• 10227
    biraz ordan biraz buradan hakkında bir kaç laf etmek istiyorum.

    son dönemlerde takımın kötü gidişi, ülkenin girdiği sorunlu psikoloji, adaletsizliklerle birlikte saldırganlaşan yazarlar dolayısıyla içeriğine yönelik eleştiriler arttı. fakat unutulmaması gereken nokta bu içeriği oluşturanın bizler olduğu...

    dedim ya oradan buradan, çok konu bütünlüğü düşünmeden yazıyorum. sezon başında #yönetimistifa diye bir başlık bu sözlüğe sabitlendi. bu gün futbolcuları, teknik adamları, sağı solu acımasızca eleştiren sözlük yazarları karşılarında görmek istedikleri ilkeli davranışı sergileyebildiler mi? yoksa iyi skorları görünce yanlışları görmezden mi geldiler?

    bizim ülkenin sorunu budur zaten ezelden beri. ufak çıkarlara tav oluruz. kömüre, oduna oy veririz. ama o oy için bizi o kömür ve oduna bilinçli olarak muhtaç bıraktıklarını göremeyiz.

    18 mart 2017 trabzonspor galatasaray maçı'nı oynadık. maçı kaybettik. belki hakemin de tesiri oldu... ama orasını geçelim, takım olarak mağlubiyeti hakettik. e abi anlamadığım şey şu, bu sporun içinde yok mu? buna niye bu kadar öfkelenip kendimizi kaybediyoruz? bilemiyorum belki kimi taraftar hayatta başaramadıklarının eksikliğini kendini özdeşleştirdiği galatasaray'ın başarısıyla gideriyor. bu başarı gelmeyince de son derece saldırgan ve agresif bir tutum sergiliyor. yapıcı insan görmekte zorlanıyorum. 2002 dünya-avrupa kupası mıydı? almanlar tokadı yiyince kendilerini eleştirdiler. hem de çok güzel eleştirdiler. yapılması gerekeni tespit ettiler. kısa, orta ama daha da çok uzun vadeli planlarını yapıp yola çıktılar. sonuçta geldikleri nokta ortada... biz saldırmaktan sorunu tespit edemiyoruz ki çözümü üretip uygulayalım... bizim kültürümüzde yapıcı eleştiri yok. büyük sıkıntı.

    tudor'a da aynı eleştirileri görüyorum. riekerink'e de aynı eleştirileri gördük. ben de dahil sözlüğün hemen %90'ının negatif görüşünü kazanmış hamza hamzaoğlu hakkında konuşalım. bu adam neden başarısız oldu? bana göre çeşitli yetenekleri olan bir teknik adam zira. üstelik de rüya gibi bir başlangıç yapmıştı. çok da iyi bir sinerji oluşturmuştu. sorun sistem. vücudun parçası olan organların artılarını kullanıp eksiklerini gidereceğine, eksik yanlarını ön plana çıkarıyor yapımız. bir kulübün ilkeleri olur. mesela galatasaray idman topçusu olsun diye jem karacan'ı transfer etmez. lazımsa alt yapıdan bir genç çıkarır as kadroya. biz kulüpteki her kararı hamza hamzaoğlu'na bıraktık. oysa o adamın futbol bilgisi görgüsü o kadar değildi. olmak zorunluluğu da yok zaten. galatasaray'ın sistemi şampiyonlar ligi seviyesinde olsa biz hamza hamzaoğlu'nun artılarından faydalanırdık. mesela şöyle bir sistem olsaydı... teknik direktör bana sağ bek lazım dese. scout ekibi, yönetim ve teknik heyet fiyat maliyet hesabıyla alınacak oyuncuyu belirlese, ama burada her zaman üst akıl olarak galatasaray yönetimi artık kendini bir sportif direktörle mi, yoksa doğrudan futbol şube sorumlusuyla mı temsil ettiriliyor o olsa... sistem olduktan sonra maliyetin de, komisyonun da denetimi kolay... lafı nereye getirmek istiyorum... galatasaray kötü planlanmış bir kadro yapısına sahip. bu kadroyu simione de yönetemez, mourinho da, klopp da... belki bu kadar çok sakatlık yaşamasak o zaman performansımız değişik olurdu. ama sakatlıklar da oyuncu seçimleriyle alakalı. ortada bir sistem yok. başarı bekleniyor. riekerink de haksız eleştirildi, prandelli de... bu adamlar ancak arsenal'de, atletico madrid'de haklı eleştirilebilirler. bu sistemde herkesin terazisi şaşar. hamza hamzaoğlu gelir adaletini kaybeder evlatçılık yapar, öteki komisyonunun peşine düşer, beriki naparsa yapsın her maç hava topundan gol yiyen takımı başarıya ulaştıramaz... kulüp maşallah dingonun ahırı. dembele diye yola çıkıp sakatlıktan top oynayamayan eren derdiyok'u alıyoruz.

