2754
toplumsal olaylarin saglikli bir sekilde incelenebilmesi icin kuraldir, 20 yil gecmesi beklenir, tam olarak yarattigi etki anlasilabilsin, sebep oldugu degisiklikler sindirilsin diye. spor gibi dinamik bir ortamda boyle bir luksumuz yok tabii, seneye yeni bir sezon baslayacak, baska kupalarin pesinden kosulacak, mucadele devam edecek, bu arma varoldugu surece pesindelik halimiz de her bir baslangicta yenilenecek, taa ki sonsuz kadar.
1481'den beri var olmak farkli bir sorumluluk gerektirir. sportif anlamda yaristigin rakiplerin bir yana, temsil noktasinda kok saldigin topraklarin yuku de ustundedir, sinirlarin ote tarafina gecildigi andan itibaren 500 kusur yillik bir olgunluk ile beraber karakter koyman beklenir, zaten galatasaray'in sportif faaliyetleri de bu amacla baslatilmis, ne mutlu ki defalarca sefer de bu guzel camia varolus sebebine layikiyla hizmet etmis, iki bayragi birden dalgalandirmayi basarabilmistir. bizim neslin bir baska sansi ise bu sanli gunleri dunya gozuyle gorebilmesidir, bizden oncekilerin surekli hayalini kurdugu sekilde.
turkiye'den ayrildigimda en buyuk firsat maliyetinin galatasaray basketbolundan uzaklasmak oldugunu kabullenmistim. onceki sezonlarin aksine bu sefer pek fazla yurda gelip abdi ipekci'ye kosma sansim da olmadi. dolayisiyla final macinda da orada bir yerim olmadigina karar verdim kendi adima. buna ragmen salona gidememek bir yana, maci bile zor izleyebildim. sehirler arasi yolda 4g ile beraber, gozlerim parkede, fakat daha da fazla tribunu de hissetmeye calisarak yasadim galatasaray'in avrupa'daki ilk finalini. hayiflanmak bir yana, sahitligin siniri olmaz ki armanin sevdasi yurege islenmisse dusturuyla, mutluluk gozyaslari icinde izledim kupayi kaldirirken o guzel kaptan.
normal sartlarda boylesine ezber bozan basarilar, bir camiayi olusturan oyuncu grubu, koc, taraftar, yonetim vb. tum unsurlarin yarattigi birliktelik ve sinerji ile kazanilir. galatasaray'in tarih sayfalarina altin harflerle kazinan basarisini daha da ozel kilan ise bu destani ''kendi yonetimine ragmen'' yazabilmis olmasidir. zira takimin oynayacagi en onemli maclarin arifesinde dahi butce kismaktan bahsedebilen, sezon basinda verdigi hic bir sozu tutmayan, buna ragmen itinayla yalanlarini surdurmekten yuzu kizarmayan bir baskana, yani kulubun liderine ragmen bunu basarabilmek bence kupanin degerini bir kat daha arttirmaktadir. vicdaniyla yollarini uzun zaman once ayirmamis herhangi bir insan evladi, sube tarihinin en buyuk basarisinin yasandigi anlarda dahi istifaya davet edilmesi durumununda ceketini alip kosar adim bulundugu yerden uzaklasacakken, kendisinin kupayi sahiplenmeye calismasi dahi, armamizi temsil eden oyuncu grubunun hangi sartlarda bu basariyi sagladigini anlayabilmek icin onemli bir veridir.
bu bir son degil, ancak bir baslangic, galatasaray basketbolu artik rustunu ispat etmistir. dahili ve harici tum dusmanlarina ragmen bu arma artik sadece daha ileri gidebilir. kadin basketbol takimimizin yaptigi gibi, 2 numarali kupayi ulkeye armagan ettikten sonra kitanin en buyuk kupasini da bu topraklara yine sari kirmizi bayragimizin golgesinde tasimak yeni ufkumuzdur. maalesef halihazirdaki idareci grubuyla bunun imkansizligi ortadadir. fakat inaniyorum ki, 600 yillik camia yakin zamanda kendisini yonetmeyi hak edecek misyon ve vizyona sahip ellere tekrar teslim edilecektir.
son bir anekdot bazen ben dahil hakkini yedigimize inandigim koca,
2013 mayıs'ta ergin ataman'ı ağırlamıştık nevizade'de, playoff öncesiydi, organizasyon bittiğinde yolcu ederken kendisini cicek pasajı girişinde "bize lig şampiyonluğunu hediye edecek misiniz hocam" diye sorduğumda, "bir gün avrupa kupası getireceğim bu kulübe savaş" şeklinde cevaplamıştı.
