• 7
    --- alıntı ---

    onun adı: la toya sanders. siz onu 4 yıldır kayseri agü’nün türk vatandaşlığına geçmiş oyuncusu ‘’lara’’ olarak tanıyorsunuz. lara, a milli kadın basketbol takımı’nın artık vazgeçilmez bir parçası. bir türk’ten daha türk. o artık bizden biri…

    biz seni tanıyoruz ama türkiye’ye geliş hikayeni bir de senden dinleyelim…

    amerika’da oynadıktan sonra ilk kez yurt dışında israil’de oynadım. israil’de sezonu bitirdikten sonra menajerim ‘türkiye’den bir takım var seni istiyor’ dedi. benim için çok değişik bir olay değildi. sonuçta basketbolcuyum ve iyi bir yerde oynamak istiyordum. takımın o zamanki ismi kayseri kaski idi. daha sonra kayseri abdullah gül üniversitesi oldu. 8 yıla yakındır kayseri’deyim.

    la toya ya da türk adıyla lara’nın kayseri’de bir günü nasıl geçiyor?

    bütün günüm antrenman, maç, ev ve çoğu zamanda starbucks kafede geçiyor. yemek yemek ve kahve içmek dışında çok farklı bir şey yapmıyorum…

    2012’de türk vatandaşı oldun. öncelikle şunu sorayım neden ayşe, fatma ya da başka bir isim değil de lara?

    kaski’de o tarihte başkan yine ömer yağmur’du. ‘seni türk vatandaşı yapacağız. türk milli takımı’nda da oynayacaksın’ dedi. aileme de sordum. onlar da bana ‘ol’ dedi. başkan benden doğum belgemi istedi. ben de abd’den getirttim ve verdim. bir anda türk vatandaşı oldum. aslında ben türk ismi olarak lale’yi kullanmak istiyordum. ama başkan ömer yağmur ‘ismini ben nüfusta lara yaptım’ ifadesini kullandı. la toya’ya yakın olsun diye lara’yı buldu her halde. düşünsenize. dilara bile değil, lara.. dilara’yı duymuştum ama lara ismini hiç duymamıştım. ama lara adını da benimsedim.

    türkiye’ye geldiğinde öğrendiğin ilk türkçe kelime ne oldu?

    önce yemek isimlerini öğrendim. ilk olarak mantı. sonra 1’den 10’a kadar türkçe saymayı öğrendim.

    peki uzun yıllar buradasın neden türkçe konuşmuyorsun?

    türkçe anlıyorum ama cevap veremiyorum. yanlış bir şey söylememek için ingilizce konuşuyorum.

    bazı takımlarda, takım arkadaşları muziplik olsun diye yeni gelen yabancı oyunculara ilginç türkçe kelimeler, küfürler falan öğretirler. sana da öğrettiler mi?

    yok yok hayır… hiç öğretmediler.
    kayseri, mantısı, pastırması ve sucuğu ile ünlü. hangisini daha çok seviyorsun?

    en fazla mantıyı seviyorum. ve sık sık mantı yiyorum. genelde evde kendi yemeğimi kendim yaparım..

    peki amerika’ya ailenin yanına giderken sana ‘kızım bize gelirken pastırma, sucuk getirmeyi unutma’ diyorlar mı?

    annem pastırma ve sucuktan çok antep fıstığını seviyor.. amerika’ya giderken 10 kilo falan antep fıstığı götürüyorum. bir keresinde götürmeyi unutmuştum, annem çok kızmıştı.

    evlisin ama eşin yanında değil. neden?

    eşim amerika’da çalışıyor. işi de yoğun. bu yüzden türkiye’de benimle kalmasına imkan yok. ama arada bir beni görmeye geliyor.

    senin için bir aralar ‘kayseri’de ev aldı. oraya yerleşecek’ gibisinden haberler çıktı.

    ev almadım. kulübün kiraladığı evde tek başıma yaşıyorum…

    bildiğim kadarıyla köpeklere çok düşkünsün. amerika’daki evinde bir de köpeğin var. buraya getirsen ya da burada farklı bir köpek beslesen.

    maçların yoğunluğundan dolayı köpeğimi orada bırakmak zorunda kaldım. hem onu buraya getirsem hava değişiminden dolayı çok etkilenir. köpeğim kar yağdı mı sokağa adım atmak bile istemiyor. kayseri’de de kış şartları zorlu geçiyor. getirsem olmaz. başka köpek bulsam ona da ben evde yokken kim bakacak?.

    kayseri’de takımda en iyi kiminle anlaşıyorsun?

    esra ve pınar. ama esra fenerbahçe’ye transfer oldu. sevdiğim bir arkadaşımı kaybettiğim için çok üzgünüm. ama onun kariyeri için çok önemli.

    agü’nün aldığı her galibiyet sonrası esra ural’ın soyunma odasında çektiği selfieleri sosyal medyada görmeye alıştık. ancak o resimlerde dikkati çeken bir şey var. takım arkadaşların gülerken sen hemen hemen hiçbir resimde gülmüyorsun. neden?

