18
(bkz: jan olde riekerink)
maalesef taraftar kafasında mükemmel bir teknik direktör profili oluşturdu ve o profilin riekerink olduğuna inandı. kim ne gördü, nasıl böyle düşündü bilmiyorum ama sene başlarında "kafanızdaki profille riekerink farklı kişiler olabilir, yorum yapmak için biraz bekleyelim şimdiden göklere çıkarırsanız hayal kırıklığı çok daha fazla olur. hani biraz hoşlanılan kız gibi.. dışardan bakıyorsun kafanda bir profil yaratıyorsun, hep iyi taraflarını görüyorsun hoşlanıyorsun. sonra tanımaya başlayınca o kafandaki profille çok alakasız biri çıkabiliyor bazen. inşallah kafamızdaki profilden bile daha iyisi çıkar da uzun bir birlikteliğimiz olur kendisiyle." tarzı cümleleri çokça kurmuş ve tepki çekmiştim. evet ben de hala seviyorum kendisini, karakterini. ama teknik adamlığını, taktisyenliğini değil. geldiğimiz noktada artık kendisiyle bir geleceğimizin olmayacağı aşikar. 1 ay önce kredimiz sonsuz, 10 senelik kontrat yapalım diyenler vardı mesela, sonsuz değil işte 3-5 maç kötü gidince, ışık göremeyince kelle istiyoruz hepimiz kandırmayalım kendimizi.
(bkz: sinan gümüş)
bunun abartılmasında ben de tuzağa düştüm, çok savundum destekledim ancak gidilen yol, yol değil. bruma gibi avrupa'da oynayabileceği bir takıma kiralamazsak takımdaki aydın yılmaz kontenjanını doldurmuş olacağız gibi görünüyor.
(bkz: levent nazifoğlu)
yönetim ve taraftarı barıştırarak çok güzel bir iş yaptı, şeffaflık getirdi olan biteni güzel bir şekilde aktardı hepimiz sevdik. ama öyle bir abarttık ki gelen galibiyetlerin de gazıyla, adam gördüğü her mikrofona konuşmaya başladı ve pot üzerine potlar kırmaya başladı (serdar aziz transferini sanki hocanın haberi yokken kendi yapmış gibi bir havayla sahiplenmesi, "beşiktaş maçı öncesi beraberliğe razı olurduk" diyerek bulunduğu kulübün farkında değil gibi davranması, "kulübede messi var da hoca mı oynatmadı?" diyerek ilk 11'de olmayan tüm futbolculara çöp muamelesi yapması vs.). çok konuşan adam göze batar, işler iyiyken sorun yok prim yaparsın ama işler kötü gitmeye başlayınca hesap sorulacak kişilerin başına seni de yazarlar.
bu abartmaların kaynağı sanırım millet olarak hepimizin duygusal olmasından kaynaklı. tek tek yazamayacağım şimdi ama aklıma birçok isim geliyor ve abartmamız o kişileri insan olarak sevmemizden ya da kafamızda yarattığımız kişi olmasını ummamızdan kaynaklı olmalı. mancini'nin de "o adam" olmasını istedik mesela, prandelli'nin de.. hajrovic'in bazuka ayaklı olmasını umduk, ne bileyim carole fransa milli takımında banko oynar diyenler falan vardı burada. hani umut gündoğan çift yönlü süper orta sahaydı, hani jose rodriguez geleceğin iniesta'sıydı, lucas ontivero tokatspor'u tokatlarken 10-15'ten aşağı satılmamalıydı da sonradan mı çöp oldu? jason denayer'ı ben de sevdim mesela ama buralarda yazıldığı gibi geleceğin kompany'si falan değil bence onu da abarttık. city'den değil de saçma sapan bir köy takımından falan kiralamış olsaydık yine bu yorumları yapar mıydık?
sneijder mesela.. abartı falan değildi tabii ki ama ona da sevgimizi abarttık. adam 1 sene top oynamadı, bunu kibarca ima eden bile linç edildi buralarda; şimdi yeni yeni eleştirilmeye başlandı. büyük isimlerin, kariyerlerin altında ezildik. mancini'nin atkısını sevdik, rijkaard'ın barcelona geçmişine tav olduk. geçenlerde geri gelsin deniyordu mesela, sonradan adamın bizden sonra arabistan'a gidip piyasadan çekildiği ortaya çıktı falan. yerli sevicileri haklı olarak eleştirirken yabancı sevicilere mi dönüştük yoksa? daha mevcut takımdan da örnek verebilirim 1-2 tane ama yazmayayım balon çıkmaz umarım onlar da.
lütfen hemen abartmayalım artık, valla duygusal olarak çöküyoruz sonra hepimiz.