2007'de galatasaray basketboluna gönül verip emek koymaya başladığımdan beri tek dileğim, yegane vizyonum bir gün türkiye'ye bu sporu getiren yenilmez armada'nın, ali sami bey'in hedef koyduğu çizgide 'bizden olmayanları yenerek' ulaşacağı o kupayı görmekti.
bize bu sene bir daha o ligi hediye et de hocam, atasehir hasetinden yansin,
daha fazlası da yok zaten, çok şükür, bin şükür; şen ola cimbom, şen ola..
1481'den beri var olmak farkli bir sorumluluk gerektirir. sportif anlamda yaristigin rakiplerin bir yana, temsil noktasinda kok saldigin topraklarin yuku de ustundedir, sinirlarin ote tarafina gecildigi andan itibaren 500 kusur yillik bir olgunluk ile beraber karakter koyman beklenir, zaten galatasaray'in sportif faaliyetleri de bu amacla baslatilmis, ne mutlu ki defalarca sefer de bu guzel camia varolus sebebine layikiyla hizmet etmis, iki bayragi birden dalgalandirmayi basarabilmistir. bizim neslin bir baska sansi ise bu sanli gunleri dunya gozuyle gorebilmesidir, bizden oncekilerin surekli hayalini kurdugu sekilde.
turkiye'den ayrildigimda en buyuk firsat maliyetinin galatasaray basketbolundan uzaklasmak oldugunu kabullenmistim. onceki sezonlarin aksine bu sefer pek fazla yurda gelip abdi ipekci'ye kosma sansim da olmadi. dolayisiyla final macinda da orada bir yerim olmadigina karar verdim kendi adima. buna ragmen salona gidememek bir yana, maci bile zor izleyebildim. sehirler arasi yolda 4g ile beraber, gozlerim parkede, fakat daha da fazla tribunu de hissetmeye calisarak yasadim galatasaray'in avrupa'daki ilk finalini. hayiflanmak bir yana, sahitligin siniri olmaz ki armanin sevdasi yurege islenmisse dusturuyla, mutluluk gozyaslari icinde izledim kupayi kaldirirken o guzel kaptan.
normal sartlarda boylesine ezber bozan basarilar, bir camiayi olusturan oyuncu grubu, koc, taraftar, yonetim vb. tum unsurlarin yarattigi birliktelik ve sinerji ile kazanilir. galatasaray'in tarih sayfalarina altin harflerle kazinan basarisini daha da ozel kilan ise bu destani ''kendi yonetimine ragmen'' yazabilmis olmasidir. zira takimin oynayacagi en onemli maclarin arifesinde dahi butce kismaktan bahsedebilen, sezon basinda verdigi hic bir sozu tutmayan, buna ragmen itinayla yalanlarini surdurmekten yuzu kizarmayan bir baskana, yani kulubun liderine ragmen bunu basarabilmek bence kupanin degerini bir kat daha arttirmaktadir. vicdaniyla yollarini uzun zaman once ayirmamis herhangi bir insan evladi, sube tarihinin en buyuk basarisinin yasandigi anlarda dahi istifaya davet edilmesi durumununda ceketini alip kosar adim bulundugu yerden uzaklasacakken, kendisinin kupayi sahiplenmeye calismasi dahi, armamizi temsil eden oyuncu grubunun hangi sartlarda bu basariyi sagladigini anlayabilmek icin onemli bir veridir.
bu bir son degil, ancak bir baslangic, galatasaray basketbolu artik rustunu ispat etmistir. dahili ve harici tum dusmanlarina ragmen bu arma artik sadece daha ileri gidebilir. kadin basketbol takimimizin yaptigi gibi, 2 numarali kupayi ulkeye armagan ettikten sonra kitanin en buyuk kupasini da bu topraklara yine sari kirmizi bayragimizin golgesinde tasimak yeni ufkumuzdur. maalesef halihazirdaki idareci grubuyla bunun imkansizligi ortadadir. fakat inaniyorum ki, 600 yillik camia yakin zamanda kendisini yonetmeyi hak edecek misyon ve vizyona sahip ellere tekrar teslim edilecektir.
son bir anekdot bazen ben dahil hakkini yedigimize inandigim koca,
2013 mayıs'ta ergin ataman'ı ağırlamıştık nevizade'de, playoff öncesiydi, organizasyon bittiğinde yolcu ederken kendisini cicek pasajı girişinde "bize lig şampiyonluğunu hediye edecek misiniz hocam" diye sorduğumda, "bir gün avrupa kupası getireceğim bu kulübe savaş" şeklinde cevaplamıştı.
2007'de galatasaray basketboluna gönül verip emek koymaya başladığımdan beri tek dileğim, yegane vizyonum bir gün türkiye'ye bu sporu getiren yenilmez armada'nın, ali sami bey'in hedef koyduğu çizgide 'bizden olmayanları yenerek' ulaşacağı o kupayı görmekti.
bize bu sene bir daha o ligi hediye et de hocam, atasehir hasetinden yansin,
daha fazlası da yok zaten, çok şükür, bin şükür; şen ola cimbom, şen ola..