2
tbf.tv ekranlarından yayınlanacak olan maç. rabbim abdi ipekçi'nin üzerindeki router'a zeval getirmesin ne diyeyim...
rakiple bu sezon üçüncü kez karşılaşıyoruz. sezonun ilk yarısındaki maç onların da bizim de krizde olduğumuz bir döneme denk gelmişti. onlar koçları ile sorun yaşıyorlardı ki zaten o maçtan bir hafta sonra fikstürün ortasına gelindiğinde yollarını ayırdılar. biz de traore gerçeği ile tanışmış, sezon başındaki tempolu oyunu arar vaziyetteydik. 6 sayı farkla kazanmayı bilmiştik. iki hafta önce oynanan maça ise iki takım da istim üzerinde çıkmıştı, ikinci yarıdaki müthiş oyunumuzla 13 sayı fark atmayı başarmıştık.
rakip takım hakkında birşeyler yazmak yerine iki hafta önceki yazıya referans verelim.
(bkz: #2145703)
bizde ise bu haftanın gündemi yvonne anderson'un takımdan ayrılması oldu. chicago sky ile antreman kampı sözleşmesi imzaladığı haberi ortaya çıktıktan sonra çok da süpriz olmadı aslında, çünkü olası bir finale çıkma durumunda mayıs sonuna kadar uzayabilecek bir fikstür boyunca istanbul'da kalması antreman kampını kaçırıp wnba sezonunu ıskalayacaktı. kulüpten yapılan "izinsiz bir şekilde ayrıldı" temalı haber ise bir dejavu'dan öteye geçemedi. bu sezon yvonne, geçen sezon loyd, daha önce kelsey bone, daha da önce sancho... liste tamika catchings'e kadar gider...
her sezon "tam da bu zamanlarda" sezonun yıldız isimlerinden biri artık ne hikmetse takımı yüzüstü bırakıp(!) gidiyor. zaman ve isimler değişse de senaryo hiç değişmiyor. ve nasıl oluyorsa oluyor, birileri hep suçu gitmiş olan sporcunun üzerine atıp işin içinden çıkıyor. geçen sezon loyd'un kaçışı(!) doğru dürüst hücum edemeyen kadronun fişini çekmiş, ekrem hoca'ya vurulan son darbe olmuştu. bu sezon tam da hoca traore ısrarından vazgeçip rakibi boğan yvonne-mou ikilisine dönmüşken bu gidiş muhtemelen yarı finalde çakılıp kalmamıza sebep olacak. gerçi bu da daha uzun ve sinkaflı bir yazı konusu ya...
onun dışında son haftaların yıldızı vitola, her maç üzerine koyarak gidiyor. masha seviyeyi biraz daha yükseltiyor. cansu desen hiç olmadığı kadar hırslı oynuyor bu aralar. üçüne yine çok büyük iş düşecek, özellikle hücuma katkı anlamında. çünkü deniz ve pınar'dan bu alanda ne alabileceğimiz belirsiz. kaptan bu sezon birçok maçta 20 sayılara falan çıkıp kazanırdıysa çok uzun zamandır zorlama dış şutlar haricinde kolay kolay potayı denemiyor, her maç 6-7 asistten aşağı düşmese de mou'ya insiyatifi bırakmayı tercih ediyor. belki onun tercihi, belki taktiksel bir durum orasını bilemiyorum. yine de gerek savunmada gerekse takıma kaptanlık yapma anlamında müthiş işlere devam ediyor.
eurocup yarı finalinden sonra yvonne-mou ikilisi ile sezon başındaki o çılgın atıp 90 sayı ortalama tutturan hüviyetimize geri dönmüştük. hafta arası oynanan osmaniye maçı rakibin kalibresinden dolayı çok da gerçek bir test sayılmazdı. bugün yvonne'nin yokluğunda takımın o skoru bulup bulamayacağı konusunda ciddi bir sınav olacak. mücadeleden yana bir saniye bile şüphe olmasa da açıkçası sezon başlarken ilk üçe yazdığım hatay karşısında skoru lehimizde tutmakta sorun yaşamamız ihtimal dahilinde.
o değil de akşamdan kalma uyanmışım, izin günüm. pırıl pırıl bir hava, mustafa denizli edasıyla maçı kafamda oynamışım falan. o anda aklıma astou traoe geldi, şöyle bir yutkundum. şu an bile paralel evrende bir yerlerde steps yapıyor olabilir....
