76
doğma büyüme yaşadığım yer olaran ankara'da, dün gece yaşadığımız travmayı tarif edebilecek kelimeler bulamadığım olaylar silsilesi.
ankara'da yaşayan kesim ne demek istediğimi anlayacaktır, zaten bir kaç yıldır o kadar sarsıcı gelişmeler yaşadı ki buranın insanı, hani tabir yerindeyse 'nefes alamıyordunuz' artık bu şehirde.
ama dün, dün gece yaşananlar...bir insan psikolojisinin bozulma eşiğini zorlayan hatta yıkan şeylerdi. şeylerdi diyorum çünkü neyin nasıl ve neden yaşandığını anlayamadı kimse bir an.
düşünün; gece boyu önünüzde ekran açık herşeye canlı tanık oluyorsunuz. ekranda ülke tarihinde görülmemiş şekilde türkiye büyük millet meclisi'nin bombalanışını canlı izliyorsunuz, bildiğiniz bir kaç kilometre mesafe uzağınızdaki bu hayati yerler akıl almaz şekilde taranıyor ve siz canlı izliyorsunuz. bir yandan tepenizden jetler geçiyor, yarım saatte bir anlam veremediğim şekilde camilerden selalar okunuyor ve tüm bu hengamede biryerler patlayıp camlarınız sarsılıyor. sabah gün aydınlanınca artık daha fazla kaldıramayacağım diyip uyumaya çalışıyorsun, yeter ki uyuyim de bu kabus belki uyandığımda bitmiş olur diyorsun, 2-3 saat sonra kalktığında yine tepende uçak sesleri.
daha iki ay önce metroda, otobüste paranoyaklaşmış halde insanların gözünün içine bakıyorduk biz. hayır ülke öyle bir hal aldı ki artık, her seferinde daha travmatik ne yaşayabilirsin ki diyorsun, ama her seferinde daha beter, kendini aşan olaylara maruz kalıyorsun.
sabahtan beri o köprüde, tanklarda aslında nasıl bir durumun içinde kaldıklarının farkında olmayan, iki baskı unsuru arasında korku dolu gözlerle kalmış yirmili yaşlardaki o askerleri düşünüyorum. o şaşkın teslim olmuş çocukların kendilerini linç etmeye gelen yamyamlara laf anlatamayışlarını ve orada uğradıkları linci, öldürülüşlerini düşünüyorum. emniyette, baksan çocuk bu diyeceğin bir askere soruyorlar kaç aydır askersin diye, çarşamba terhis olacaktım diyor.
içim acıyor ulan.
içim acıyor çünkü bu absürdlüğün tarihini yazdığımız zaman dilimlerinde, insanlar mana verilemez şekilde canlarını yitirip gidiyorlar ama hemen ertesi günü siyasileri, ülke insanını bir kutlama yaparken, havai fişek patlatırken görebiliyorsun. içim acıyor; çünkü bu yaşananlar hiç yaşanmamış gibi çıkar müptezellerinin iki gün sonra sırıtarak hayatlarına devam edeceklerini biliyorsun.
bir çok insana göre hayata atılma yaşında bir gencim, ama bu yaşta bir insan ülkesine dair umudunu, manevi değerlerini ne kadar yitirebilirse, o kadar yitirdim. tek bir isteğim var, sevdiklerimle akıl sağlığımı kaybetmeden ömrümün geri kalan kısmını huzur kırıntılarıyla tamamlamak.
edit: imla.
ankara'da yaşayan kesim ne demek istediğimi anlayacaktır, zaten bir kaç yıldır o kadar sarsıcı gelişmeler yaşadı ki buranın insanı, hani tabir yerindeyse 'nefes alamıyordunuz' artık bu şehirde.
ama dün, dün gece yaşananlar...bir insan psikolojisinin bozulma eşiğini zorlayan hatta yıkan şeylerdi. şeylerdi diyorum çünkü neyin nasıl ve neden yaşandığını anlayamadı kimse bir an.
düşünün; gece boyu önünüzde ekran açık herşeye canlı tanık oluyorsunuz. ekranda ülke tarihinde görülmemiş şekilde türkiye büyük millet meclisi'nin bombalanışını canlı izliyorsunuz, bildiğiniz bir kaç kilometre mesafe uzağınızdaki bu hayati yerler akıl almaz şekilde taranıyor ve siz canlı izliyorsunuz. bir yandan tepenizden jetler geçiyor, yarım saatte bir anlam veremediğim şekilde camilerden selalar okunuyor ve tüm bu hengamede biryerler patlayıp camlarınız sarsılıyor. sabah gün aydınlanınca artık daha fazla kaldıramayacağım diyip uyumaya çalışıyorsun, yeter ki uyuyim de bu kabus belki uyandığımda bitmiş olur diyorsun, 2-3 saat sonra kalktığında yine tepende uçak sesleri.
daha iki ay önce metroda, otobüste paranoyaklaşmış halde insanların gözünün içine bakıyorduk biz. hayır ülke öyle bir hal aldı ki artık, her seferinde daha travmatik ne yaşayabilirsin ki diyorsun, ama her seferinde daha beter, kendini aşan olaylara maruz kalıyorsun.
sabahtan beri o köprüde, tanklarda aslında nasıl bir durumun içinde kaldıklarının farkında olmayan, iki baskı unsuru arasında korku dolu gözlerle kalmış yirmili yaşlardaki o askerleri düşünüyorum. o şaşkın teslim olmuş çocukların kendilerini linç etmeye gelen yamyamlara laf anlatamayışlarını ve orada uğradıkları linci, öldürülüşlerini düşünüyorum. emniyette, baksan çocuk bu diyeceğin bir askere soruyorlar kaç aydır askersin diye, çarşamba terhis olacaktım diyor.
içim acıyor ulan.
içim acıyor çünkü bu absürdlüğün tarihini yazdığımız zaman dilimlerinde, insanlar mana verilemez şekilde canlarını yitirip gidiyorlar ama hemen ertesi günü siyasileri, ülke insanını bir kutlama yaparken, havai fişek patlatırken görebiliyorsun. içim acıyor; çünkü bu yaşananlar hiç yaşanmamış gibi çıkar müptezellerinin iki gün sonra sırıtarak hayatlarına devam edeceklerini biliyorsun.
bir çok insana göre hayata atılma yaşında bir gencim, ama bu yaşta bir insan ülkesine dair umudunu, manevi değerlerini ne kadar yitirebilirse, o kadar yitirdim. tek bir isteğim var, sevdiklerimle akıl sağlığımı kaybetmeden ömrümün geri kalan kısmını huzur kırıntılarıyla tamamlamak.
edit: imla.