1336
türkiye'deki en kariyerli ve dolayısıyla baskıdan en az etkilenen hakemdir. yine de yönettiği önemli maçlardan sonra başının fazla ağrımaması için kendince bir algoritma geliştirmiştir ve çok mecbur kalmadıkça bu algoritmanın dışına çıkmaz.
1- direk kırmızı kartlık pozisyona polemiğe girmeden kırmızı verir. böylece maçtan sonra yayınlanan programlarda "şu tekmeye nasıl kırmızı çıkmaz" denilmesinin önüne geçer.
2- ikinci sarıdan kırmızı vermesi gerektiği durumlarda çoğunlukla kırmızıyı vermez. uyarmakla yetinir. bunun sebebi bir sonraki maddedir.
3- sık faul çalar ama sarı kart göstermeyi fazla sevmez. çünkü x takım oyuncusuna sarı kart çıkardığı zaman, y takım faul yaptığında x takımlıların etrafını sarıp "hocam bize kartı verdin, onlara niye çıkarmıyorsun" diye tepki çekeceğini bilir. kart verilmesi mecburi bir pozisyon olmadıkça kolay kolay sarı kart vermez.
4- ev sahibi baskısından kolay kolay etkilenmez. eğer deplasman takımı açık bir penaltı yaparsa veya sarı kartı olan adam iki üç defa ikinci sarı kartı gerektiren faulü yaparsa acımaz, verir. fakat bunun dışında kalan gri pozisyonlarda deplasman takımını korumayı sever.
5- çaldığı faullerde bir standart yoktur. üç dakika önce faul çaldığı bir harekete üç dakika sonra "devam" diyebilir. burada kafasına göre takılır. bir oyuncunun kendisini kolaylıkla yere bıraktığını düşünürse, o adam gerçekten faule maruz kalsa bile faulü vermeyebilir. bazen olmadık yerlerde kasten faul çalıp kasten çalmayarak kendince eğlendiğini düşünüyorum.
6- bu pek sık olmuyor ama eğer bir şekilde hatalı bir karar verdiğini anlarsa, bunu telafi etmek için diğer takım lehine bir hatalı karar daha verir. böylece "hakem maçı x takım'a hediye etti" denilmesinin önüne geçer, işi "hakem iki tarafa da hata yaptı"ya bağlar.
her kartlık faulde, her yersiz itirazda sarı kartı çekip takımları 8 kişiye düşürmeyi inanın bu adam da biliyor. ama o zaman türk futbol taraftarı ve yöneticiler "böyle hakem mi olur, bu kadar kart mı çıkar, bu ne rezalet" kıyameti koparacağı için, kendince bir sistem geliştirmek zorunda kaldı. yoksa maç başına düşen faul sayısının uzun pas sayısından daha fazla olduğu bu ligde maç falan yönetemez, uefa'nın elit hakemlerinden biri de olamazdı.
kabahati cüneyt çakır'da değil, futbol camiasında aramak lazım.
1- direk kırmızı kartlık pozisyona polemiğe girmeden kırmızı verir. böylece maçtan sonra yayınlanan programlarda "şu tekmeye nasıl kırmızı çıkmaz" denilmesinin önüne geçer.
2- ikinci sarıdan kırmızı vermesi gerektiği durumlarda çoğunlukla kırmızıyı vermez. uyarmakla yetinir. bunun sebebi bir sonraki maddedir.
3- sık faul çalar ama sarı kart göstermeyi fazla sevmez. çünkü x takım oyuncusuna sarı kart çıkardığı zaman, y takım faul yaptığında x takımlıların etrafını sarıp "hocam bize kartı verdin, onlara niye çıkarmıyorsun" diye tepki çekeceğini bilir. kart verilmesi mecburi bir pozisyon olmadıkça kolay kolay sarı kart vermez.
4- ev sahibi baskısından kolay kolay etkilenmez. eğer deplasman takımı açık bir penaltı yaparsa veya sarı kartı olan adam iki üç defa ikinci sarı kartı gerektiren faulü yaparsa acımaz, verir. fakat bunun dışında kalan gri pozisyonlarda deplasman takımını korumayı sever.
5- çaldığı faullerde bir standart yoktur. üç dakika önce faul çaldığı bir harekete üç dakika sonra "devam" diyebilir. burada kafasına göre takılır. bir oyuncunun kendisini kolaylıkla yere bıraktığını düşünürse, o adam gerçekten faule maruz kalsa bile faulü vermeyebilir. bazen olmadık yerlerde kasten faul çalıp kasten çalmayarak kendince eğlendiğini düşünüyorum.
6- bu pek sık olmuyor ama eğer bir şekilde hatalı bir karar verdiğini anlarsa, bunu telafi etmek için diğer takım lehine bir hatalı karar daha verir. böylece "hakem maçı x takım'a hediye etti" denilmesinin önüne geçer, işi "hakem iki tarafa da hata yaptı"ya bağlar.
her kartlık faulde, her yersiz itirazda sarı kartı çekip takımları 8 kişiye düşürmeyi inanın bu adam da biliyor. ama o zaman türk futbol taraftarı ve yöneticiler "böyle hakem mi olur, bu kadar kart mı çıkar, bu ne rezalet" kıyameti koparacağı için, kendince bir sistem geliştirmek zorunda kaldı. yoksa maç başına düşen faul sayısının uzun pas sayısından daha fazla olduğu bu ligde maç falan yönetemez, uefa'nın elit hakemlerinden biri de olamazdı.
kabahati cüneyt çakır'da değil, futbol camiasında aramak lazım.
