389
mottosu seni buraya getirecek olan yeteneğin, burada tutacak olansa karakterindir olan bir kulüpte asla transfer edilmemesi gereken futbolcuydu. hayır bu gün göndermek istenen yasin'den ya da rijkaard'ın kovulması için topa trene bakar gibi bakan servet çetin'den ne farkı var bu oyuncunun yaptıklarının? sadece yeni transfer olması mı? sadece defansımızda eksiklerimizin olması mı?
karakter bakımından yanlış transferdir. öte yandan galatasaray'ın niceliğe değil, şiddetle niteliğe ihtiyacı varken eldekilerden bir tık iyi oynama potansiyeli, bir oyuncuyu transfer etmek için yeterli sebep değil. bu bakımdan oyuncu olarak da yanlış seçimdir.
siyasi görüşü umrumda değil. ama siyasi görüşle yalakalığı karıştırırsa bir futbolcu onu umursarım. zira yalakalık kulisçiliğin en çirkin ve karaktersiz halidir. twitter paylaşımlarını gördüm bu arkadaşın. bence ciddi anlamda reklam kokuyorlar. güç odağına mesaj verme kaygısı var. başka şekilde yorumlayan olabilir, fakat benim şahsi kanaatim bu yönde. hal böyleyken yarın galatasaray içerisinde kim güçlüyse, bu gün sabri olur, yarın selçuk olur, öbür gün abdürrahim albayrak olur, ona da aynı şeyleri yapıp forma rekabetine haksız rekabet karıştırması oldukça olası.
bilemiyorum. her yönüyle soru işareti dolu bir transfer. hele transfer hikayesi baştan çirkin. çıkıp gazeteler üzerinden galatasaray'a ayar veren bir ilhan cavcav ve transferi kucak dansı kıvamında bitiren yöneticilerimiz.
ünal aysal'dan sonra tüm değerlerimizi hızla yerle bir ediyoruz. camiada karakter kalmadı. çok üzülüyorum çünkü ben galatasaray'ı başarıları değil karakteri yüzünden seviyorum. galatasaray'ı seçtiğim dönemde hala 14 senelik şampiyonluk özlemimiz sürüyordu. tabi o zaman çocuktum. çoğu insan gibi 3 büyüklerden birine kanalize oldum. ama galatasaray sevgim kemikleştiyse, bunun sebebi camianın karakteridir. ve şimdi adım adım, hem de koşar adım o karakter yok oluyor. futbolda kaybetmek de var. bunun bilincindeyim. o yüzden kötü takımlar, kötü sezonlar, kötü maçlar hiç bir zaman heyecanımın yok olmasına sebep değildi. hiç bir zaman beni çok mutsuz etmedi. her seferinde bir sonraki haftayı, bir sonraki galatasaray maçını büyük bir keyifle bekledim. derdim sevda. güzel futbolu premier lig'i, la liga'yı, bundes liga'yı açıp izliyorum. ama ne yalan söyliyim, galatasaray genel kurulunun karaktersizliği, yöneticilerimizin karaktersizliği damarlarımıdaki asil kana bulaşmaya başladığından beri heyecanımı kaybetmeye başladım.
oğlum rodrigues diye bir adam aldık. zerre merak etmiyorum. eskiden altyapı topçularının oyun stilini bile merak eden insandım ben. hani yedek kulübesindeyse 5 dakika oyuna girer belki diye dandik hazırlık maçlarını dahi izlerdim. şimdi o merakım liverpool topçusuna, dordmund topçusuna var ama galatasaray topçusuna o kadar da kalmadı. kapalı kutu scout transferi. en sevdiğimden. hızlı, paslı, driplingli bir oyunu olduğu söyleniyor. atanamamış bruma deniyor. normal şartlarda yerimde duramamam lazım benim. zira bir gün sonra oyuncunun görücüye çıkması kuvvetle muhtemel. bam döneminde dahi öyleydim. adnan polat'ın tayyip'e yanlayan açıklamlamarı dahi beni bu ruh haline sokmamıştı. çünkü o zaman camia genel kuruluyla, taraftarıyla gereken karakteri ortaya koymuştu.
bu sezon alınabilecek şampiyonluğu gerçekten çok da önemsemiyorum. benim için riva ve florya'nın satışına verilen onaydaki oy oranı galatasaray'ın çok sesliliğinin bitişi demektir. bokuyla bile kavga eden dedelerimizin böyle bir müşterekte buluşabilmesi kesinlikle projenin mükemmelliğinden değil çünkü. galatasaray adası için duayen denen adamların düştüğü acizlik benim için çıkarcılığın, galatasaray'ın önüne geçtiği noktadır. komisyonculuk, talan, yalakalık. malesef galatasaray lisesini, kongresini, genel kurulunu, idaresini, her bokunu sarmış durumda. ne bileyim artık eskisi kadar farklı görünmüyor gözüme galatasaray diğerlerinden. aşık olduğunuz insana sen çok değiştin artık seni tanıyamıyorum dediğiniz an vardır ya. ben o noktadayım.
