4797
bir galatasaray kültürü anımsıyorum, sağda solda konuşuluyordu bir zamanlar ama uzun süredir pek dillendirilmiyor. bu kültürün ne idi? biraz anımsamakta fayda olduğunu düşünüyorum. bunu yaparken şu an hangi yol üzerinde olduğumuzu anlayabiliriz.
florya metin oktay tesislerine hiç gitmedim ama orada yazılı olduğunu bildiğim bir cümle var.
(bkz: seni buraya getiren yeteneğin, burada tutacak olan da karakterindir.)
bu sözü her tesise gidişinde gören sporcuların buna göre davranıyor olması, transfer komitelerinin oyuncuları bu cümleye uygun karakterlerden seçmesi gerektiği düşüncesindeyim. yaşım küçük olduğundan mıdır bilmiyorum 2000 jenerasyonu zamanında* * gazetelerde oyuncuların hoca yediğini, maç seçtiğini, kendilerine bakmadığını hatırlamıyorum. o yıllara dair hatırladığım en net şey; ilk yarı ne kadar kötü top oynarsak oynayalım, ikinci yarı işlerin taban tabana değiştiğiydi. futbolcularımız ahlaklı ve disiplinlilerdi. fenerbahçe ya da diğer takımlara gittiğinde itliği hobi edinen futbolcuların bile yamuk bir hareket yaptığını duymamıştım.
rijkaard döneminden beri hoca yiyen oyuncuları, yere forma atanları, medyaya yanpir yanpir demeçler verip hocalarını zor durumda bırakmaya çalışanları, formasını yırtanları, para alamadığı için yönetime küfür edenlerın ses kayıtlarını ve haberlerini okuyoruz.
(bkz: galatasaray, bir halatı hep birlikte çekenlerin, hep birlikte üzülüp, hep beraber sevinmesini bilenlerin takımıdır.)
en son ne zaman takım olarak, kulüp olarak sorunsuz zamanımız oldu? ne zaman antrenör, yönetim, futbolcu, emekçi bir arada hareket etti? yine 2000 jenerasyonunun olduğu yılları göstermek zorundayım. ünal aysal zamanında evet başarılı olmaya başladık ancak soyunma odasında birbirini yumruklayan futbolcular, kesik yediği için şampiyonluk kutlamalarında suratı 5 karış gezen stoperler, ona buna alınıp kulübün başkanına karşı ego yapan antrenörler vd. bir sürü çatlak taşıdık sırtımızda.
bugün riekerink denen bir adam var kulübün başında. yeterli ya da yetersiz olmasını tartışmıyorum, galatasaray spor kulübü futbol şubesinde mevki olarak bu adamın üzerinde kimse yok. o şubenın allahı bu adam. galatasaray sözlükte ise bu adama beden eğitimi hocası, altyapı antrenörü vs. karalamalarda bulunan sikimsonik galatasaraylı geçinenler var. galibiyette de aynı mağlubiyette de aynı mide bulandırıcı adamlar bunlar.
(bkz: galatasaray bir his takımıdır)
futbol her gün biraz daha modernleşiyor ve bu modernleşme ile birlikte biz bu hüviyetimizi de kaybediyoruz. son beş dakika oyuna girip maç başı ücret kovalayan oyuncular, sözleşme uzatılmadığı için lakayıt tavırlar içerisinde giren başka oyuncular, 14 senedir bu kulüpte olup artık yerinin sağlam olmasını düşünmesinden olacak ki kendisini asla geliştiremeyen oyuncular ile donatılmış bir kulüp.
(bkz: galatasaray, batıya açılan penceredir)
derwall ile birlikte türk futbolunun temellerinin oluşmasına ön ayak olan, uefa kupasıyla avrupa futbolunda devrim yaratan kulübüm. bugün istikrarsız teknik kadroların, aile şirketine çevrilen yönetim kademelerinin, küçük olsun bizim olsun mantığıyla avuç içinde tutulması için baskı yapan organların elinde oyuncak olmuş vaziyettedir. altyapıdan çıkardığı ve ülke genelinde topladığı genç oyuncularla gümbür gümbür mazi yazmış kulübün son 15 yıl içerisinde altyapısından sadece arda turan adında bir futbolcuyu çıkarabilmiş olması...
bana göre galatasaray, dinamik altyapı sistemi olan, kaynaklarını iyi kullanan, siyasi hesaplar içerisinde girmeyen, hakem hatalarına başkalarının kollamalarına aldırış etmeden bileğinin gücüyle takılan hiçbir çelmeye takılmadan patır patır hakkını alabilen, ülke futbolunun karanlık ortamında daima bir ışık kaynağı olarak durabilen bir kulüp olmalıdır.
ancak yaşadığım ülke insanına ve bunun şu an yazmakta olduğum mecradaki yansımasına baktıkça bunların bir ütopyadan fazlası olamayacağına inanıyorum. beni karamsar yapan vasıfsız kitleler, küçük başarıların peşinde tıpkı bir lokma peynirin peşinden kapana giren fareler gibi kulübün başındaki vasıfsız yöneticiler kulübü koşturup duruyorlar.
halbuki yüzümüzü kendi özümüze çevirdiğimiz vakit - tıpkı ülkemizin de yapması gerektiği gibi - çok daha başarılı ve çağdaş kurumlar olacağız.
aklınızdan çıkarmayın, türkiyedir galatasaray !
florya metin oktay tesislerine hiç gitmedim ama orada yazılı olduğunu bildiğim bir cümle var.
