78
sanki sol tarafta kabe-i muazzama var da, oyun yönümüz oraya bakıyor. garry mendes rodrigues'de anlamıştır sanırım, 17 ocak 2017 elazığspor galatasaray maçı'nda bizim sağ kanadımızda oynamanın ne menem bir zulüm olduğunu. pas alamıyorsun ya, aldığında da tek başına kalakalıyorsun. sağ tarafın içine bir adam sokamıyoruz. çok net aslında sneijder sol içe geçiyorsa, sekçuk da sağ içe geçmesi lazım. ikisi aynı anda oynamadılar da, oynadıklarında en azından. yani sahaya hücum ederken 2-3-2-3 gibi dizilmemiz lazım. tabii sağ tarafımızın adam akıllı işlemesini istiyorsak.
bruma da az çakal değil, geçmedi hiç sağa. baktı, yeni gelen adam yasin'e benzemiyor, yakaladı mı bir şeyler yapma potansiyeli var, sürünsün bakalım sağ tarafta dedi. bir kere sağ kanada geçti, onda da, ne hikmetse, sneijder de sağ taraftaydı ve sneijder'e sarı kart aldırttı. helal olsun. onun haricinde bildiğimiz bruma işte... leblebi gibi adam geçiyor.
bunların haricinde ben en çok martin linnes'i beğendim. alıp gitmeleri, kendine şut pozisyonu yaratması falan, iyiydi. oynadıkça kendine güveni de gelmeye başladığı görülüyor. gerçi bu maç ne kadar ölçüdür bilemeyeceğim. ölçü olmayan maçta josue ve selçuk'u da gördük ya, neyse. sürekli top kaptırılır, top ezilir mi, birader!?
bizim şöyle bir sıkıntımız var. özellikle selçuk nezdinde bu durum. orta sahada topu alıyor, sağ çizgiye doğru topu aheste aheste sürüyor, sonra bekine pas atıyor. yahu, madem beke pas vereceksin, en baştan atsana. bir ikinci sıkıntı oyunun her alanında pas atmakta gecikmemiz. hemen buna da bu maçtan bir örnek. birkaç kere sabri sağ bekte topla buluştu ve birhan kendisine yanaştı. sabri topu birhan'a atmadı, atmakta gecikti. sonra topu gelişigüzel ileri vurdu. özellikle orta sahanın göbeğindeki adam boştayken, ki çok nadir orada bir adam oluyor bizim takımda, atmıyoruz da, markaja alınmasını bekliyoruz adamın. sonra defansta top döndür babam top döndür.
ha bir de, podolski'nin, birkaç kere ters kanada top atıp atak yönünü değiştirmesi ve bruma'yı bire bir bırakması güzeldi. zaten bruma bire birde adamı yer. işte bunları denememiz lazım. hele elimizde sneijder gibi bir velinimet varken. şimdi aklıma geldi de melo ne yapardı lan, bu ters top atma olayını.
elhasılı, hiç ölçü değildi. zemin kötü, hava kötü, rakip seviye olarak bizim ilk on birimiz için zayıf.
tüm bunlara rağmen, pas hızımız hâlâ çok yavaş. temastan hâlâ kaçıyoruz. agresif değiliz. alan kapatamıyoruz.
bruma da az çakal değil, geçmedi hiç sağa. baktı, yeni gelen adam yasin'e benzemiyor, yakaladı mı bir şeyler yapma potansiyeli var, sürünsün bakalım sağ tarafta dedi. bir kere sağ kanada geçti, onda da, ne hikmetse, sneijder de sağ taraftaydı ve sneijder'e sarı kart aldırttı. helal olsun. onun haricinde bildiğimiz bruma işte... leblebi gibi adam geçiyor.
bunların haricinde ben en çok martin linnes'i beğendim. alıp gitmeleri, kendine şut pozisyonu yaratması falan, iyiydi. oynadıkça kendine güveni de gelmeye başladığı görülüyor. gerçi bu maç ne kadar ölçüdür bilemeyeceğim. ölçü olmayan maçta josue ve selçuk'u da gördük ya, neyse. sürekli top kaptırılır, top ezilir mi, birader!?
bizim şöyle bir sıkıntımız var. özellikle selçuk nezdinde bu durum. orta sahada topu alıyor, sağ çizgiye doğru topu aheste aheste sürüyor, sonra bekine pas atıyor. yahu, madem beke pas vereceksin, en baştan atsana. bir ikinci sıkıntı oyunun her alanında pas atmakta gecikmemiz. hemen buna da bu maçtan bir örnek. birkaç kere sabri sağ bekte topla buluştu ve birhan kendisine yanaştı. sabri topu birhan'a atmadı, atmakta gecikti. sonra topu gelişigüzel ileri vurdu. özellikle orta sahanın göbeğindeki adam boştayken, ki çok nadir orada bir adam oluyor bizim takımda, atmıyoruz da, markaja alınmasını bekliyoruz adamın. sonra defansta top döndür babam top döndür.
ha bir de, podolski'nin, birkaç kere ters kanada top atıp atak yönünü değiştirmesi ve bruma'yı bire bir bırakması güzeldi. zaten bruma bire birde adamı yer. işte bunları denememiz lazım. hele elimizde sneijder gibi bir velinimet varken. şimdi aklıma geldi de melo ne yapardı lan, bu ters top atma olayını.
elhasılı, hiç ölçü değildi. zemin kötü, hava kötü, rakip seviye olarak bizim ilk on birimiz için zayıf.
tüm bunlara rağmen, pas hızımız hâlâ çok yavaş. temastan hâlâ kaçıyoruz. agresif değiliz. alan kapatamıyoruz.