(bkz: bugün günlerden galatasaray)
rakiple bu sezon üçüncü kez karşılaşıyoruz. sezonun ilk yarısındaki maç onların da bizim de krizde olduğumuz bir döneme denk gelmişti. onlar koçları ile sorun yaşıyorlardı ki zaten o maçtan bir hafta sonra fikstürün ortasına gelindiğinde yollarını ayırdılar. biz de traore gerçeği ile tanışmış, sezon başındaki tempolu oyunu arar vaziyetteydik. 6 sayı farkla kazanmayı bilmiştik. iki hafta önce oynanan maça ise iki takım da istim üzerinde çıkmıştı, ikinci yarıdaki müthiş oyunumuzla 13 sayı fark atmayı başarmıştık.
rakip takım hakkında birşeyler yazmak yerine iki hafta önceki yazıya referans verelim.
(bkz: #2145703)
bizde ise bu haftanın gündemi yvonne anderson'un takımdan ayrılması oldu. chicago sky ile antreman kampı sözleşmesi imzaladığı haberi ortaya çıktıktan sonra çok da süpriz olmadı aslında, çünkü olası bir finale çıkma durumunda mayıs sonuna kadar uzayabilecek bir fikstür boyunca istanbul'da kalması antreman kampını kaçırıp wnba sezonunu ıskalayacaktı. kulüpten yapılan "izinsiz bir şekilde ayrıldı" temalı haber ise bir dejavu'dan öteye geçemedi. bu sezon yvonne, geçen sezon loyd, daha önce kelsey bone, daha da önce sancho... liste tamika catchings'e kadar gider...
her sezon "tam da bu zamanlarda" sezonun yıldız isimlerinden biri artık ne hikmetse takımı yüzüstü bırakıp(!) gidiyor. zaman ve isimler değişse de senaryo hiç değişmiyor. ve nasıl oluyorsa oluyor, birileri hep suçu gitmiş olan sporcunun üzerine atıp işin içinden çıkıyor. geçen sezon loyd'un kaçışı(!) doğru dürüst hücum edemeyen kadronun fişini çekmiş, ekrem hoca'ya vurulan son darbe olmuştu. bu sezon tam da hoca traore ısrarından vazgeçip rakibi boğan yvonne-mou ikilisine dönmüşken bu gidiş muhtemelen yarı finalde çakılıp kalmamıza sebep olacak. gerçi bu da daha uzun ve sinkaflı bir yazı konusu ya...
onun dışında son haftaların yıldızı vitola, her maç üzerine koyarak gidiyor. masha seviyeyi biraz daha yükseltiyor. cansu desen hiç olmadığı kadar hırslı oynuyor bu aralar. üçüne yine çok büyük iş düşecek, özellikle hücuma katkı anlamında. çünkü deniz ve pınar'dan bu alanda ne alabileceğimiz belirsiz. kaptan bu sezon birçok maçta 20 sayılara falan çıkıp kazanırdıysa çok uzun zamandır zorlama dış şutlar haricinde kolay kolay potayı denemiyor, her maç 6-7 asistten aşağı düşmese de mou'ya insiyatifi bırakmayı tercih ediyor. belki onun tercihi, belki taktiksel bir durum orasını bilemiyorum. yine de gerek savunmada gerekse takıma kaptanlık yapma anlamında müthiş işlere devam ediyor.
eurocup yarı finalinden sonra yvonne-mou ikilisi ile sezon başındaki o çılgın atıp 90 sayı ortalama tutturan hüviyetimize geri dönmüştük. hafta arası oynanan osmaniye maçı rakibin kalibresinden dolayı çok da gerçek bir test sayılmazdı. bugün yvonne'nin yokluğunda takımın o skoru bulup bulamayacağı konusunda ciddi bir sınav olacak. mücadeleden yana bir saniye bile şüphe olmasa da açıkçası sezon başlarken ilk üçe yazdığım hatay karşısında skoru lehimizde tutmakta sorun yaşamamız ihtimal dahilinde.
o değil de akşamdan kalma uyanmışım, izin günüm. pırıl pırıl bir hava, mustafa denizli edasıyla maçı kafamda oynamışım falan. o anda aklıma astou traoe geldi, şöyle bir yutkundum. şu an bile paralel evrende bir yerlerde steps yapıyor olabilir....
(bkz: bugün günlerden galatasaray)