    galatasaray'ın esas sorunu idaridir. bu sorun düzelmedikçe de galatasaray düzelmez. günlük başarılar olur. ama galatasaray düzelmez. şimdi iş işten geçti. imzalar atıldı. ama galatasaray'ın mal varlıklarının satışı için emlak konut ile anlaşma yapıldığı, bu anlaşmanın genel kurula sunulacağı açıklandığında bu sözlükte #yönetimistifa başlığı sabitlenmişti. ne kadar ilkeli, ne kadar vizyoner davrandık sözlük ahalisi olarak?

    bu gün her şeyi insafsızca eleştiren çoğu yazar 3-5 güzel skordan sonra tarihimizin en büyük soygununu, geleceğimizin satılmasını görmezden geldi. bu başlığın kalkmasını talep etti.

    kimse merak etmesin. galatasaray 2 kupa kazandığında bu sözlük güllük gülistanlık olur. taraftarı tatmin eden bir transfer sezonu bile bunu sağlar. ama bence çuvaldızı futbolcuya, teknik adama, diğer yazarlara, ona buna batıran herkes iğneyi de kendine batırmalı. kısa vadeli çıkarlar karşısında ne kadar ilkeliyiz? tudor'u, hamza hamzaoğlu'nu, riekerink'i, tolga ciğerci'yi eleştirirken kendimize bunu sormamız şart. belki o zaman öfkemizi kusmayı, beynimizdeki irini sözlüğe akıtmayı bırakırız. bazen ortamı çok çirkinleştiren arkadaşların geçmiş entrylerini inceliyorum. zihin berrakken o kadar güzel şeyler yazmışlar ki... üzülüyorum bu potansiyel neden daha az kullanılıyor diye. hatta geçenlerde bir tanesi hakkında tam bunu düşünürken sinan gümüş'le ilgili yazdığı tamamen yıkıcı bir eleştirisinden yola çıktığımı hatırladım. potansiyelini değerlendirmeyen adam, potansiyelini değerlendirmeyen adamı eleştiriyor dedim. napıcam? güldüm geçtim ironiye...

    konuları birbirine bağlama niyetim yok dedim ya pek. bazen de çok güzel entryler görüyorum. kimisine katılıyorum, kimisine katılmıyorum. ama entry bana düşünsel olarak konuyla ilgili önemli katkı yapıyor. hatta bakış açısı olarak da katkı yapıyor. bakış açısını, düşünce tarzını da öğreniyorum. yarın insan iletişiminde tamamen farklı bir konuda o yöntemi kullanıyorum. burada kim mutlu, kim mutsuz bilmiyorum ama kozmopolit bir ortam. benim bu kozmopolit ortam ve düşünce yapısından almayı tercih ettiğim şey bu. keyfim yerinde.

    #yönetimistifa
App Store'dan indirin Google Play'den alın