maalesef taraftar kafasında mükemmel bir teknik direktör profili oluşturdu ve o profilin riekerink olduğuna inandı. kim ne gördü, nasıl böyle düşündü bilmiyorum ama sene başlarında "kafanızdaki profille riekerink farklı kişiler olabilir, yorum yapmak için biraz bekleyelim şimdiden göklere çıkarırsanız hayal kırıklığı çok daha fazla olur. hani biraz hoşlanılan kız gibi.. dışardan bakıyorsun kafanda bir profil yaratıyorsun, hep iyi taraflarını görüyorsun hoşlanıyorsun. sonra tanımaya başlayınca o kafandaki profille çok alakasız biri çıkabiliyor bazen. inşallah kafamızdaki profilden bile daha iyisi çıkar da uzun bir birlikteliğimiz olur kendisiyle." tarzı cümleleri çokça kurmuş ve tepki çekmiştim. evet ben de hala seviyorum kendisini, karakterini. ama teknik adamlığını, taktisyenliğini değil. geldiğimiz noktada artık kendisiyle bir geleceğimizin olmayacağı aşikar. 1 ay önce kredimiz sonsuz, 10 senelik kontrat yapalım diyenler vardı mesela, sonsuz değil işte 3-5 maç kötü gidince, ışık göremeyince kelle istiyoruz hepimiz kandırmayalım kendimizi.
(bkz: sinan gümüş)
bunun abartılmasında ben de tuzağa düştüm, çok savundum destekledim ancak gidilen yol, yol değil. bruma gibi avrupa'da oynayabileceği bir takıma kiralamazsak takımdaki aydın yılmaz kontenjanını doldurmuş olacağız gibi görünüyor.
(bkz: levent nazifoğlu)
yönetim ve taraftarı barıştırarak çok güzel bir iş yaptı, şeffaflık getirdi olan biteni güzel bir şekilde aktardı hepimiz sevdik. ama öyle bir abarttık ki gelen galibiyetlerin de gazıyla, adam gördüğü her mikrofona konuşmaya başladı ve pot üzerine potlar kırmaya başladı (serdar aziz transferini sanki hocanın haberi yokken kendi yapmış gibi bir havayla sahiplenmesi, "beşiktaş maçı öncesi beraberliğe razı olurduk" diyerek bulunduğu kulübün farkında değil gibi davranması, "kulübede messi var da hoca mı oynatmadı?" diyerek ilk 11'de olmayan tüm futbolculara çöp muamelesi yapması vs.). çok konuşan adam göze batar, işler iyiyken sorun yok prim yaparsın ama işler kötü gitmeye başlayınca hesap sorulacak kişilerin başına seni de yazarlar.
bu abartmaların kaynağı sanırım millet olarak hepimizin duygusal olmasından kaynaklı. tek tek yazamayacağım şimdi ama aklıma birçok isim geliyor ve abartmamız o kişileri insan olarak sevmemizden ya da kafamızda yarattığımız kişi olmasını ummamızdan kaynaklı olmalı. mancini'nin de "o adam" olmasını istedik mesela, prandelli'nin de.. hajrovic'in bazuka ayaklı olmasını umduk, ne bileyim carole fransa milli takımında banko oynar diyenler falan vardı burada. hani umut gündoğan çift yönlü süper orta sahaydı, hani jose rodriguez geleceğin iniesta'sıydı, lucas ontivero tokatspor'u tokatlarken 10-15'ten aşağı satılmamalıydı da sonradan mı çöp oldu? jason denayer'ı ben de sevdim mesela ama buralarda yazıldığı gibi geleceğin kompany'si falan değil bence onu da abarttık. city'den değil de saçma sapan bir köy takımından falan kiralamış olsaydık yine bu yorumları yapar mıydık?
sneijder mesela.. abartı falan değildi tabii ki ama ona da sevgimizi abarttık. adam 1 sene top oynamadı, bunu kibarca ima eden bile linç edildi buralarda; şimdi yeni yeni eleştirilmeye başlandı. büyük isimlerin, kariyerlerin altında ezildik. mancini'nin atkısını sevdik, rijkaard'ın barcelona geçmişine tav olduk. geçenlerde geri gelsin deniyordu mesela, sonradan adamın bizden sonra arabistan'a gidip piyasadan çekildiği ortaya çıktı falan. yerli sevicileri haklı olarak eleştirirken yabancı sevicilere mi dönüştük yoksa? daha mevcut takımdan da örnek verebilirim 1-2 tane ama yazmayayım balon çıkmaz umarım onlar da.
lütfen hemen abartmayalım artık, valla duygusal olarak çöküyoruz sonra hepimiz.