61
adamın ingiltere kariyerine bakarsan tam bir bidon, italya ve arjantin kariyerine bakarsan gelmiş geçmiş en iyi iki üç orta sahadan biri. bana kalırsa ben hep ikincisine bakarım tabii. pasları, şutları, takımı yönetişi, motorunun yaptığı dalga, köpürtmesi... http://inciswf.com/anlayamazsiniz.swf
aslında doğuştan şanslı futbolculardan zat-ı şahaneleri. babası juan ramón verón, nam-ı diğer la bruja*, tam on sezon top koşturmuş estudiantes'te ve üç kez libertadores kazanmış bir eski toprak.
https://i.hizliresim.com/l19XaB.jpg
e genetik diye bir şey var abiciğim, böyle babadan baki mercimek gibi bir evlat çıkacak değil. gerçi jordi cruyff gerçeği diye de bir şey var ama neyse. bizim juan sebastian da babasının izinden gidip futbola estudiantes'te başlıyor. adamdaki futbolcu kumaşını gören boca juniors hemen salça oluyor tabii. para parayken 2,5 milyon avroya kapıyor gencoyu. orada da yardırınca artık evropa'ya gitme vakti geliyor her başarılı arjantinli gibi. italya'nın orta direk takımlarından sampdoria ile başlıyor maceraya. iki sezon boyunca sabah 8, akşam 5 tesislerden ayrılmayan veron bu çalışmasının kaymağını fransa 98'te arjantin formasına kavuşarak yiyor. o sıralar parmalat tarafından semirtilip ihya edilen parma bakıyor ki bu çocukta iş var, 18 milyon avroyu bastırıp kadrosuna katıyor hemen. o senelerde italyan takımları için bu meblağlar çıtır çerez parası zaten. ama parasının hakkını da veriyor hani. sadece bir sezon* kaldığı parma'da tam 42 maça çıkıp italya kupası'nı ve daha mühimi uefa kupası'nı kazanan kadronun en önemli adamı oluyor. kimler yok ki o kadroda? sayalım: başrollerde gencecik buffon, filozof thuram, tüm zamanların en iyilerinden cannavaro, kara taklacı asprilla, aygır forvet crespo; yan rollerde chiesa, sensini, sartor, fiore, dino baggio, balbo...
https://i.hizliresim.com/7vPJzl.jpg
hatta bu kadro kupaya giden yolda fener'e de 3 posta yağlayıp elemişti italya'da. işte bu mükemmel sezondan sonra iyice çap büyütüyor veron, artık dünyanın en iyi orta sahalarından biri haline geliyor. kapağı yıldızlar topluluğu lazio'ya atıyor bu defa. swen-goran eriksson yönetimindeki o takımı çoğu 90'lar çocuğu ezbere sayar herhalde.
şöyle bir 11: https://i.hizliresim.com/B24npV.png
şöyle bir kadrodan: https://i.hizliresim.com/ZdJ68g.png
bahsediyorum. zaten 99/00 sezonu lazio tarihinin en iyi sezonu olarak kayıtlara da geçiyor. bir sezon önce kazanılan kupa galipleri kupası dolayısıyla oynamaya hak kazanılan uefa süper kupası'nda, bayern'i şl finalinde yerle yeksan eden manchester'ı yenip sezonu kupayla açıyorlar; bununla da yetinmeyip hem serie a'yı hem de italya kupası'nı kazanıyorlar. işte bu muhteşem takımın en kilit adamı olmayı gene başarıyor veron. nedved, stankoviç, almeyda, diego simeone, lombardo gibi bir orta saha rotasyonuna sahip takımda 47 maça çıkıp 10 gol atıyor. işte bu sezon veron'un pik noktası oluyor zaten. ertesi sezon da italya süper kupası'nı kazanarak ve kadrosuna işin bokunu çıkararak crespo, claudio lopez, peruzzi, dino baggio, poborsky, de la pena gibi adamları takviye