• 26
    hayatımda her zaman kariyeri boyunca yetiştiği ve taraftarı olduğu takımın formasını giyenlere büyük saygı duymuşumdur. benim için takımını sevmenin kriteri budur. çok kötü bir topçu olursun yaranamayacak hale gelirsin veya zarar verdiğini anlarsın o zaman gönderilirsin ona lafım yok ama iyi bir topçusun ve kulübünün tarihine adını yazdırmak varken para ve daha fazla şöhreti seçenlere her zaman kuşkuyla bakarım. düşünüyorum da bana dünyaları da verseler sarı kırmızıdan başka bişey giymezdim o aşkı yaşamanın verdiği mutluluğu başka ne verebilir. misal arda turan; kulübünü çok seviyor falan filan her fırsatta bunu da dile getiriyor falan filan. falan filan. bana inandırıcı gelmiyor. ne olursa olsun barcelona dünyanın en iyisidir deyip koşa koşa giden bir adamın kulüp sevgisinde yada karakterinde birşeyler eksiktir veya dediğim gibi kötü futbolcudur ki değil.

    bahsettiğim tarzda futbolcularda örneklendirerek bahsettiğim eksiklikleri de gözlemleyebilirsiniz çoğunda. uefayı kazanıp şu an kulübe zarar verme peşindeki "büyük" galatasaraylılar en basit örneği. emre konusuna hiç girmiyorum. hatta karakter takım sayısıyla ters orantılı diyebilirim. burak, tanju, sergen falan herneyse. bir futbolcu imkanı olduğu halde sevdiği kulübünü terk ediyosa onun dertleri başka onun derdi kulübüne olan aşkı falan değil. bu tarz adamların medyada ve taraftarlar arasında da büyük efsane saygıdeğer futbolcu bilmem ne şeklinde lanse edilmesi de hiç hoşuma gitmeyen bir durum. asıl saygıdeğer futbolculardan birkaçını size sayarak entry'mi sonlandırayım:

    metin oktay
    bülent korkmaz
    francesco totti
    daniele de rossi
    paolo maldini
    ryan giggs
    gary neville
    paul scholes
    rogerio ceni
    andres iniesta
    carles puyol
    lars ricken
    tony adams
    holger badstuber
    philipp lahm
App Store'dan indirin Google Play'den alın