(bkz: seni buraya getiren yeteneğin, burada tutacak olan da karakterindir.)
bu sözü her tesise gidişinde gören sporcuların buna göre davranıyor olması, transfer komitelerinin oyuncuları bu cümleye uygun karakterlerden seçmesi gerektiği düşüncesindeyim. yaşım küçük olduğundan mıdır bilmiyorum 2000 jenerasyonu zamanında* * gazetelerde oyuncuların hoca yediğini, maç seçtiğini, kendilerine bakmadığını hatırlamıyorum. o yıllara dair hatırladığım en net şey; ilk yarı ne kadar kötü top oynarsak oynayalım, ikinci yarı işlerin taban tabana değiştiğiydi. futbolcularımız ahlaklı ve disiplinlilerdi. fenerbahçe ya da diğer takımlara gittiğinde itliği hobi edinen futbolcuların bile yamuk bir hareket yaptığını duymamıştım.
rijkaard döneminden beri hoca yiyen oyuncuları, yere forma atanları, medyaya yanpir yanpir demeçler verip hocalarını zor durumda bırakmaya çalışanları, formasını yırtanları, para alamadığı için yönetime küfür edenlerın ses kayıtlarını ve haberlerini okuyoruz.
(bkz: galatasaray, bir halatı hep birlikte çekenlerin, hep birlikte üzülüp, hep beraber sevinmesini bilenlerin takımıdır.)
en son ne zaman takım olarak, kulüp olarak sorunsuz zamanımız oldu? ne zaman antrenör, yönetim, futbolcu, emekçi bir arada hareket etti? yine 2000 jenerasyonunun olduğu yılları göstermek zorundayım. ünal aysal zamanında evet başarılı olmaya başladık ancak soyunma odasında birbirini yumruklayan futbolcular, kesik yediği için şampiyonluk kutlamalarında suratı 5 karış gezen stoperler, ona buna alınıp kulübün başkanına karşı ego yapan antrenörler vd. bir sürü çatlak taşıdık sırtımızda.
bugün riekerink denen bir adam var kulübün başında. yeterli ya da yetersiz olmasını tartışmıyorum, galatasaray spor kulübü futbol şubesinde mevki olarak bu adamın üzerinde kimse yok. o şubenın allahı bu adam. galatasaray sözlükte ise bu adama beden eğitimi hocası, altyapı antrenörü vs. karalamalarda bulunan sikimsonik galatasaraylı geçinenler var. galibiyette de aynı mağlubiyette de aynı mide bulandırıcı adamlar bunlar.
(bkz: galatasaray bir his takımıdır)
futbol her gün biraz daha modernleşiyor ve bu modernleşme ile birlikte biz bu hüviyetimizi de kaybediyoruz. son beş dakika oyuna girip maç başı ücret kovalayan oyuncular, sözleşme uzatılmadığı için lakayıt tavırlar içerisinde giren başka oyuncular, 14 senedir bu kulüpte olup artık yerinin sağlam olmasını düşünmesinden olacak ki kendisini asla geliştiremeyen oyuncular ile donatılmış bir kulüp.
(bkz: galatasaray, batıya açılan penceredir)
derwall ile birlikte türk futbolunun temellerinin oluşmasına ön ayak olan, uefa kupasıyla avrupa futbolunda devrim yaratan kulübüm. bugün istikrarsız teknik kadroların, aile şirketine çevrilen yönetim kademelerinin, küçük olsun bizim olsun mantığıyla avuç içinde tutulması için baskı yapan organların elinde oyuncak olmuş vaziyettedir. altyapıdan çıkardığı ve ülke genelinde topladığı genç oyuncularla gümbür gümbür mazi yazmış kulübün son 15 yıl içerisinde altyapısından sadece arda turan adında bir futbolcuyu çıkarabilmiş olması...
bana göre galatasaray, dinamik altyapı sistemi olan, kaynaklarını iyi kullanan, siyasi hesaplar içerisinde girmeyen, hakem hatalarına başkalarının kollamalarına aldırış etmeden bileğinin gücüyle takılan hiçbir çelmeye takılmadan patır patır hakkını alabilen, ülke futbolunun karanlık ortamında daima bir ışık kaynağı olarak durabilen bir kulüp olmalıdır.
ancak yaşadığım ülke insanına ve bunun şu an yazmakta olduğum mecradaki yansımasına baktıkça bunların bir ütopyadan fazlası olamayacağına inanıyorum. beni karamsar yapan vasıfsız kitleler, küçük başarıların peşinde tıpkı bir lokma peynirin peşinden kapana giren fareler gibi kulübün başındaki vasıfsız yöneticiler kulübü koşturup duruyorlar.
halbuki yüzümüzü kendi özümüze çevirdiğimiz vakit - tıpkı ülkemizin de yapması gerektiği gibi - çok daha başarılı ve çağdaş kurumlar olacağız.
aklınızdan çıkarmayın, türkiyedir galatasaray !