    çok özel bir sebebi yok. bunun ben de farkındayım. ama doğal davranmayı seviyorum.

    türkiye’de başından bir anı geçti mi? iyi ya da kötü?

    başımdan her hangi bir olay geçmedi. aklımda kalan bir anı da yok.

    hep kayseri’de mi kalırsın? izinli günlerinde gittiğin bir yer yok mu?

    izinli günlerimde yakındaki ülkelere giderim. mısır, yunanistan, atina. türkiye’den de izmir’e ve kayseri’ye yakın olduğu kapadokya’ya gittim. bir de benim okul arkadaşım jawad williams için gaziantep’e, barbara turner (bahar öztürk) için de arada bir hatay’a ziyarete gidiyorum.

    hep kazanmaya odaklı, winner bir oyuncusun ama şu ana hiç şampiyonluğun yok. bu seni nasıl etkiliyor? bir gün bir teklif gelirse kayseri’den gider misin?

    belki giderim. hiç düşünmedim..

    bazı yabancı oyuncular, örneğin pascal nouma gibi, sporu bırakınca türkiye’de kalıyor. sen de ama antrenörlük, ama menajerlik, ya da başka bir iş yapmak için türkiye’de kalır mısın?

    kalmam. amerika’ya ailemin yanına dönmek isterim. ama tatile gelmek için izmir’de bir evim olabilir.

    sosyal medyada twitter kullanmıyorsun. instagram ve facebook hesabın var. burada yapılan yorumları okuyup, cevap yazar mısın? ya da oradaki yorumlardan etkilenir misin?

    yorumları okumuyorum. doğal olarakta etkilenmem. ama hakkımda çıkan haberlere bakarım.

    kendin de ifade ettin hayatın antrenman, maç, starbucks ve evde geçiyor. yabancı filmler dışında evde televizyonda ne izlersin?

    o ses türkiye ve yetenek sizsiniz yarışmalarını izlerim. bir de yemek programı izliyorum. ismini şimdi hatırlayamadım ama bir televizyon kanalında gayet güzel yemekler yapan ve tarifler veren biri var. sık sık onu da izlerim.

    adamın yaptığı yemeğe bakıp sen de aynı yemeği yapmaya çalışır mısın?

    yapmayı deniyorum ama beceremiyorum. bire bir aynı yemeği yapamıyorum. ben de türk yemeği yapmamaya çalışıyorum. eşim pilavı çok seviyor. ne zaman amerika’ya yanına gitsem ‘pilavı türkiye’dekiler gibi yapmayı bilmiyor musun’ diye takılıyor.

    gelelim biraz da basketbolda türkiye-amerika farkına. uzun yıllardır buradasın. yaz aylarında da wnba’de oynuyorsun. bir kıyaslama yapsan?

    oyun orada daha hızlı oynanıyor. buradaki zayıf yan daha yavaş oynanması. kültürler de farklı. oradaki bazı şeyleri buraya entegre etmek zor. bu yüzden abd için abd basketbolu, türkiye için türk basketbolu olmalı. benim açımdan bakarsak, wnba’de de, türkiye’de de kazanmak için oynarım. basketbol oynadığım sürece de mutlu olurum. her kesim için değişik hedefler var…

    bu senin ilk olimpiyatın. neler söyleyeceksin?

    benim ilk ama takımın ikinci olimpiyatı. ilk kez gitmiyoruz. ilkinde alınan sonuç tamam. ama ikinci kez gittiğimiz için hedefin daha büyük olması lazım. ilk hedefimiz tabii ki çeyrek final. sonrası yeniden 0-0 başlıyor. sonuna kadar devam etmek için başaracak gücümüz var.

    basketboldan çok para kazandın mı?

    30 yaşındayım. 35 yaşına gelince artık oynamayı düşünmüyorum. bu şekilde bakarsak ömrümün kalan 35-40 senesi için kazandığım para geçinmeme yetmez. öncelikle anne olmayı düşünüyorum. ama sonrasında asla antrenör olmam, olamam. antrenör olursam saçlarım siyah, onların bir anda beyazlamasını istemem. başka bir iş yaparım her halde.

    türkiye’de tanışmak istediğin ünlü biri var mı?. sporcu, artist, şarkıcı, ya da başka biri?

    darüşşafaka’da oynayan oğuz savaş’la tanışmak isterim..

    neden?

    böyle yan yan yürüyor ya ilgimi çekiyor. kendisiyle tanışmak isterdim.

    --- alıntı ---

    http://jwsbasketball.org/...m-saclarim-beyazlar/

    yan yan yürüyor ne demek ya...
App Store'dan indirin Google Play'den alın