popülist olmaya, har vurup harman savurmaya mecburdur. 3 yıllığına seçildiğin bir yerde hem mali durumunu düzeltip hem de başarı yakalamak çok düşük bir ihtimal. bu durum saçma transferler, yedirilen komisyonlar gibi sonuçları beraberinde getiriyor. bunun yanında kurumsal hafıza denilen şeyden mahrum kalıyorsun. yoksa 112 yıllık bir kulübün grosskreutz hatasını yapmasını başka nasıl açıklayabiliriz? yeni yönetim geliyor hoop bütün kurumsal hafıza sıfırlanıyor ve bütün hatalar tekrar yapılıyor.
demem o ki sadece galatasaray değil bütün spor kulüpleri şirketleşmeli ve derkenlerin hegomonyasından kurtarılmalıdır. yoksa futbol türkiyedeki en denetimsiz rant kapısı olmaya devam eder ve biz taraftarlar da kendimizi paralamaya devam ederiz.