ederek başlayan lazio'nun önemli oyuncularından biri olmaya devam ediyor. ama adam konar-göçer yaşam tarzına alışmış bir kere ve lazio ona ufak gelmeye başlıyor. zaten kolundaki che dövmesine faşist lazio taraftarı kıl oluyor. o da "yeter galan" diyerek ve de transfer rekoru kırarak manchester united'a transfer oluyor. ferguson'un en beğendiği oyunculardan. zaten o sebepten 42 milyon avroyu gözünü kırpmadan bastırıp alıyor. takıma şahsiyet katacak nadir oyunculardan, dünyanın en iyilerinden diyerek de taltif ediyor. lakin ki işler hiç de umulduğu gibi gitmiyor. her gittiği takımda estiren adam, havasından mı suyundan mı bilinmez ya ya ya şa şa şa filminde fener'e transfer olan ilyas salman'ın yaşadığı şekilde ağır bir sıçış yaşıyor. başta ferguson onu eleştirenlere "he is a fucking great player. and you’re all fucking idiots."* diyerek çıkışacak oluyor ama nereye kadar? roy keane, paul scholes, nicky butt, phil neville gibi adamlar zaten halihazırda beklerken medyayla sidik yarışına girmenin alemi yok, diyor olacak ki o da yavaştan ayar olmaya başlıyor. fletcher'ın da yavaş yavaş kendini göstermesiyle veron'un manchester macerası tam bir epic fail oluyor. o esnada chelsea'likten chealsky'liğe evrilmekle meşgul olan londra ekibi 20 küsur milyon avroyu halkbank manchester şubesi'ne havale edip* arjantinliyi stamford bridge'e getiriyorlar. ama işler bir kez ters gitmeyegörsün. orada da tutunamıyor bizimki. hepi topu 13 maça çıkıyor. biz winning eleven severlerin işi kadro kurarken iyice zorlaşsın diye inter'e kiralıyor chelsea onu. o eski şaşaası olmasa da gene bildiği topraklar, iki sezon boyunca iyi kötü topunu oynuyor. artık otuzunu devirmiş, yaşı kemale ermiş ve kariyeri düşüşe geçmiş her latin amerikalı futbolcu gibi o da kürkçü dükkanının yolunu tutmaya karar veriyor. baba ocağı estudiantes'e gidiyor. burada adeta tekrardan kral topçu olduğunu hatırlıyor ve 2009'da, babasından 39 sene sonra o da copa libertadores'i kazanıyor. özellikle final maçında takımı tam bir maestro gibi yönetiyor.
https://i.hizliresim.com/AJgM7L.jpg
bu başarının ardından onu dünya gözüyle son kez 2010 dünya kupası'nda izledim. messi filan hikayeydi zaten onun olduğu yerde benim için çünkü son kez izleyebileceğimin farkındaydım. 36 yaşının verdiği o tecrübe ve doğuştan sahip olduğu o yetenekle tam bir beyin gibi yönetiyordu takımı. hatta pas rekoru kırdığı yunanistan maçını da canlı canlı izleme şansına nail olmuştum. peki neydi o rekor:
"castrol performans verileri, 2010 fifa dünya kupası'nda arjantin'in oyun kurucusu juan sebastian veron'un maç başına ortalama 128 kez topla buluştuğunu gösteriyor.
diego maradona'nın takımı, veron'un kulübede olduğu güney kore maçında yüzde 62'lik oranla topa sahip olmuştu. veron ise, şu ana kadar 2010 dünya kupası'nda çıktığı iki maçta nijerya ve yunanistan- topa sahip olma açısından yüzde 74'lük bir oran elde etti.
estudiantes'in 35 yaşındaki kaptanı, yunanistan'a karşı oynadıkları maçta yaptığı 132 pasla, 1966 yılından beri dünya kupası'nda tek bir maçta yapılan pas rekorunun sahibi oldu."
