1933-34 istanbul ligi 7.Hafta Maçı
15:30 Taksim Stadı
0 - 0

Tatil Edildi
  • 5
    galatasaray - fenerbahçe rekabetinde kavganın, öfkenin ve düşmanlığın fitilinin ateşlendiği maç olarak tarihe geçmiş, nam-ı diğer "kavgalı derbi"

    bu maçta çıkan olaylar sebebiyle 1909 senesinden beri süregelen dostluk ve fair-play yaklaşımı tamamen sonlanmış, iki camia birbirine düşmanlık beslemeye başlamış, rekabetin bugünkü koşullarının oluşmasına zemin hazırlanmıştır.

    çok ilginç ayrıntılar içermektedir bu maçın öncesi ve sonrası;

    maçtan önceki konjonktür:

    galatasaray 1905'te, fenerbahçe 1907'de kurulmuş olmalarına rağmen 1909 yılına kadar birbirleriyle karşılaşma fırsatı bulamamışlardır. dönemin siyasi yapısı ve koşulları buna çok müsaade etmemiştir.

    ancak özünde iki takımın ortaya çıkışlarında köken ortaklığı bulunmaktadır. galatasaray'ın kurucusu ve ilk başkanı ali sami yen bey, galatasaray lisesi mensubu 10'uncu sınıf gençlerle bir araya gelerek ilk türk futbol takımını kurmayı başarmışlardır. dönemin şartları gereği istanbul'da geçmişte de futbol takımları mevcut olmakla birlikte ekseriyetle bu takımlar işgal ordularının subaylarınca kurulan yabancı menşeli kulüplerdi. bu kulüpler arasında ingilizlerce kurulan cadi keuy takımı en bilinen örnektir.

    velhasıl, ilk türk takımını kurma şansını yakalayan ali sami bey, arkadaşlarından bazılarını, istanbul'un karşı yakasına geçerek hem kendilerine rakip olacak hem de kardeşçe mücadele edecek yeni bir takım kurma konusunda heveslendirmeye çalışıyordu. arkadaşları arasında yer alan galip kulaksızoğlu'nu böyle bir girişim yapmak hususunda ikna etmeyi başardı. galip bey, karşı yakaya geçerek nurizade ziya songülen bey'in de desteğini alarak fenerbahçe futbol kulübünün temellerinin atılmasını sağladı.

    hatta bu olay öncesinde karşı yakada oynanacak maçlar adına ali sami bey'in kendi ayakkabılarının derilerini keserek yaptığı bir futbol topunu da arkadaşı galip bey'e armağan ettiği rivayet edilir.

    en nihayetinde galatasaray'ın hemen akabinde kurulan fenerbahçe ile türk futbol takımlarının kurulması ve gelişmesi aşaması hayata geçmiştir. kökeninde birliktelik olan bu iki kulüp 1909'da ilk kez karşılaşmışlar, sonrasında da her sene 2 kez karşılaşmak üzere sözleşmişlerdir.

    ancak öncesinde başlayan bir gelenek her sene devam ettirilmiştir. yurtdışından güçlü bir futbol kulübü her sene türkiye'ye davet edilir, 1'er kez galatasaray ve fenerbahçe ile maç yapar, sonrasında 3'üncü maçta galatasaray-fenerbahçe karması kurulur ve rakiple mücadele edilirdi.

    bu gelenek bir ritüele dönüşmüş, iki takım arasındaki dostluğu pekiştirmenin bir yolu olarak da benimsenmiş, hatta 1909'da futbol takımı kuran beşiktaş jimnastik kulübü bu aktiviteler esnasında biraz da dışlanmış, galatasaray ve fenerbahçe dışarıya birliktelik mesajları vermişlerdir. dönemin en güçlü takımı slavia ile karma takımın karşılaştığı ve bu karmanın slavia'yı mağlup ettiği bilinir.

    (bkz: maç esnasında gerçekleşen olaylar:)

    1934 yılı şubat ayı 23'ünde oynanan fenerbahçe galatasaray maçı çok sert başlar. galatasaraylı kadri, mehmet reşat'a sert girer *. olayın olduğu yere koşan fenerbahçeli tevfik'i gören galatasaraylı fikret, tevfik'i kucaklayıp sahanın dışına fırlatır. bu esnada fenerbahçe kalecisi hüsamettin böke hışımla stat balkonuna koşar ve galatasaray antrenörüne saldırır. olaya taraftarların da dahil olmasıyla birlikte ortalık savaş alanına döner.

    maç tatil edilir, ancak maç sonrasında türk futbol tarihinde ilk olacak kararlar alan mıntıka heyeti, olayda birincil sorumlu gördüğü ve ağır kusur işlediğine kanaat getirdiği hüsamettin böke'yi ömür boyu boykotla (futboldan men) cezalandırılır. kavgaya müdahil olduğu tespit edilen diğer 16 kişiye de 2 aydan 6 aya kadar boykot cezası tebliğ edilir.