ahmet çalık mı? ne bileyim, defansı toparlar belki.
karakter bakımından yanlış transferdir. öte yandan galatasaray'ın niceliğe değil, şiddetle niteliğe ihtiyacı varken eldekilerden bir tık iyi oynama potansiyeli, bir oyuncuyu transfer etmek için yeterli sebep değil. bu bakımdan oyuncu olarak da yanlış seçimdir.
siyasi görüşü umrumda değil. ama siyasi görüşle yalakalığı karıştırırsa bir futbolcu onu umursarım. zira yalakalık kulisçiliğin en çirkin ve karaktersiz halidir. twitter paylaşımlarını gördüm bu arkadaşın. bence ciddi anlamda reklam kokuyorlar. güç odağına mesaj verme kaygısı var. başka şekilde yorumlayan olabilir, fakat benim şahsi kanaatim bu yönde. hal böyleyken yarın galatasaray içerisinde kim güçlüyse, bu gün sabri olur, yarın selçuk olur, öbür gün abdürrahim albayrak olur, ona da aynı şeyleri yapıp forma rekabetine haksız rekabet karıştırması oldukça olası.
bilemiyorum. her yönüyle soru işareti dolu bir transfer. hele transfer hikayesi baştan çirkin. çıkıp gazeteler üzerinden galatasaray'a ayar veren bir ilhan cavcav ve transferi kucak dansı kıvamında bitiren yöneticilerimiz.
ünal aysal'dan sonra tüm değerlerimizi hızla yerle bir ediyoruz. camiada karakter kalmadı. çok üzülüyorum çünkü ben galatasaray'ı başarıları değil karakteri yüzünden seviyorum. galatasaray'ı seçtiğim dönemde hala 14 senelik şampiyonluk özlemimiz sürüyordu. tabi o zaman çocuktum. çoğu insan gibi 3 büyüklerden birine kanalize oldum. ama galatasaray sevgim kemikleştiyse, bunun sebebi camianın karakteridir. ve şimdi adım adım, hem de koşar adım o karakter yok oluyor. futbolda kaybetmek de var. bunun bilincindeyim. o yüzden kötü takımlar, kötü sezonlar, kötü maçlar hiç bir zaman heyecanımın yok olmasına sebep değildi. hiç bir zaman beni çok mutsuz etmedi. her seferinde bir sonraki haftayı, bir sonraki galatasaray maçını büyük bir keyifle bekledim. derdim sevda. güzel futbolu premier lig'i, la liga'yı, bundes liga'yı açıp izliyorum. ama ne yalan söyliyim, galatasaray genel kurulunun karaktersizliği, yöneticilerimizin karaktersizliği damarlarımıdaki asil kana bulaşmaya başladığından beri heyecanımı kaybetmeye başladım.
oğlum rodrigues diye bir adam aldık. zerre merak etmiyorum. eskiden altyapı topçularının oyun stilini bile merak eden insandım ben. hani yedek kulübesindeyse 5 dakika oyuna girer belki diye dandik hazırlık maçlarını dahi izlerdim. şimdi o merakım liverpool topçusuna, dordmund topçusuna var ama galatasaray topçusuna o kadar da kalmadı. kapalı kutu scout transferi. en sevdiğimden. hızlı, paslı, driplingli bir oyunu olduğu söyleniyor. atanamamış bruma deniyor. normal şartlarda yerimde duramamam lazım benim. zira bir gün sonra oyuncunun görücüye çıkması kuvvetle muhtemel. bam döneminde dahi öyleydim. adnan polat'ın tayyip'e yanlayan açıklamlamarı dahi beni bu ruh haline sokmamıştı. çünkü o zaman camia genel kuruluyla, taraftarıyla gereken karakteri ortaya koymuştu.
bu sezon alınabilecek şampiyonluğu gerçekten çok da önemsemiyorum. benim için riva ve florya'nın satışına verilen onaydaki oy oranı galatasaray'ın çok sesliliğinin bitişi demektir. bokuyla bile kavga eden dedelerimizin böyle bir müşterekte buluşabilmesi kesinlikle projenin mükemmelliğinden değil çünkü. galatasaray adası için duayen denen adamların düştüğü acizlik benim için çıkarcılığın, galatasaray'ın önüne geçtiği noktadır. komisyonculuk, talan, yalakalık. malesef galatasaray lisesini, kongresini, genel kurulunu, idaresini, her bokunu sarmış durumda. ne bileyim artık eskisi kadar farklı görünmüyor gözüme galatasaray diğerlerinden. aşık olduğunuz insana sen çok değiştin artık seni tanıyamıyorum dediğiniz an vardır ya. ben o noktadayım.
ahmet çalık mı? ne bileyim, defansı toparlar belki.