akabinde gazozuna birkaç sezon daha oynayıp en nihayetinde bu güzel adam da futbolu bıraktı. şimdilerde baba yadigarı estudiantes'in başkanlığını yapıyor. geçenlerde beşiktaşlı sosa'yla ilgili transfer haberlerinde adı filan da geçmişti hatta. velhasıl çok büyük topçuydu. zinedine zidane gibi bir adama "veron oynarken 'en iyi benim' diyemem." dedirtecek kadar büyüktü hem de. zaten şöyle kafatası olan bir adamdan kötü futbolcu olamaz:
https://i.hizliresim.com/bbYXrm.jpg
aslında doğuştan şanslı futbolculardan zat-ı şahaneleri. babası juan ramón verón, nam-ı diğer la bruja*, tam on sezon top koşturmuş estudiantes'te ve üç kez libertadores kazanmış bir eski toprak.
https://i.hizliresim.com/l19XaB.jpg
e genetik diye bir şey var abiciğim, böyle babadan baki mercimek gibi bir evlat çıkacak değil. gerçi jordi cruyff gerçeği diye de bir şey var ama neyse. bizim juan sebastian da babasının izinden gidip futbola estudiantes'te başlıyor. adamdaki futbolcu kumaşını gören boca juniors hemen salça oluyor tabii. para parayken 2,5 milyon avroya kapıyor gencoyu. orada da yardırınca artık evropa'ya gitme vakti geliyor her başarılı arjantinli gibi. italya'nın orta direk takımlarından sampdoria ile başlıyor maceraya. iki sezon boyunca sabah 8, akşam 5 tesislerden ayrılmayan veron bu çalışmasının kaymağını fransa 98'te arjantin formasına kavuşarak yiyor. o sıralar parmalat tarafından semirtilip ihya edilen parma bakıyor ki bu çocukta iş var, 18 milyon avroyu bastırıp kadrosuna katıyor hemen. o senelerde italyan takımları için bu meblağlar çıtır çerez parası zaten. ama parasının hakkını da veriyor hani. sadece bir sezon* kaldığı parma'da tam 42 maça çıkıp italya kupası'nı ve daha mühimi uefa kupası'nı kazanan kadronun en önemli adamı oluyor. kimler yok ki o kadroda? sayalım: başrollerde gencecik buffon, filozof thuram, tüm zamanların en iyilerinden cannavaro, kara taklacı asprilla, aygır forvet crespo; yan rollerde chiesa, sensini, sartor, fiore, dino baggio, balbo...
https://i.hizliresim.com/7vPJzl.jpg
hatta bu kadro kupaya giden yolda fener'e de 3 posta yağlayıp elemişti italya'da. işte bu mükemmel sezondan sonra iyice çap büyütüyor veron, artık dünyanın en iyi orta sahalarından biri haline geliyor. kapağı yıldızlar topluluğu lazio'ya atıyor bu defa. swen-goran eriksson yönetimindeki o takımı çoğu 90'lar çocuğu ezbere sayar herhalde.
şöyle bir 11: https://i.hizliresim.com/B24npV.png
şöyle bir kadrodan: https://i.hizliresim.com/ZdJ68g.png
bahsediyorum. zaten 99/00 sezonu lazio tarihinin en iyi sezonu olarak kayıtlara da geçiyor. bir sezon önce kazanılan kupa galipleri kupası dolayısıyla oynamaya hak kazanılan uefa süper kupası'nda, bayern'i şl finalinde yerle yeksan eden manchester'ı yenip sezonu kupayla açıyorlar; bununla da yetinmeyip hem serie a'yı hem de italya kupası'nı kazanıyorlar. işte bu muhteşem takımın en kilit adamı olmayı gene başarıyor veron. nedved, stankoviç, almeyda, diego simeone, lombardo gibi bir orta saha rotasyonuna sahip takımda 47 maça çıkıp 10 gol atıyor. işte bu sezon veron'un pik noktası oluyor zaten. ertesi sezon da italya süper kupası'nı kazanarak ve kadrosuna işin bokunu çıkararak crespo, claudio lopez, peruzzi, dino baggio, poborsky, de la pena gibi adamları takviye ederek başlayan lazio'nun önemli oyuncularından biri olmaya devam ediyor. ama adam konar-göçer yaşam tarzına alışmış bir kere ve lazio ona ufak gelmeye