380
defansında saçmalayacak "el bombası" tadında adam olmayan, 65-70 dakika kadar rakibini uyandırmadan sakin oynayıp o dakikalarda oyuna bir tane süratli, az buçuk da son vuruş becerisi olan adam sokan her takımın güle oynaya handikap yazıp dönebileceği stad. türkiye ligindeki adamların %98'i sadece tek yeteneğe sahip olduğundan 10 küsur senedir son 20 dakikadaki baskıyla dönen tonla maçın da etkisiyle fenerbahçe'yi yarışın içinde tutmaktadır. kadıköy'de 65-70 dakikaya 0-0 giren her takım son 20 dakikada 50-60 metrelik boşluklar bulur. takımın en süratli adamı topu alıp fenerbahçe kalesinin önlerine kadar gelmeyi başarır, gel gelelim adam sadece bir atlet olduğundan topu kaleye gönderme konusunda bir manav kadar etkin olabilir. ya güç bela yetişen defans oyuncusu araya girer ya da net pozisyonu kolayca harcar. bazen forvet oyuncusu takım arkadaşı olaya müdahil olur. o da 65-70 dakika ayağına top gelmediği, bir de oyun gereği sürekli ileri-geri yapıp çirkef bir stoperle uğraşmaktan bunaldığı için konsantrasyonu bitmiş olup topu en olmadık şutu çıkarır. tabi avrupa maçlarında durum biraz farklıdır. takımlar genelde bireysel oyundan ziyade takım halinde hareket edip bir sisteme bağlı kalmayı tercih ettiği için bu derece yığılma mümkün olmaz. bireysel yetenekler söz sahibi olur, kalibre farkı çoğu zaman belirleyici olur. isimler değişse de eninde sonunda "aziz yıldırım etkisi" ile aynı şeye evrilen sistemin istisnası zico ve ersun yanal dönemleridir ki; zaten onlar da hem lig hem avrupa'da fark yaratmıştır.