21
gencecik insanları hayatlarının baharında sonsuz bir uykuya yatırmış ya da ömür boyu kurtulamayacakları fiziki/ruhi travmaların kucağına itmiş olan saldırı sonucu oluşan patlama. askerlik yapanlar, asker yolu gözlemiş ya da gözlemekte olanlar iyi bilir çarşı izninin anlamını. birlikten dışarı çıkmanın, bir hafta sonra karavana harici bir yemek yemenin, insan içine karışmanın, en çok da internet cafeye gidip "yalandan da olsa" sevdiklerini görmenin tadını... bugün o çocuklar hayatlarının olmasa bile son zamanların en mutlu anlarından birini yaşarken bu olayın ortasında kaldı. telefon ya da bilgisayar başına toplanmış ailelerin yüreğine tarifsiz bir acı düştü, yüzlerce hatta binlerce aile o acıyı yakınen hissetti. kimileri telaşla telefona sarıldı. herkes kendince birşeyler söyledi, hissetti ya da yaşadı. ama o insanların yaşadığını maalesef anlayamadık ve anlayamayacağız. belki bir-iki boş avuntu, belki birkaç damla gözyaşı belki biraz "telkin"(!) ile "görevimizi yapıp günlük hayatımıza döneceğiz. ama o insanların hiçbiri için hayat aynı şekilde akmayacak...
terör saldırılarının amacı en basit çerçeve ile gündem yaratmak, panik ve korku oluşturabilmektir. tehdit yoluyla yandaş toplayabilmek ya da propaganda yoluyla birilerini kendi saflarına çekebilmek, bazen de hedef şaşırtarak birilerine karşı kamuoyunu yönlendirmektir. kendini yetiştirebilmiş, algısı ve sorgulama yetisi gelişmiş, birlik-beraberlik duygusu yüksek topluluklara karşı genelde çalışmaz ya da ters teper. o yüzden de fazla tercih edilmez.
türkiye sosyolojik anlamda belki de tarihinin en karanlık dönemlerini yaşıyor. toplumun tüm sınıfları arasında kapanması imkansız uçurumlar var. zengin ile fakir, okumuş ile okuyamamış, namaz kılan ile kılmayan, internet kullanan ile kullanmayan, doğulu ile batılı, şehirli ile kırsalda yaşayan... yüzlerce, binlerce böyle ayrım sayılabilir, üstelik daha da korkunç olanı bu taraflardan bazılarının da kendi içinde böyle ayrımlar yaşıyor olması...
şu anda bu ülkede yaşayan milyonlarca insanı samimiyetle bir arada tutabilecek bir olay/durum yok. bütün o gerilim, kutuplaşma ve bölünme sonrası hala bizi bir arada tutabilecek reflekslerimizi ise baskılamak durumundayız. birlik ve beraberliğe dair en ufak bir kırıntının bile anlamının sistematik olarak boşaltıldığı bir dönemden geçtik, hala daha geçiyoruz. dün la dediğine bugün le, yarın lo, ertesi gün lö diyerek bireysel algıyı imkansızlaştırmaya çalışan bir düzenin içinde yaşıyoruz. insan hangi tarafta olursa olsun, ne kadar tutarlı olursa olsun her gün değiştirilen bu algı yüzünden dik ve bir arada durmanın mümkün olamadığı bir düzen...
bu düzeni oluşturanlar, rahat bir ömür için bir ulusun karakteristiğinde dönülmez yaralar açma zalimliğini kolayca gerçekleştirenler, bütün bu ortama doğrudan ya da dolaylı olarak hizmet edenler bu patlamanın faili olmasa da doğrudan sorumlusu. boş boş şahıs ya da örgüt ismi göstermenin, kelle istemenin, intikam naraları atmanın da çok bir esprisi yok. belki bugün için bir faydası olur ama, uzun vadede çok çok çok daha fazlasına ihtiyaç duyuyor olduğumuz gerçeğini değiştirmez. şu an türkiye içinde bulunduğu sosyal yapı ve kaotik düzen sebebiyle amacı ne olursa olsun her terör örgütü için biçilmiş kaftan. en ufak bir eylem bile insanları bölüp birbirine kırdırmaya, oluşan infial ile birlikte geniş bir coğrafyada gündem yaratmaya yeter de artar bile. küreselleşen dünya düzeninin ötekileştirdiği ortadoğudan sonra adeta yepyeni bir pazar(!).