başlıyor. zaten kolundaki che dövmesine faşist lazio taraftarı kıl oluyor. o da "yeter galan" diyerek ve de transfer rekoru kırarak manchester united'a transfer oluyor. ferguson'un en beğendiği oyunculardan. zaten o sebepten 42 milyon avroyu gözünü kırpmadan bastırıp alıyor. takıma şahsiyet katacak nadir oyunculardan, dünyanın en iyilerinden diyerek de taltif ediyor. lakin ki işler hiç de umulduğu gibi gitmiyor. her gittiği takımda estiren adam, havasından mı suyundan mı bilinmez ya ya ya şa şa şa filminde fener'e transfer olan ilyas salman'ın yaşadığı şekilde ağır bir sıçış yaşıyor. başta ferguson onu eleştirenlere "he is a fucking great player. and you’re all fucking idiots."* diyerek çıkışacak oluyor ama nereye kadar? roy keane, paul scholes, nicky butt, phil neville gibi adamlar zaten halihazırda beklerken medyayla sidik yarışına girmenin alemi yok, diyor olacak ki o da yavaştan ayar olmaya başlıyor. fletcher'ın da yavaş yavaş kendini göstermesiyle veron'un manchester macerası tam bir epic fail oluyor. o esnada chelsea'likten chealsky'liğe evrilmekle meşgul olan londra ekibi 20 küsur milyon avroyu halkbank manchester şubesi'ne havale edip* arjantinliyi stamford bridge'e getiriyorlar. ama işler bir kez ters gitmeyegörsün. orada da tutunamıyor bizimki. hepi topu 13 maça çıkıyor. biz winning eleven severlerin işi kadro kurarken iyice zorlaşsın diye inter'e kiralıyor chelsea onu. o eski şaşaası olmasa da gene bildiği topraklar, iki sezon boyunca iyi kötü topunu oynuyor. artık otuzunu devirmiş, yaşı kemale ermiş ve kariyeri düşüşe geçmiş her latin amerikalı futbolcu gibi o da kürkçü dükkanının yolunu tutmaya karar veriyor. baba ocağı estudiantes'e gidiyor. burada adeta tekrardan kral topçu olduğunu hatırlıyor ve 2009'da, babasından 39 sene sonra o da copa libertadores'i kazanıyor. özellikle final maçında takımı tam bir maestro gibi yönetiyor.
https://i.hizliresim.com/AJgM7L.jpg
bu başarının ardından onu dünya gözüyle son kez 2010 dünya kupası'nda izledim. messi filan hikayeydi zaten onun olduğu yerde benim için çünkü son kez izleyebileceğimin farkındaydım. 36 yaşının verdiği o tecrübe ve doğuştan sahip olduğu o yetenekle tam bir beyin gibi yönetiyordu takımı. hatta pas rekoru kırdığı yunanistan maçını da canlı canlı izleme şansına nail olmuştum. peki neydi o rekor:
"castrol performans verileri, 2010 fifa dünya kupası'nda arjantin'in oyun kurucusu juan sebastian veron'un maç başına ortalama 128 kez topla buluştuğunu gösteriyor.
diego maradona'nın takımı, veron'un kulübede olduğu güney kore maçında yüzde 62'lik oranla topa sahip olmuştu. veron ise, şu ana kadar 2010 dünya kupası'nda çıktığı iki maçta nijerya ve yunanistan- topa sahip olma açısından yüzde 74'lük bir oran elde etti.
estudiantes'in 35 yaşındaki kaptanı, yunanistan'a karşı oynadıkları maçta yaptığı 132 pasla, 1966 yılından beri dünya kupası'nda tek bir maçta yapılan pas rekorunun sahibi oldu."
akabinde gazozuna birkaç sezon daha oynayıp en nihayetinde bu güzel adam da futbolu bıraktı. şimdilerde baba yadigarı estudiantes'in başkanlığını yapıyor. geçenlerde beşiktaşlı sosa'yla ilgili transfer haberlerinde adı filan da geçmişti hatta. velhasıl çok büyük topçuydu. zinedine zidane gibi bir adama "veron oynarken 'en iyi benim' diyemem." dedirtecek kadar büyüktü hem de. zaten şöyle kafatası olan bir adamdan kötü futbolcu olamaz:
https://i.hizliresim.com/bbYXrm.jpg