133
galatasaray defansının konsantrasyon hatalarıyla absürt goller yeme dizisine bir örnek daha eklediği maç olmuştur. bu denli beceri gerektirmeyen bir golle maçı berabere bitirmek çok adaletsiz görünse de bunun galatasaray açısından çok daha hayırlı bir sonuç olduğunu düşünüyorum.
oyuncuların en azından uyduruk bir takim 6/6 7/7 gibi rekorlara takılmadan, spotlight effect’e maruz kalmadan futbol oynayabilmesi açısından böylesi daha iyi oldu. eğer galatasaray kötü futbolla beraberliğe gitmiş olsa bu kadar rahat olmazdım, ama son bir kaç haftaya oranla çok daha düzgün bir saha parselasyonu, çok daha sakin ve düzgün paslaşmalarla oynanan bir maçta bu sonuç her ne kadar ağızda acı bir tat bıraksa da bir bardak su içip o tadı unutmak mümkündür.
galatasaray bastan sona “sistem” içinde oynadı, son saniyelerde bile sisteminden ödün vermedi. bunlar geleceğe dair en önemli donelerdir kendi açımdan.
bu maç sonrası olacaklar aşağı yukarı söyle:
rıdvan dilmen vb. futbolculuk kariyeri sonrası koca bir sıfır olan adamlarla, şen kardeşler kıraathanesi seviyesindeki spor yorumcuları rijkaard’a saldıracaklar. akıl verecekler ve aslında bugüne dek kazanılan zaferlerin rijkaard’in hocalığından değil yedek kulübesinin gücünden kaynaklandığını söyleyecekler.
galatasaray sistem futbolu oynamayı öğrenmeye devam edecek. arada düşüp kalkacak, hatta yenilecek. belki 10. haftada da yenilecek, belki şampiyon olamayacak. bir takim kaypak taraftarlar ettikleri sabır yeminlerini unutup rijkaard’a küfretme densizlikleri yapacaklar. ama tüm bunlara rağmen her şey çok güzel olacak.
en azından 75 dakika boyunca kati savunma yapıp ileri top şişiren ve karambolden gol arayan bir anadolu (misal eskişehirspor) takimi taraftarı ya da ne idüğü belirsiz zaferler kazanan bir lümpen-mafya istanbul takimi taraftarı olmayıp, 90. dakikaya girildiğinde hala kalecisinden aldığı pasla geriden oyun kurmaya çalışıp hücum eden ve devrimci karakterinden ödün vermeyip bir zihniyeti değiştirebilmek pahasına yenilmeyi göze alan bir takimin taraftarı olmanın güzelliği var işin ucunda.
oyuncuların en azından uyduruk bir takim 6/6 7/7 gibi rekorlara takılmadan, spotlight effect’e maruz kalmadan futbol oynayabilmesi açısından böylesi daha iyi oldu. eğer galatasaray kötü futbolla beraberliğe gitmiş olsa bu kadar rahat olmazdım, ama son bir kaç haftaya oranla çok daha düzgün bir saha parselasyonu, çok daha sakin ve düzgün paslaşmalarla oynanan bir maçta bu sonuç her ne kadar ağızda acı bir tat bıraksa da bir bardak su içip o tadı unutmak mümkündür.
galatasaray bastan sona “sistem” içinde oynadı, son saniyelerde bile sisteminden ödün vermedi. bunlar geleceğe dair en önemli donelerdir kendi açımdan.
bu maç sonrası olacaklar aşağı yukarı söyle:
rıdvan dilmen vb. futbolculuk kariyeri sonrası koca bir sıfır olan adamlarla, şen kardeşler kıraathanesi seviyesindeki spor yorumcuları rijkaard’a saldıracaklar. akıl verecekler ve aslında bugüne dek kazanılan zaferlerin rijkaard’in hocalığından değil yedek kulübesinin gücünden kaynaklandığını söyleyecekler.
galatasaray sistem futbolu oynamayı öğrenmeye devam edecek. arada düşüp kalkacak, hatta yenilecek. belki 10. haftada da yenilecek, belki şampiyon olamayacak. bir takim kaypak taraftarlar ettikleri sabır yeminlerini unutup rijkaard’a küfretme densizlikleri yapacaklar. ama tüm bunlara rağmen her şey çok güzel olacak.
en azından 75 dakika boyunca kati savunma yapıp ileri top şişiren ve karambolden gol arayan bir anadolu (misal eskişehirspor) takimi taraftarı ya da ne idüğü belirsiz zaferler kazanan bir lümpen-mafya istanbul takimi taraftarı olmayıp, 90. dakikaya girildiğinde hala kalecisinden aldığı pasla geriden oyun kurmaya çalışıp hücum eden ve devrimci karakterinden ödün vermeyip bir zihniyeti değiştirebilmek pahasına yenilmeyi göze alan bir takimin taraftarı olmanın güzelliği var işin ucunda.