"başka ülkelerde neden böyle olmuyor"un gerçek cevabına odaklanmalı, birey olarak kendimizi geliştirip millet olarak bir olabilmeyi hatırlamamız lazım.
yoksa böyle çooooooooook acılar yaşamaya devam ederiz...
terör saldırılarının amacı en basit çerçeve ile gündem yaratmak, panik ve korku oluşturabilmektir. tehdit yoluyla yandaş toplayabilmek ya da propaganda yoluyla birilerini kendi saflarına çekebilmek, bazen de hedef şaşırtarak birilerine karşı kamuoyunu yönlendirmektir. kendini yetiştirebilmiş, algısı ve sorgulama yetisi gelişmiş, birlik-beraberlik duygusu yüksek topluluklara karşı genelde çalışmaz ya da ters teper. o yüzden de fazla tercih edilmez.
türkiye sosyolojik anlamda belki de tarihinin en karanlık dönemlerini yaşıyor. toplumun tüm sınıfları arasında kapanması imkansız uçurumlar var. zengin ile fakir, okumuş ile okuyamamış, namaz kılan ile kılmayan, internet kullanan ile kullanmayan, doğulu ile batılı, şehirli ile kırsalda yaşayan... yüzlerce, binlerce böyle ayrım sayılabilir, üstelik daha da korkunç olanı bu taraflardan bazılarının da kendi içinde böyle ayrımlar yaşıyor olması...
şu anda bu ülkede yaşayan milyonlarca insanı samimiyetle bir arada tutabilecek bir olay/durum yok. bütün o gerilim, kutuplaşma ve bölünme sonrası hala bizi bir arada tutabilecek reflekslerimizi ise baskılamak durumundayız. birlik ve beraberliğe dair en ufak bir kırıntının bile anlamının sistematik olarak boşaltıldığı bir dönemden geçtik, hala daha geçiyoruz. dün la dediğine bugün le, yarın lo, ertesi gün lö diyerek bireysel algıyı imkansızlaştırmaya çalışan bir düzenin içinde yaşıyoruz. insan hangi tarafta olursa olsun, ne kadar tutarlı olursa olsun her gün değiştirilen bu algı yüzünden dik ve bir arada durmanın mümkün olamadığı bir düzen...
bu düzeni oluşturanlar, rahat bir ömür için bir ulusun karakteristiğinde dönülmez yaralar açma zalimliğini kolayca gerçekleştirenler, bütün bu ortama doğrudan ya da dolaylı olarak hizmet edenler bu patlamanın faili olmasa da doğrudan sorumlusu. boş boş şahıs ya da örgüt ismi göstermenin, kelle istemenin, intikam naraları atmanın da çok bir esprisi yok. belki bugün için bir faydası olur ama, uzun vadede çok çok çok daha fazlasına ihtiyaç duyuyor olduğumuz gerçeğini değiştirmez. şu an türkiye içinde bulunduğu sosyal yapı ve kaotik düzen sebebiyle amacı ne olursa olsun her terör örgütü için biçilmiş kaftan. en ufak bir eylem bile insanları bölüp birbirine kırdırmaya, oluşan infial ile birlikte geniş bir coğrafyada gündem yaratmaya yeter de artar bile. küreselleşen dünya düzeninin ötekileştirdiği ortadoğudan sonra adeta yepyeni bir pazar(!).
"başka ülkelerde neden böyle olmuyor"un gerçek cevabına odaklanmalı, birey olarak kendimizi geliştirip millet olarak bir olabilmeyi hatırlamamız lazım.
yoksa böyle çooooooooook acılar yaşamaya devam ederiz...