• 62
    geçenlerde şöyle bir yazısına denk geldiğim ablamiz. böyle bir yazıyı yazan kadının ersin düzen ile ne işi olur merak etmiyor değilim...

    geçmiş de birgün gelecek

    geçen gün şirkette otururken bir konuk geldi. “ya ne hoş, ne efendi adam” dedim uzaktan bakarak. yanımdaki arkadaşım bana dönüp bir kaşını havaya kaldırarak, “hiç sanmam!” diye söylendi. şaşırdım. “bir adamın ne olduğunu anlamak istiyorsan yanındaki kadına bakacaksın” dedi. durdum, düşündüm. “ama” yla başlayan bir cümle kurdum. cevabı “peki ya bu kadından önceki?” oldu. haklıydı. hem de yerden göğe kadar. bir erkek olarak o bunu biliyordu ama bir kadın olarak ben bu gerçeği kabullenmekte neder zorlanıyordum?

    bir zamanlar benim de körü körüne bağlı olduğum bir inanıştı bu. sonra erkeklerin bu ölümcül hatalarına hep bir bahane bulmaya başladım. “aman kadın milleti işte! adamların yakasına yapışıyorlar!”, “gençlik hatasıdır ne yapsın!”, “başka şeylerle kendine bağlamıştır, adam kopamıyordur!”, “aşık olmuş yazık ne yapsın!” şeklinde bahaneler üretiyordum. çünkü “bu adamın kafası çalışmıyor, bu adamın tıyneti işte bu kadar, önem verdiği şeyler bunlar, bu ne ki aradığı ne olsun” demek işime gelmiyordu. erkeklerde o kadar çok özellik arıyordum ki, bir de bu kriteri eklersem ömür boyu yalnız kalacağımdan korkuyordum.

    şimdi dönüp baktığımda ise “keşke kriterlerimden hiç ödün vermeseydim, keşke doğru bildiğimden şaşmasaydım, keşke içgüdülerime kulak verseydim, keşke standartlarımı düşürmeseydim” diye çok hayıflanıyorum. yaşadıkları hiç bir şeyden pişman olmadığına samimiyetle inanan insanlara gıpta ediyorum. benim pişmanlığını duyduğum o kadar çok şey var ki! eğer bunu bir ölçü olarak alsaydım, şu ana kadar yaptığım hataların hiçbirini yapmamış olacaktım. çünkü geriye dönüp baktığımda “hata” dediklerimin, “utandıklarım”ın cv’sinin hep aynı olduğunu fark ediyorum.

    dünyadan bihaber, eğitimsiz ya da 5. sınıf üniversitelere sadece piyasaya gidenler, kültürsüz, cahil, hayatta tek emeli ün ve para kazanmak olan, çevresine duyarsız, en son model louis vuitton çantayı almak için yapmayacağı şey olmayan ama en son kültür bakanının kim olduğunu bilmeyen, ülkede ne kadar işsiz, ne kadar aç varmış umurunda dahi olmayan, 'burayı nasıl daha güzel bir dünya yaparım’a hiç kafa yormayan, vaktinin çoğunu facebook’a koyacağı profil fotoğrafını çekmekle harcayan, hayatında galeri kapısından girmemiş, en büyük kültürel aktivitesi sevgilisiyle sinemaya gitmek olan, kitap okumayı çok sevdiğini söyleyen ama bırakın bir romanı, sabah gazeteleri bile okumayan, şarkı söylemek isteyen ama ne nota ne bir enstrüman çalmayı bilen, zavallı kadın ‘cık’ lar...ve onların ağzının içine bakan, kadın diye bunları kollarına takan, çok güzeller diye peşlerinde fino köpeği gibi gezen onlardan da zavallı adamlar...

    ve bu adamlara eskaza dönüp bakmak gibi elzem bir hataya düşen biz yarım akıllılar. kız arkadaşım, müstakbel karım, ya da nikahlı karım diye bu tarz kadınlarla seneler geçirmiş bir adamın hayattan ne gibi bir beklentisi olabilir ki? bu tarz erkeklere dikkat etmeyi öğrenmek, kendimizi korumanın önemli bir yolu. çünkü bu akılsız süs bebeklerinden tatmin olabilmiş bir adam, sizin de sadece güzelliğinizin peşinde olacaktır. güzelliğiniz onu tatmin ettiği sürece varlığınızın bir değeri olacaktır. artık o görselliğe ve fiziğe sahip olmadığınızdaysa, daha genç ve tercihen maksimum düzeyde akılsız biriyle değiştirileceksiniz. çünkü bu adamı zekanızla zaten oldukça yormuş olacaksınız.

    bırakın bu adamları, bir de kendi yaşadıklarınıza bakın. hayatta hiçbir hobisi ve dünyayla hiçbir kavgası olmayan, üretmeyen bu kadınlarla yıllar geçirmiş bir adamın kendi de çok matah olmayacaktır. istediği kadar gizlemeye çalışsın, bu adam en kibar tabiriyle ‘gönlü düşük’ biri olacaktır. hiçbir şey öğrenemediği, kendisine hiçbir şey katmayan bir kadınla birlikte olmaktan mutsuzluk duymayan bu adam, ne kadar başarılı, paralı, hoş, kültürlü vesaire gözükürse gözüksün, kumaşında kalitesizlik olacaktır. uzaktan saten gibi duran ama elinize aldığınızda kötü dikişli polyester kumaştan yapıldığını fark ettiğiniz ucuz bir elbise olacaktır. ve “ne olacak canım belli olmuyor” diye giydiğinizde üzerinizde ne kadar iğreti durduğunu anladığınız bir kostüm olacaktır. her ne kadar bir çok alımlı kadın ucuz elbiseyi taşımayı başarsa da, kaliteli elbise sadece kaliteli kadına yakışır.

    herkesin seçimi kendine. ama ben sadece yaşadıklarımdan değil gördüklerimden de anladım ki, böyle adamlara artık saygı duyamıyorum. zaten hiçbir zaman duymamıştım ama artık tahammül dahi edemiyorum diyeyim. yanıma da hiç yakıştıramıyorum. bu adamların listesinde, kolunda olmak istemiyorum. hayatta aklını sadece kadınlığını kullanmak için çalıştırabilen bu zavallılarla hiçbir ortak noktam olsun istemiyorum. çünkü ben bundan çok daha iyisini hakediyorum.

    biliyorum içinizden “aman sen de, etrafta sanki çok adam var da bir de böylesini bulacağız!” diyorsunuz. bulmayın. bırakın, varsa öyle biri o sizi bulsun. çünkü gerçekten varsa öyle biri, ne kadar bekleyecekseniz de beklemeye değer. seçilen değil seçen, ailesiyle tanıştırdığı, arkadaşlarının arasına soktuğu insanın kim olduğuna, ne olduğuna, ne konuştuğuna, ne yaptığına önem veren, dikkat eden, güzel bir resme bakmak için değil güzel bir resim yapmayı öğrenmek için yanına kadınını alan, o mumla aranacak adam varsa o gelsin. yoksa da gönlü düşüklere gönül düşüreceğime, ömür boyu yalnız kalmayı tercih ederim. nasıl olsa başucumda beni avutacak bir inci aral’ım, ipod’umda interpol’um olur.'
App Store'dan indirin Google Play'den alın