    (bkz: kavgalı maçın sonrasında yaşananlar ve yansımaları:)

    maçta çıkan kavga her iki camiayı da ziyadesiyle üzmüştür. o güne kadar tesis edilen dostluk ve kardeşlik zemini, tek tribünde maç izleme geleneği ve karma takım hüviyetindeki müsabakaların sona ermesine sebep olacak bir durum oluşmuştur.

    fenerbahçe yönetimi verilen cezaların orantısız olduğunu, adil olmadığını ve suça iştiraki bulunmayan kişilerin de cezalandırıldığını ve kurunun yanında yaşın da yandığını dile getirir. mıntıka bünyesinde bu itirazı haklı bulanlar da mevcuttur. ancak dönemin otoritesi, cezalarda ısrarcı davranır ve uygulamaya alır.

    otoriteye "hakkımız için gerekirse mahkemeye gideriz" şeklinde tehditvari bir uyarıda bulunan fenerbahçe, heyetin disiplin kararının arkasında olduğunu göstermek amacıyla fenerbahçe'nin maçlarını oynadığı futbol arsasının sembolik bir ücretle kulübe devrini askıya alır ve fenerbahçe'ye gözdağı verir.

    itirazında ısrarcı davranan fenerbahçe heyeti devreye siyasi isimleri sokmak ister. dönemin adalet bakanı olan saraçoğullarından şükrü bey'den yardım talep eden fenerbahçe heyeti, verilen cezaları geri döndürtmeyi başaramaz ancak şükrü saraçoğlu'ndan beklemediği bir yaklaşım ve tevazu görür. şükrü bey, her türlü desteğinin fenerbahçe'yle olduğunu deklare eder.

    bu gelişme üzerine 1934 yılında fenerbahçe heyeti ivedi bir kararla kendi yönetimini fesheder ve adalet bakanı şükrü saraçoğlu'nun fenerbahçe başkanlığına getirilmesi önerisini sunar. bu olayla birlikte fenerbahçe başkanı seçilen şükrü bey, 1950 yılına kadar, yani 16 yıl süreyle bu görevi devam ettirir.

    saraçoğlu bu görevi yürüttüğü 16 sürelik senenin 4 senesinde yani 1942-1946 seneleri arasında da türkiye cumhuriyeti başbakanlığı görevini üstlenmiştir.

    yazar notu:

    tarihte dostluğu bozan ilk maç ve kavga olayı münferit kabul edilebilir, ancak pek çok şeyin başlangıcı olmuş ve günümüze kadar gelen düşmanlığın ateşini yakmıştır.
    günümüz şartlarında, yaklaşık 82 yıl önce yaşanan bu olayın suçlusunu, başlatanını, sorumlusunu, müsebbibini bulmak imkansız. bunun için zaman makinesi yapıp geçmişe gitmek gerekir.

    ancak olayın hemen akabinde, fenerbahçe'nin, dönemin adalet bakanı olan çok güçlü bir siyasi figürü fenerbahçe başkanlığına getirmesi hem manidar, hem de şaibeli bir aksiyondur. günümüzde böyle bir olayın yaşanma ihtimalini düşünemiyoruz bile...

    velhasıl fenerbahçe stadına adını verebilecek kadar benimsenmiş olan, hatta "fenerbahçe'yi kim kurdu?" sorusunu sorduğunuzda pek çok insandan "şükrü saraçoğlu" cevabını alabileceğiniz bir ortamda durumun rahatsızlık vericiliği hissedilir şekilde ortaya çıkmaktadır.

    fenerbahçe'nin çok büyüdüğü ve tüm ülke çapında popüleritesini en çok artırdığı, imkanlarını en çok genişlettiği ve amiyane tabirle "kollandığı" dönemin de şükrü saraçoğlu dönemi olduğunu vurgulamak gerekiyor.

    1959 öncesi şampiyonluklarının sayılmasını isteyen fenerbahçe tarafarının da o dönemde ülkenin en güçlü figürlerinden birini başkanlığa getirdiğini ve haksız rekabetin tüm koşullarını temin ettiğini görmek çok da zor olmasa gerek...
App Store'dan indirin Google Play'den alın