10269
kendisine, hem de doğumgününde, saygısızlık sınırlarını zorlayan söylemlerde bulunulması ayıptır. bunu bir tarafa koyalım.
ama artık size de "vefa" olayı sıkıntı vermeye başlamadı mı gerçekten? yani sene 1965 ya da 1985 değil. 2017 yılındayız. futbolcuların deliler gibi sözleşmeleri var. kazandıkları paralara inanılmaz. futbolcunun seviyesine göre karşılaştırdığınızda çin ve arabistan'dan sonra belki de en çok parayı bizden alıyorlardır. yani verdikleri hizmetin karşılığının belki de 3-4 katını kazanıyorlar.
yani bu adamlar yaptıkları için kat be kat üstünde para kazanıyorlar. ama iş vefaya geldiğinde maaşında biraz indirim istedin mi de "ama bilmem kim yapmıyor" diyebiliyorlar. böyle oyuncuların efsane mertebesine yükseltilmesi ve ne yaparsa yapsın "vefa" isimli kalkanla korunmalarına gönlüm el vermiyor. bir de benim bildiğim vefa galatasaray'a karşı olur arkadaş. futbolcular galatasaray'a karşı vefalı olmakla yükümlüdürler. galatasaray zaten hem maddi hem de manevi olarak bu futbolculara hak ettiklerinin kat be kat fazlasını sağlıyor.
selçuk da böyle işte. galatasaray'daki ilk ve ikinci senesi hariç futbolu unutmuş gibiydi. her sezon bir öncekinden daha kötüydü. kaptanlık yapmadı hiç bir zaman. maç öncelerinde bile yaptığı konuşmada takımın motive olduğunu zannetmiyorum. maç içinde ise hiçbir şekilde sahaya kaptanlıkla özdeşleşecek bir karakter koymadı. hiçbir zaman hem de. zaten munis karakterli bir kişi kendisi. kaptan yapılması da başlıca hataydı. burası ayrı bir tartışma konusu.
ben selçuk'u çok severdim. bakın çok severdim. sakin bir kişiliği vardı, efendiydi, ağırbaşlıydı, hiç öyle bildiğimiz yerli futbolcular gibi şımarıp yeniçerilik yapmayacağı çok belliydi. selçuk sahaya çıkacak, işini yapacak ve formasını terletecekti. fazlasıyla uğraşmayacaktı.
ama işte öyle olmadı ne yazık ki. şimdi burada tekrar tekrar anlatmaya gerek yok neler yaşandığını. herkes biliyor. gözlerimizle gördük, kulaklarımızla duyduk. arka planda yaşananlar hep başkalarının anlattıkları. onları yok sayıyorum. buna rağmen büyük hayalkırıklığına uğrattı beni selçuk. zaten kendisine diğer futbolculardan daha fazla kızmamın sebebi de budur. yoksa burak, sabri, umut, semih filan bunları zaten tanıyoruz; biliyoruz. bekliyor insan bunlardan. ama selçuk başkaydı gözümde. değilmiş. yanılmışım. hayatta kendime yakıştırabildiğim en büyük meziyetimdir adam süzmek. başka da öyle önemli bir meziyetim yok. sıradan bir insanım. ama çok iyi adam süzerim. neden bilmiyorum? ama öyle. selçuk beni yanıltan ender insanlardan birisidir.
doğumgünü kutlu olsun. ama artık yolun sonu görünüyor. ben de çok isterdim kendisi bizim formamız altında büyük kaptan olarak veda etsin futbola. ama olmadı. olmayacak. burada tek kabahatli selçuk değil belki ama kabahatin büyük bir kısmı da selçuk'un güzel kardeşim.
ama artık size de "vefa" olayı sıkıntı vermeye başlamadı mı gerçekten? yani sene 1965 ya da 1985 değil. 2017 yılındayız. futbolcuların deliler gibi sözleşmeleri var. kazandıkları paralara inanılmaz. futbolcunun seviyesine göre karşılaştırdığınızda çin ve arabistan'dan sonra belki de en çok parayı bizden alıyorlardır. yani verdikleri hizmetin karşılığının belki de 3-4 katını kazanıyorlar.
yani bu adamlar yaptıkları için kat be kat üstünde para kazanıyorlar. ama iş vefaya geldiğinde maaşında biraz indirim istedin mi de "ama bilmem kim yapmıyor" diyebiliyorlar. böyle oyuncuların efsane mertebesine yükseltilmesi ve ne yaparsa yapsın "vefa" isimli kalkanla korunmalarına gönlüm el vermiyor. bir de benim bildiğim vefa galatasaray'a karşı olur arkadaş. futbolcular galatasaray'a karşı vefalı olmakla yükümlüdürler. galatasaray zaten hem maddi hem de manevi olarak bu futbolculara hak ettiklerinin kat be kat fazlasını sağlıyor.
selçuk da böyle işte. galatasaray'daki ilk ve ikinci senesi hariç futbolu unutmuş gibiydi. her sezon bir öncekinden daha kötüydü. kaptanlık yapmadı hiç bir zaman. maç öncelerinde bile yaptığı konuşmada takımın motive olduğunu zannetmiyorum. maç içinde ise hiçbir şekilde sahaya kaptanlıkla özdeşleşecek bir karakter koymadı. hiçbir zaman hem de. zaten munis karakterli bir kişi kendisi. kaptan yapılması da başlıca hataydı. burası ayrı bir tartışma konusu.
ben selçuk'u çok severdim. bakın çok severdim. sakin bir kişiliği vardı, efendiydi, ağırbaşlıydı, hiç öyle bildiğimiz yerli futbolcular gibi şımarıp yeniçerilik yapmayacağı çok belliydi. selçuk sahaya çıkacak, işini yapacak ve formasını terletecekti. fazlasıyla uğraşmayacaktı.
ama işte öyle olmadı ne yazık ki. şimdi burada tekrar tekrar anlatmaya gerek yok neler yaşandığını. herkes biliyor. gözlerimizle gördük, kulaklarımızla duyduk. arka planda yaşananlar hep başkalarının anlattıkları. onları yok sayıyorum. buna rağmen büyük hayalkırıklığına uğrattı beni selçuk. zaten kendisine diğer futbolculardan daha fazla kızmamın sebebi de budur. yoksa burak, sabri, umut, semih filan bunları zaten tanıyoruz; biliyoruz. bekliyor insan bunlardan. ama selçuk başkaydı gözümde. değilmiş. yanılmışım. hayatta kendime yakıştırabildiğim en büyük meziyetimdir adam süzmek. başka da öyle önemli bir meziyetim yok. sıradan bir insanım. ama çok iyi adam süzerim. neden bilmiyorum? ama öyle. selçuk beni yanıltan ender insanlardan birisidir.
doğumgünü kutlu olsun. ama artık yolun sonu görünüyor. ben de çok isterdim kendisi bizim formamız altında büyük kaptan olarak veda etsin futbola. ama olmadı. olmayacak. burada tek kabahatli selçuk değil belki ama kabahatin büyük bir kısmı da selçuk'un güzel kardeşim.